Konu: Gizzik duran
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-12-2011, 01:46 AM   #3
hutame
Tecrübeli Üye
 
hutame - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 624
Tecrübe Puanı: 449016
hutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond reputehutame has a reputation beyond repute
Standart

Bu kararın dayandığı en güçlü muhakeme ve mantık şuydu: Temel ilke, Türk Milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklalden yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık görülemez. Yabancı bir devletin himaye ve yardımını kabul etmek, insanlık haklarından mahrumiyeti, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu derekeye düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki, Türkün haysiyet ve şerefi, gururu ve kâbiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. O halde ya istiklâl ya ölüm! İşte, gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır .
Büyük Atatürkün ortaya koyduğu bu önemli tespitleri, Anadoluda Türk halkının Millî Mücadelede benimsediği ilkeler olmuştur. Kuvây-ı Milliye düşüncesi memleketin her yerinde ortaya çıkmaya başlamıştır. Kuvây-ı Milliye; 1. Düzenli ordular teşkil edilinceye kadar düşmanları karşılayan değişik millî kuvvetleri, 2. Millî Mücadeleyi gerçekleştiren maddî ve manevî güçleri ifade etmektedir. Kuvây-ı Milliye; İstiklâlini, namusunu ve şerefini, kaybetmemek için bir ölüm-kalım mücadelesine atılan Türk Milletinin azim, gayret, ümit ve inancının bir tezahürüdür , diyebiliriz.
Millî kuvvetlerin oluşturulması şu plan ve program çerçevesinde yapılmaktaydı: 1. Hükümetle resmen ilgisi olmayacak, fakat millî bir sıfat ve salahiyet taşıyacak bir gayr-i resmî kuvvetin meydana çıkarılması ve bu kuvvetlerin el altından ordunun silah ve cephânesiyle donatılması sağlanacaktır. 2. husus ise; Ordunun nizamiye kuvvetlerinin de bu millî kuvvetlerle beraber o kuvvetin çatısı altında direnişe iştirak ettirilmesidir. Kuvây-ı Milliyeyi teşkil edenler genelde; terhis edilmiş olan Osmanlı birliklerinin subayları, İzmirin işgalinden sonra içerilere çekilip direnişe karar veren subaylar, İttihat ve Terakki yönetimi döneminde tayin edilen ve milliyetçilik anlayışını benimsemiş olan kaymakamlar, mutasarrıflar, efeler ve milislerdir .
Millî kuvvetleri teşkil edecek her fert Kuran-ı Kerime el basarak mal ve can üzerine yemin ederdi. Ancak Kuvây-ı Milliye nizâmi bir ordu değildi. Tümen, alay, tabur, bölük teşkilatları yoktu. İnsan kaynağı ise; bazan dağda gezen eşkıya ve zeybekler, asker kaçakları, hapishaneden çıkarılan mahkum ve zanlılar, bir nevi askere alma şeklinde köylerden toplanan kimseler, gerçekten millî ve vatanî duygularla, başka gaye gözetmeksizin mücadeleye katılan gönüllüler ve adamlarıyla birlikte müfreze oluşturularak mücadeleye katılan mülk sahipleri idi . Millî mücadele için yapılan ilk davete uyanlar, millet adına silahlananlar ve düşmana ilk karşı koyanlar, hep Kuvây-ı Milliye kuvvetleri olmuştur. Muhalefet edenleri susturmak, fesatçıları vazgeçirmek, halkın can ve mal güvenliğini sağlamakta bunlar tarafından yerine getirilmiştir.
Millî Mücadelede Adana Cephesi:
Adana ve çevresinin Fransızlara verileceğine ilişkin haberler üzerine İstanbulda bulunan Adana ileri gelenlerince 21 Aralık 1918de Kilikyalılar Cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet Adana ve havalisinde yapılacak olan Fransız işgaline karşı durmak ve Toroslar sahasında kurulmak istenen Ermeni idaresine engel olmak gayesini taşıyordu . Yine 1918 yılı Aralık ayı sonlarında, Adanada Fransız işgaline karşı bir de Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştu. Bu faaliyetlerin yanı sıra bölgede Fransız ve Ermeni birliklerine karşı fiilî direnişe de geçilmiştir.
19 Aralık 1918de Dörtyol civarındaki Karakese köyünde Fransız kuvvetlerine karşı silahlı çatışmaya giren köylüler onları geri püskürttüler. Daha sonra Kara Hasan adında bir kişi etrafına topladığı adamlar ile birlikte 1919 başlarında bu bölgede dağa çıkıp Fransız işgaline karşı ilk direnişi başlatmıştır . Bu durum Türk halkının işgalcilerin esareti altında yaşamak istemediğinin açık bir işaretidir.
__________________

SEN HUTAMENİN KİM OLDUGUNU NERDEN BİLECEKSİN Kİ...http://img6.resimup.net/dm/15129890893415.png
.................................................. .....
sitede verilen bilgiler ön calışma içindir kacak kazı yapmayın..
hutame isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla