| 
			
			 Tecrübeli Üye 
			
			
			
				
			
			
				 
				Üyelik tarihi: Oct 2010 
				
				
				
					Mesajlar: 910
				 
				
				
				Tecrübe Puanı:  271016 
				
				     
			 
	 | 
	
	
	
		
		
			
			
				 
				maya  uygarlıgı neden yok oldu
			 
			 
			
		
		
		
			
 
 
			Mitolojinin en unutulmaz efsaneleri--Mayalar neden yok oldu?  
 
 
 
      Mitolojinin en unutulmaz efsaneleri  
 
      Yüzyılın başından beri bilim adamları Mayalar´ın kim olduklarını, nasıl  
      yaşadıklarını, ve uygarlıklarının bir anda neden yok olduğunu  
      araştırıyorlar. Bu garip uygarlık MS 300´lerde dünyanın en gelişmiş  
      uygarlığıydı ama dünyanın güneşin çevresinde 365 günde döndüğünü dahi  
      bilen Mayalar tarihin en kanlı kasaplarıydılar ve yemeklerini dahi yarım  
      bırakarak birden yok oldular. Bilim Mayalar´ın bilimi ve kültürü vardı,  
      onlara bu bilgiyi kim öğretmişti?  
 
      Guetamala ormanlarındaki, kan kırmızı rengindeki piramidin önünde, büyük  
      bir kalabalıklar saatlerdir ayakta bekliyordu. Kimse kıpırdamıyordu; tüm  
      gözler, piramidin doruğundaki ataların bilgileriyle dolu süslü  
      kafatasındaydı. Kalabalık kralın hareketlerini göremiyor fakat dinsel bir  
      ayin olduğunu anlayabiliyordu. Kral yanardağda oluşan keskin taşları alıp  
      penisini delecek ve sonra yaranın üstünü bir iple bağlayıp; kanın ağaç  
      kabuğundan yapılmış kaba akmasını sağlayacaktı. Daha sonra bunu alıp, bir  
      ateş yakacak, bu ateşten yükselen duman aracılığıyla iblisle konuşacaktı.  
      Ve Kral, ortaya çıktı peştemalinin altından kanlı elini göstererek,  
      atalarının mesajını daha öncelerde de olduğu gibi yine haykırdı; ”Savaş  
      için hazırlanın” Kalabalık, neşe içinde tekrarladı. Artık kan dökme zamanı  
      başlamıştı.  
 
 
 
 
 
 
      Savaş, onların yaşamıydı... 
 
      Mayalar kimdi? İnanılmaz büyüklükteki piramitleri Amerika’nın ortasına  
      inşa eden ve sonra birdenbire terkedip kaybolan bu insanlar kimdiler?  
      Neden o garip dinsel kurallara inanıyorlardı? Bu sorular bugüne kadar  
      sayısız bilim adamının zihnini kurcaladı.150 yıl geçtikten sonra Maya’lar  
      daha anlaşılır olmaya başladılar. Artık, Maya’ların MS. 250-900 arasında  
      yaşadıklarını, dönemlerinin en gelişmiş yazı sistemini bulduklarını,  
      matematikle ilgilendiklerini , astrolojik takvimler oluşturduklarını ve  
      piramitler inşaa ettiklerini biliyoruz. Bugüne örnek olacak mimari  
      örnekler bulundu. İnşaatlarını, yağmur ormanlarına zarar vermemek belli  
      zamanlarda yapıyorlardı. Mayalar doğallığın bozulmaması için bize iyi bir  
      ders vermişlerdir, Güney Belize’nin orman kaplı dağlarında; yeni bulunan  
      dört Maya kenti gösteriyor ki; Maya’lar buralarda yaşamaktan  
      kaçınmışlardı, işte buraları 900’lü yıllarda yokolan Maya’ların toplumsal  
      yaşamları hakkında henüz çözülememiş bir çok soruya ışık tutacaklardı.  
      ”National Geographic” yazarlarından arkeolog George Stuart; ”Her sabah  
      uyandığımda Maya’lar hakkında ne kadar az şey bildiğimizi düşünüyorum, bu  
      tropik iklimde nasıl yaşadıklarının %1 ini ancak biliyoruz” diyordu.  
      Kısıtlı imkanlara rağmen, arkeologlar, sanat tarihçileri, yazıt uzmanları,  
      antropologlar, coğrafyacılar, ve dil uzmanları yıllardır Maya’ların  
      peşinde. Ortada, Mayamanik bir durum var; Tennesse Üniversitesi  
      arkeologlarından Arthur Demarest son 4 yıldır Kuzey Guetemala’da Maya  
      kenti Dos Pilas’ı inceliyor. Demarest´e göre ormanın içinde kayıp kentler  
      var; buralarda çözümlenemeyen yazıtlar bulunuyor ve bu yazıtlar Maya’ların  
      ani yok oluşunu açıklayabilir. Ortaya çıkan bilgi patlaması, şiddetli  
      tartışmalar yarattı. Herkes kimin kuramının doğru olduğunu tartışıyor.  
      Yine de uzmanlar bir görüş üzerinde fikir birliğine vardılar; savaş, Maya  
      halkının oluşmasında ve yaşamında kilit noktaydı.  
 
 
 
      Maya kentleri yaşamak için değil miydi? 
 
      Maya’ların spordan dine kadar her konuda işkence ve kurban törenleri  
      düzenliyorlardı. Meksikalı Antropolojist Carlos Navarette “Bu, Mayayla  
      ilgilenenleri şok edecek bir iddiadır” diyor. Klasik Maya Kültürü’nün  
      oluşmaya başladığı MS 250´den sonraki yüz yıllarda, küçük çatışmalardan,  
      büyük savaşlara dönüşen kabile çekişmeleri, görkemli kentlerin hayalet  
      kasabalara dönüşmesine neden oldu. İlk batılı araştırmacılar olan Stephens  
      ve Latherwood, büyüleyici diye tanımladıkları Copan, Palenque, Uxmal ve  
      diğerleri hakkında kitaplar yazmaya başladılar. Stephens’in yazdığı  
      başarılı kitaptan sonra onu, Catherwood ve diğer yazarlar takip etti.  
      Sonraki yarım yüzyılda Popol Vuh (Mayaları anlatan kutsal kitap) ve  
      "Relacion de las Cosas de Yucatan" adlı kitaplar yayımlandı. 16. yüzyıldan  
      sonra piskopos Diego de Landa, Maya kültürüne karşı İspanyol zaferlerini  
      anlatan bir kitap yazmıştı. 1890’larda ise, İngiliz araştırmacı Alfred  
      Maudslay değişik kaynaklardan derleyerek, Maya kentlerinin mimarisini  
      anlatan bir kataloğu oluşturdu. Tüm bilgiler, 19. Yüzyıl bilginlerini  
      hiyeroglif yazılarını yorumlamaya, Mayaların tarihini yeniden incelemeye  
      ve bu toplumun neden yok olduğunu araştırmaya itti. 20. yüzyılın ilk  
      yarısında daha çok kazılar ve kataloglar yapıldı ama hala ortaya ciddi bir  
      şey çıkmamıştı. 1950’lerde Carnegie Enstütüsü’nden J. Eric Thompson ve  
      Slyvanus Morley, bölgeyi incelemeye aldılar onlara göre bulunan kentler,  
      yaşamak için değil dinsel ayinler için yapılmıştı. Yazıtlarda astronomi ve  
      takvim çalışmaları yer alıyor fakat tarihi olaylar, çiftçilik yöntemleri  
      ve tarımdan bahsedilmiyordu. Böylece bu mekanların sadece özel durumlar ve  
      çalışmalar için yapıldığı kanıtlanıyordu. Morley ve Thompson; Mayaların  
      yok oluşlarına ait bilgileri antik kentlerden elde edemeyeceklerini  
      düşünüyorlardı. Çağdaş bilginler ise, daha iddialı ve umutludur ama modern  
      teknoloji gibi bir de avantajları var; radyo karbon testi gibi... Dos  
      Pilos’ta çalışan Arthur Demarest MS. 761’den önce ve sonra olarak  
      Mayaların tarihçesini iki bölüme ayırdı. 761’den önce savaşlar düzenliydi;  
      kabileleri tek bir yönetim altında toplamak için yapılırdı. Ama 761’den  
      sonra savaşlar; kabile üstünlüğüne ve malların yağmalanmasına dayanmaya  
      başladı. O yıl, Dos Pilos Kralı kabilelere dur demek için savaş açtı ama  
      Tamarindito’da yakalanarak kurban edildi. Demarest’e göre; bu dönemden  
      sonra ortaya çıkan soylu kanun yapıcıları, çıkar uğruna birbirlerini  
      yemeye başladılar ve güçleri çok arttı. Böylece sivil iç savaş başladı;  
      işte bu da Mayaların sonu oldu ve buna benzer olaylar başka bölgelerde de  
      yaşandı.  
 
 
      Susuzluk ve nüfus patlaması kuramları; 
 
      Florida Üniversitesi arkeologlarından Arlene ve Diana Chase’e göre  
      Belize’de yaptıkları araştırmaların sonucunda, kabile savaşları Mayaların  
      sonunu hazırlamıştı. Bu iki arkeolog, kazılarda binalar üzerinde hasarlar  
      tespit etmişler ve gömülmemiş bir çocuk iskeletiyle, silahlar bulmuşlardı.  
      Bir çok uzman yok oluşun nedenini savaşlara bağlarken, başkaları bunun tüm  
      hikaye olmadığını düşünüyorlar. Diğer neden; yağmur ormanının ekolojik  
      dengesindeki ani bir bozukluk olabilirdi. Arizona Üniversitesi arkeoloğu  
      Patrick Culbert; “Yeraltı çalışmalarından anladığımıza göre, neredeyse  
      orman tamamen yok olmuş” diyordu.Su sıkıntısı, yok oluşlarında rol oynamış  
      olabilirdi. Cincinnati Üniversitesi arkeologlarından Vernon Searborugh  
      ise,  
 
      Tikal’deki kazısında gelişmiş kanalizasyon sistemleri buldu. Yılın 4 ayı  
      yağmurlu bir bölgede yaşayan bu insanların ani bir susuzluğa uğramaları  
      gerçekten yok oluş nedeni olabilirdi. Bir başka neden nüfus patlaması  
      olabilir, yirmi kentten toplanan verilerden anlaşıldığına göre km kareye  
      200 insan düşüyordu. Culbert’e göre; endüstrisi olmayan bir toplumda nüfus  
      bir sorun olabilir. Araştırmacılar, kazılarda, iyi gelişmemiş çocuk  
      iskeletleri buldular, bu da yetersiz beslenmenin göstergesiydi. Yine  
      Culbert, böyle karmaşık ve kalabalık bir toplumun çöküş nedeninin; savaş,  
      çılgın bir kral, açlık ya da susuzluk olabileceğini düşünüyor ve ekliyor  
      "Böyle bir toplumun çöküşü için milyonlarca neden söylenebilir." .  
 
      Takvimi ve diş dolgusunu bilen insanlar; 
 
      Bu çöküşten çıkarılacak ders nedir? Birçok uzman, çevreci mesajlar  
      veriyorlar; Culbert; “Nüfus patlaması, ekolojik rengeyi bozdu ve  
      milyonlarca insan öldü.” diyor. National Geographic dergisi yazarı George  
      Stuart; bu fikre katılıyor ve bu bilgilerin günümüz dünyasının sorunlarını  
      yeterince çözemese bile önemli uyarılarda bulunduğunu düşünüyor. Ona göre  
      en önemli mesaj, yağmur ormanlarını kesmemek ama diğerleri bundan pek emin  
      değil. Hiyeroglif uzmanı Stephen Houston de, Mayalardan daha pek çok ders  
      alınacağı düşüncesinde; ”Çok farklı bir toplumdular ve onları bir arada  
      tutan çok başka bir şeydi”. Arkeologlar, Mayaların gerçekten farklı bir  
      toplum olduğunu, onların günlük yaşamlarından çıkarıyorlar. Mezarlarda  
      bulunanlar, gömütler, alelade evlerin mimarisi ve bulunan duvar resimleri;  
      ortalama bir Maya gününün nasıl geçtiğini bizlere gösteriyor. 5-7 kişiden  
      oluşan tipik bir Maya ailesi kahvaltıda sıcak çukulata, yeterince zengin  
      değillerse haşlanmış mısır ve şeker kamışı yiyorlardı ve “atole”denilen  
      bir içki içiyorlardı. Genelde evler tek odalı ve çamur sıvalıydı. Büyük  
      olasılıkla gün içinde mısır, bezelye, tavşan ve hindi yiyorlardı. Hasat  
      mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar evde yemek  
      pişiriyorlardı. Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor ve evin reisi küçük  
      bir dini ayinle atalara dua ediyordu. Zamanlarını sadece tarımla  
      geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşa ediyorlardı. Genelde düğün  
      törenlerine ve kutlamalara katılıp, astrolojik ve takvimsel çalışmalara  
      katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top oyunları  
      düzenliyordu. Kaybedenler piramide asılıyor ya da kurban ediliyordu.  
 
      Çiftçiler bu günler için yemek hazırlayıp, standlar açıyorlardı.  
      Mayalar´ın gelişmiş bir estetik anlayışı vardı. Yale Üniversitesi  
      antropoloğu Michael Coe “Mayalar” adlı kitabında; ”Aileler çocuklarının  
      burunlarına onların gücünü artırıcı süsler takarlardı” diye yazıyor.  
      Mayalar aynı zamanda bebeklerin iskeletlerine şekil vermek amacıyla onları  
      sararlar ve koni şeklinde bir şapka takarlardı. Belki de günümüzün beşik  
      ve kundak alışkanlığı onlardan miras kalmıştır. Bazı araştırmacılar, bu  
      şekildeki kafataslarının bu alışkanlığın sonucu olduğunu ileri sürüyorlar.  
      Mayalar dişlerini bazen “T” şeklinde bazen de delerek doldururlardı  
      (anestezi yapıp yapmadıkları kesin değil). Dişlerini çoğunlukla değerli  
      taşlarla en çok da yeşimle kaplarlardı. Coe’ya göre; genç erkekler  
      evlenene kadar kendilerini siyaha boyuyorlar daha sonra ise değişik  
      dövmelerle süsleniyorlardı. Bu bilgiler sadece bulunan nesnelerden değil  
      geride bıraktıkları hiyerogliflerden de öğrenildi.  
 
      "Birden beyin kanallarım açıldı..." 
 
      Maya yazıtları, çeşit ilgi alanları oluşturdu. Güney Alabama Üniversitesi  
      sanat öğretmeni Linda Schele eski yazıtlar konusunda birdenbire ortaya  
      çıkan ilginç bir örnektir. 1970 yılında Meksika ziyaretinde, Palenk  
      konferansında Schele; 7. Yüzyıl başlarından 8 Yüzyıl sonlarına kadar  
      yaşayan yasa yapıcıların kanunlarını 2.5 saat süren bir konuşmada açıkladı  
      ve bunlar doğruydu. Bu nasıl olmuştu? Çünkü Schele bir amatördü;  
      Profesyoneller kabartmaların açıklamasının bir çeşit içgüdüye ve sezgiye  
      bağlı olduğunu söylüyorlar. Verilen yazı sistemine uyularak çözülmüş  
      olabileceğini de ekliyorlar. Linda Schele; "Aydınlanma dakikaları  
      kariyerimin dönüm noktasıydı. Birden beyin kanallarım açıldıve herşey  
      yerli yerine oturdu” diye anlatıyor. Bu olaydan sonra, bir çeşit dil çözüm  
      devrimi başladı. Bölge genç tarihi yazıt uzmanları ile doldu. 34 yaşındaki  
      Stephen Houston ile 28 yaşındaki David Stuart’da bunlara dahildi.  
      Kariyerlerine çok küçük yaşlarda başlamışlardı. Maya arkeoloğu George  
      Stuart’ın oğlu ilk Maya gezintisini 3 yaşındayken yapmıştı ve1984’de 18  
      yaşındayken çözdüğü bir Maya grafiğiyle, Mac Arthur Derneği tarafından en  
      genç yazı çözücüsü ve dahi ilan edildi. Stuart’ın sonraki projesi şimdiye  
      kadar çözülmüş tüm Maya yazıtlarını inceleyen bir katalog yapmak.  
      Neredeyse yüzyıllık bir çalışma bu ve genç Stuart; ”Bu çalışma benden  
      sonra da aranan bir kaynak olacak” diyor.  
 
 
      Bir uygarlığın umutsuzluğu ; 
 
      Bir çok örnekte görüldüğü gibi kabartmalarda propaganda da var; düşünün,  
      Körfez Savaşı’ını anlamak için Saddam’ın konuşmalarının duvarlara  
      yazıldığını... Arlen Chase; Mayalar´ın politik ve sosyal yaşamlarını  
      çözmek için bu yazıtları okumanın yeterli olduğunu, arkeolojinin bunların  
      sağlamak için gerekli olduğunu ifade ediyor. Houston ise, yazıtların  
      propaganda ile dolu olduğunu ama yine de bir toplumu anlamak için yararlı  
      olduğunu söylüyor. Maya yazıtlarını deşifre etme üzerindeki tartışmalar  
      sürüyor, ve hiçbir zaman nihai çözüm bulunmayacak. Çünkü yeni bulgular  
      farklı bakış açıları getiriyor. Chase’in araştırmalarına dayanarak  
      söylenebilir ki, Mayalar orta sınıf bir toplumdular. Mezar kazıları, yaşam  
      tarzlarının, bilimsel yönleri kadar gelişmediğini gösteriyor. Kimyasal  
      toprak araştırmaları, iskelet incelemeleri bize onların hastalıklarını,  
      tarım yöntemlerini hatta iklim koşullarını bile gösteriyor. Birçok  
      araştırmacı ve bilim adamı hala Mayalar´ın yokoluş gizeminin peşinde.  
      David Freidel, Mayalar´ın tarihte eşine az rastlanan bir umutsuzluğa  
      düşmüş oldukları görüşünde; ona göre, geçmişe bakıldığında Mayalar´ın  
      ulaştığı bilimsel ve toplumsal düzeyin nedeni, hayalgücü ve reel eylemin  
      dışındadır çünkü onlar yaşamı anlamlı kılmak istiyorlardı. Mayalar´ın  
      birden yokoluş nedeni veya nedenleri hala bilinmiyor, dev bir uygarlık  
      nasıl ve neden kayboldu? Uxmal´da yarısı yenmiş yemek tabakları hala  
      durmaktadır; kimden ya da neden kaçtılar ve en önemlisi şu anda onların  
      kalıntıları nerede?  
 
      Meksika’daki tur rehberleri bir öykü anlatırlar. Bir turist, korku içinde  
      piramitlere bakar ve rehbere dönüp; ”Bu binaların hepsi çok güzel, fakat  
      tüm insanlar nereye gitti?” der. Rehber kafasını alaycı bir şekilde  
      sallayarak cevap verir; “Şu anda bir Maya ile konuşuyorsun, bizler hala  
      buradayız hiç bir zaman burayı terk etmedik. Yaşanan karmaşa,Maya  
      bilmecesinin kalbindedir. Bilim adamları binlerce yıl öncesindeki Maya  
      İmparatorluğu´nu araştırırlarken bugün Guatemala çevresinde 1.200.000,  
      Belize çevresinde ise, 5.000.000 Maya insanı yaşıyor. Etnik olarak, onlar  
      dünyanın en gelişkin imparatorluğunu, Orta Amerika’da kurmuş insanların  
      soyundan geliyorlar. Maya kalıntılarını gezmeye gelen birçok turist Orta  
      Amerika’da eski Mayaların torunlarının yaşadığını öğrenseler şoka  
      girerlerdi. Yüzyıllardır olagelen kültür etkilenmesinden sonra Orta  
      Amerika’da Mayaların torunları yeni bir kültür yaratarak yaşamlarını  
      sürdürüyorlar. Orta Amerika’da yaşayan Mayaların torunları şimdi sadece  
      gelen ziyaretçiler için atalarının kıyafetlerini giyiyorlar. 1992´de Orta  
      Amerika’nın yerlileri olan Maya halkına karşı Meksika devleti tarafından  
      zulmedildi, yapılanlar, insan haklarına aykırıydı.1990’daki toprak  
      kavgasında 11 kişi, bundan iki yıl önce de Maya halkından 100 kişi  
      yakalanmış ve işkence edilmişti. 30 saat boyunca hiç bir tıbbi müdahale  
      olmadan aç bırakıldılar ve Mayalar, 140.000 Guetamalalıyı öldürecek  
      gerilla savaşına başladılar. Hükümet onların köylerini yaktı.16.yy’da  
      İspanyol istilası sırasında birçok yerli, dini inançlarından  
      uzaklaştırılmışlardı. Kabartmalar yıkılmış, dini inançlarına ait olan  
      herşey misyonerler tarafından harap edilmişti. Yeni koloniler kurmak için  
      köle gibi çalıştırıldılar. 400 yıl boyunca İspanyollar tarafından  
      ezildikten sonra Meksikalılar tarafından işgale uğradılar ve hala  
      öyleler... Bugün Meksika Hükümeti, insan hakları adına Mayalara eşit şans  
      tanıyacaklarını açıklamasına rağmen; Mayalar hala sosyo ekonomik sıranın  
      en altındalar. Chipas’ta 9 tane yerli dili konuşuluyor ve Meksikalılar  
      azınlıklara rağmen iktidarı ellerinde tutuyorlar. Ne yazık ki, yerli  
      nüfusu ülke potansiyelinin çok üzerinde. Ayrıca yerlilerin % 70’i su  
      sıkıntısı çekiyor. Bu kötü koşullarda birçok Maya insanı modern yaşam  
      şartlarını reddederek eski alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Dağlarda  
      yaşayan Mayalar, 4000 yıl önceki ataları gibi yaşıyorlar. 
 
      .
		 
		
		
		
		
		
		
			
				__________________ 
				Ölüm  var  YAAA   ÖMER 
 Edeple gelen lutufla gider     
bir gemileri yakanı sevdim  birde gemileri karada yüzdüreni
			 
		
		
		
		
	 |