| 
			
			 Profesyonel   Defineci 
			
			
			
				
			
			
				 
				Üyelik tarihi: Jan 2009 
				
				
				
					Mesajlar: 242
				 
				
				
				Tecrübe Puanı:  52017 
				
				     
			 
	 | 
	
	
	
		
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
			
 
 
			Osmanlıca Sözlük (F) 
________________________________________ 
  
 
 
FÂCİR: 1. Fücûr sahibi, fena huylu. günahkâr.  
FÂDIL-FÂZIL: Faziletli, fazilet sahibi, erdemli.  
FADL-FAZL: İyilik, fazilet, erdem.  
FAHR: Övgü, şeref, böbürlenme.  
FAHR-İ KÂİNAT: Kâinatın övgüsü, şerefi; Hz. Peygamber (s.a.v.)  
FAHŞÂ: 1. Meşru olmayan cinsel ilişki, fuhuş. 2. Zekatı az verme, tamahkârlık. 3. Akla ve ahlâka uygun olmayan söz ve iş.  
FÂİL: 1. İşleyen, yapan. 2. Te'sirli, etkili.  
FÂİL-İ MUHTAR: İstediğini yapmakta serbest olan.  
FAKR: Fakirlik, yoksulluk, züğürtlük.  
FÂRİĞ: 1. Vazgeçmiş, çekilmiş. 2. Rahat, âsûde. 3. Boş, işini bitirmiş, işsiz.  
FARÎZA: 1. Allah'ın emri, farz, vacip, gerek, vazife. 2. Mirasçılardan her birine şer'an düşen hisse, pay.  
FART-I İZDİHAM: Fazla kalabalık.  
FÂRUK: Haklıyı haksızı ayırmakta pek mahir olan. Hz. Ömer'in sıfatlarından biri.  
FARZ: 1. İslâmiyette mazeret olmadıkça yapılması mecburi olan, terkedilmesi günah sayılan Tanrı buyruğu. 2. Zarurî, lüzumlu.  
FARZ-I AYN: Kişinin bizzat yapması gereken farz. Herkese farz olan.  
FARZ-I KİFÂYE: Bir kısım müslümanların yerine getirmesiyle diğerlerinden sakıt olan farz. Cenaze namazı gibi.  
FASÂHAT: Güzel ve açık konuşma, uzdillilik, iyi söz söyleme kabiliyeti.  
FÂSIK: Allah'ın emirlerini tanımayan, günah işleyen.  
FÂSILA: 1. Aralık, ara, bölme. 2. Ayıran, bölen, Kur'ân-ı Kerim âyetlerinin sonları.  
FÂSİD-FÂSİDE: 1. Kötü, fena, yanlış, bozuk. 2. Münafık, fesad çıkaran.  
FASL: 1. Ayrıntı, ayırma, kesinti, bölüm. 2. Halletme, neticelendirme, kesip atma.  
FÂTIR: Yaratan, yaratıcı.  
FAZÂİL: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye karşı devamlı ve değişmez istidatlar, güzel huylar.  
FAZİLET: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf, iyi huy, erdem.  
FAZL U İHSÂN: Cömertlik ve bağışta bulunmak.  
FAZL U KEREM: Bilginlere, faziletli kişilere yaraşır olgunluk ve cömertlik.  
FAZL U RAHMET: Faziletli kişinin lütfu, merhameti ve acıması.  
FAZL: 1. Fazla, ziyade, artık, bâki. 2. Fazlalık, üstünlük.  
FAZL-I AZÎM: Büyük değer, temelde var olan büyük meziyet.  
FEBİHÂ: Ne alâ, ne güzel.  
FECR: Fecir; sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun aydınlığı, tan yerinin ağarması.  
FECR-İ SADIK: (Hakiki fecir) şafak sökme.  
FEDA: 1. Gözden çıkarma, uğruna verme. 2. Kurban.  
FEHVÂ: Mânâ, anlam, mefhum, kavram, hüküm.  
FELÂH: Kurtuluş, selâmet, onma, mutluluk, kutluluk.  
FELÂK: 1. Tan zamanı. 2. Sabah aydınlığı.  
FELÂSİFE: Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar, âlimler, bilginler.  
FELEK: 1. Gökyüzü, sema. 2. Âlem, dünya. 3. Talih, kader.  
FELEKİYYÂT: Gök ve heyet ilmine ait şeyler, astronomik.  
FENA: 1. Yok olma, yokluk. "Beka"nın zıddı. (Tasavvufta maddî varlıktan sıyrılıp hakka ulaşma). 2. İyi olmayan, kötü.  
FERÂŞE: Pervane (gece kelebeği).  
FERC: 1. Aralık, yarık, çatlak. 2. Dişilerde üreme organı, avret.  
FERİK: 1. İnsan topluluğu, cemaat. 2. Askerî kolordu kumandanı. 3. Körpe, buğday tanesinin yarı olgunu, firik.  
FERMAN: Emir, buyruk, padişah tarafından verilen yazılı emir.  
FERMAN-I İLÂHÎ: Allah buyruğu.  
FERŞ: 1. Döşeme, yayma. 2. Yayılan şey. 3. Seccade, hasır, 4. Yeryüzü, kır, sahra.  
FESAD: Fenalık, kötülük, arabozuculuk. Kargaşalık, karışıklık.  
FESH: Bozma, bozulma, dağıtma, dağılma, yürürlükten kalkma.  
FETÂNET: Fatinlik, zihin açıklığı, zihnin yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi anlamak hususundaki istidadı, zeyreklik.  
FETH: 1. Açma, açılma. 2. Bir yeri savaşla ele geçirme.  
FETH-İ MÜBİN: Açık ve parlak zafer.  
FETİŞ: Sahibine uğur getirdiğine ve tabiatüstü özellikler taşıdığına inanılan nesne veya hayvan.  
FETRET: 1. İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen zaman. 2. İki vakıa arasındaki zaman.  
FETTAH: 1. Zafer kazanmış, üstün gelmiş. 2. Fetheden, açan. 3. Kullarının kapalı işlerini açan, Cenab-ı Hakk.  
FETTAN: 1. Fitne ve fesada teşvik eden, ayartan. 2. Cazibeli, gönül alıcı, oynak kadın.  
FEVÂHİŞ: 1. Kötülükler. 2. Fahişeler, *****ler.  
FEVÂİD: Faydalar, menfaatler, kârlar, kazançlar.  
FEVC: Bölük, takım, cemaat.  
FEVERAN: 1. Kaynama, galeyân etme. 2. Damar, vurma, su fışkırtma.  
FEVK: Üst, üst taraf, yukarı (maddî-manevî)  
FEVKALÂDE: Âdetin üstünde, duyulmadık, görülmedik, olağanüstü.  
FEVKA'L-BEŞER: İnsanüstü.  
FEVKA'T-TABİA: Tabiatüstü.  
FEVREN: Çarçabuk, birden bire.  
FEVT: 1. Bir daha ele geçmemek üzere kaybetmek, elden çıkarma, kaçırma, 2. Ölüm.  
FEVZ: Galiplik, zafer, üstünlük, selamet, kurtuluş.  
FEVZ-İ AZÎM: Büyük kurtuluş, büyük selamet, büyük başarı.  
FEY': Savaşta elde edilen mal ve ganimet.  
FEY'ÜZ GANÂİM: Savaşta elde edilen mallar ve ganimetler.  
FEYYAZ: Feyiz, bereket ve bolluk veren. Allah.  
FEYZ: 1. Suyun taşıp akması. 2. Bolluk, fazlalık, gürlük. 3. İlim, irfan.  
FEZÂ': Korkma, dayanamama, ümitsizlik.  
FEZÂ: Uzay; ucu bucağı bulunmayan boşluk, kâinatın sonsuz genişliği.  
FEZÂİL: Faziletler, meziyetler, üstün özellikler.  
FEZÂİL-İ MÜTENEVVİA: Türlü hüner, marifet ve meziyetler.  
FEZLEKE: Hülâsa, netice, özet.  
FIKH-I HANEFİ: Hanefî fıkhı.  
FIKH-I İSLÂM: İslâm fıkhı.  
FIKIH-FIKH: 1. Bir şeyi anlayıp bilme, 2. Şeriat ilmi, şeriatın usül ve hükümleri, amelî ve şer'î meseleler bilgisi. Hukuk bilgisi.  
FIRAK: 1. Tümenler, alaylar, bölükler. 2. Partiler. 3. Takımlar, kalabalıklar, ehl-i sünnet ve cemaatten ayrılan mezhepler.  
FIRAK-I İSLÂMİYYE: İslâm fırkaları, mezhepleri.  
FIRKA: 1. İnsan kalabalığı grubu. 2. Tümen.  
FIRKA-İ NÂCİYYE: Selâmet yolunu bulmuş, müslüman grubu.  
FISK U FÜCÛR: Sefahet ve günaha batma.  
FISK: 1. Hak yolundan çıkmak, Allah'a karşı isyan etmek. 2. Sefahete dalma, ahlâksızlık, gü-nahkârlık.  
FITRA: Fitre: Ramazan'da bölünmeden verilmesi şer'ân vacip olan fıtr, sadaka.  
FITRAT: Yaratılış, huy, tabiat, mizaç.  
FITRAT-I MUHAMMEDİYE: Hz. Muhammed (s.a.v.)'in huyu, yaratılışı.  
FÎ EMRİLLÂH: Allah'ın emrinde.  
FÎ SEBİLİLLAH: Allah yolunda, karşılık beklemeksizin.  
FÎ: 1. İçinde - de. 2. Tarih bildirir.  
FİDÂ: Bir esiri kurtarmak için verilen şey, fidye.  
FİDYE: Can kurtarma karşılığı verilen akçe vesaire.  
FİİL-Fİ'L: 1. İş, kâr, amel, zamanla ilgili olup mânâya yol açan kelime. 2. Eylem.  
FİKR: 1. Fikir, düşünce. 2. İdrak, 3. Zihin, akıl. 4. Hatır.  
Fİ'L-İ HAKİKİ: Gerçek eylem, hakiki fiil.  
Fİ'L-İ İHTİYÂRİ: Yapılıp yapılmaması insanın kendi seçimine bağlı olan fiil.  
Fİ'L-İ KAVLÎ: Kavli fiil, sözle yapılan eylem.  
FİRÂK: 1. Ayrılık, ayrılma. 2. Hüzün, keder, sıkıntı.  
FİRÂSET: 1. Anlayışlı, çabuk seziş, 2. Binicilik, at yetiştirme bilgisi. 3. Yiğitlik, mertlik.  
FİRÂŞ: Döşek, yatak, şilte, hasır, halı.  
FİR'AVN: Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen ünvan. 2. Tanrılık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa'nın mücadele ettiği Mısır hükümdarı. 3. Çok kibirli, gururlu ve inat adam, Firavn.  
FUAD: Kalp, yürek, gönül.  
FUHŞ: 1. Haddini aşma. 2. Kötülük, namusa aykırı hareket.  
FUHŞ-U KELÂM: Edep ve terbiye dışı söz.  
FUKAHÂ (Fakih): Fakihler, İslâm hukukçuları, Fıkıh âlimleri.  
FUKARA: Fakirler, yoksullar.  
FUKARA-İ MÜSLİMÎN: Müslüman fakirler.  
FUKARA-İ SÂBİRİN: Sabreden, dayanan, oruç açmayan fakirler.  
FURKAN: 1. Hak ile batılı ayırmak, iyi ile kötüyü ayırd etmek. 2. Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri.  
FUSÛL: 1. Fasıllar, mevsimler. 2. Bölümler, kısımlar.  
FÜLÂN: Belirsiz bir şey, filan.  
FÜNÛN: 1. Nev'iler, çeşitler, sınıflar, tabakalar. 2. Hünerler, sanatlar, ilimler, fenler.  
FÜNÛN-I TABİİYYE: Tabiat ilminin çeşitleri.  
FÜRS Ü RÛM: İran ve Anadolu.  
FÜRS: 1. Farslılar, Fars milleti. 2. Eski İran.  
FÜRÛ': Dallar, budaklar, ayrıntılar.  
FÜTUHÂT: Fetihler, zaferler.  
FÜTÛR: Zayıflık, gevşeklik, bezginlik, endişe.
		 
		
		
		
		
		
		
			
				__________________ 
				HAYATTA EN DEĞERLİ HAZİNE SEVGİDIR..
			 
		
		
		
		
	 |