|
|
Seçenekler | Değerlendirme: | Stil |
|
04-24-2009, 12:30 AM | #1 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Aug 2008
Mesajlar: 412
Tecrübe Puanı: 590017 |
Ermeniler Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Ermeni, Ermenistan'da ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan bir ulusa verilen addır.Yeryüzünde çeşitli ülkelere dağılmış 7 milyon civarında Ermeni bulunmaktadır. Ermenistan'daki Ermeni nüfusu resmi rakamlara göre 3 milyon civarındadır. Türkiye'deki Ermeni nüfusu çeşitli kaynaklara göre 35.000 ila 50.000 olup hemen hemen hepsi İstanbul ilinde yaşamaktadır.
19. yüzyıla dek büyük çoğunluğu Osmanlı ve İran imparatorlukları sınırları içinde yaşayan Ermeniler, bu tarihten itibaren çeşitli nedenlerle dünyanın birçok ülkesine dağılmışlardır. Bu dağılma olayına ve dağılma sonucu çeşitli ülkelerde yaşayan Ermeni topluluklarına topluca Ermeni diasporası adı verilir. Diasporada Ermeni nüfusunun en yoğun olduğu ülkeler Rusya, ABD ve Fransa'dır. İran ve Türkiye Ermenileri kendilerini diaspora kapsamında değerlendirmemektedirler. Ermeni Dili Ermenice Hint-Avrupa Dilleri ailesi içinde bağımsız bir dal oluşturan bir dildir. Yukarı Fırat ve Aras havzasında MÖ 5. yüzyıldan itibaren varlığı kaydedilmiş ve MS 5. yüzyıldan itibaren Ermeni alfabesi ile yazılmaya başlanmıştır. Din adamı Mesrob Maşdots (y. 361-441) tarafından geliştirilerek günümüze dek kullanılan Ermeni alfabesi 38 harften oluşur. Modern Ermenice yazı lehçeleri, İstanbul merkezli olarak gelişen Batı Ermenicesi ile, İsfahan'dan İran imparatorluğunun etki alanına yayılan Doğu Ermenicesidir. Ermenistan Cumhuriyetinin resmi dili Doğu Ermenicesidir. Batı ülkelerindeki Ermeni diasporası bünyesinde Batı Ermenicesi daha yaygın olmakla birlikte, son yıllarda Ermenistan Cumhuriyetinin kültürel etkisinin artmasıyla birlikte Doğu Ermenicesi giderek ön plana çıkmıştır. Dinî Kimlik Ermeni toplumu, geleneksel tarih anlatımına göre MS 301 yılında "Aydınlatıcı" (Lusavoriç) lakabıyla anılan Aziz Grigor/Krikor'un öncülüğünde Hıristiyan dinini kabul etmiştir. Yaygın bir kanıya göre yeryüzünde Hıristiyan dinini benimseyen ilk ulusal topluluk Ermenilerdir. Ancak İstanbul merkezli Bizans kilisesi ile Ermeni kiliseleri arasında doğan doktrin farkları ve siyasi çekişmeler nedeniyle Ermeni kilisesi 451 yılında Ortodoks/Katolik dünyasıyla yolunu ayırarak ayrı bir ulusal mezhep olarak örgütlenmiştir. Ermeni Apostolik Kilisesi adını alan ulusal kilise, Batılı kaynaklarda (Ermeni kilisesinin kurucusu olan Aziz Grigor'a atfen) Gregoryen adıyla da anılır. Yeryüzündeki Ermenilerin ezici çoğunluğu Ermeni Apostolik Kilisesine mensuptur. Bunun yanısıra 17. yüzyılda ortaya çıkan küçük bir Katolik Ermeni cemaati ve önemsiz sayıda Protestan Ermeniler de mevcuttur. 5. yüzyılda eski Ermeni Krallığının yıkılması ile birlikte Ermeni Apostolik Kilisesine mensup olmak Ermeniliğin başlıca tanımlayıcı unsuru olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Böylece, ulusal mezhebi terkederek mesela Ortodoks kilisesine bağlanan Ermeniler Ermeni değil Rum olarak kabul edilmişler, yine aynı şekilde Malazgirt Savaşından önce ve sonra Müslümanlığı kabul eden çok büyük sayıda Ermeni de Ermeniliği terkedip Arap veya Türk ulusal kimliklerini benimsemişlerdir. Osmanlı Devleti'nde de Ermeniliğin etnik değil dini bir topluluk tanımı olduğu vurgulanmalıdır. Geleneksel Osmanlı düzeninde "Ermeni kilisesine mensup olmayan Ermeni" deyimi anlamsız bir ifadedir. Ancak 18. yüzyılda Katolik Ermeni toplumu etrafında gelişen reform düşüncesi ve 19. yüzyılda Batı kaynaklı laik düşüncenin etkisiyle, din ve mezhepten bağımsız bir Ermeni ulusal kimliği oluşturma gayretleri modern Ermeni siyasi düşüncesinin önemli bir sorunu olarak baş göstermiştir. Tarih I : Başlangıçlar Ermeniler kendilerine Hay ve ülkelerine Hayastan veya Hayk adını verirler. Yabancı ulusların Ermeni ülkesi için kullandıkları bir terim olan Armina veya Arminiya ilk kez y. MÖ 510 tarihli Eski Farsça (Persçe) Bisutun yazıtında kaydedilmiştir. Eski Fars İmparatorluğunun Arminiya eyaleti (satraplığı) Van Gölü havzası merkez olmak üzere Ağrı Dağı yöresi ve Aras ve Arpaçay vadileri ile en Batıda Elazığ ve Erzincan yöresini içerecek şekilde Yukarı Fırat havzasını kapsamaktaydı. Aynı bölge Antik Çağ boyunca Eski Yunan ve Latin kaynaklarında Armenia, İslamiyet dönemine ait Arap kaynaklarında ise Armaniyya/Ermeniyye olarak adlandırılır. Erken dönem Türkçe metinlerde coğrafi bölge adı olarak Ermeniyye terimine 15. yüzyıl başlarına dek rastlanır. Bölgede MÖ 1. binyılın ilk yarısında Urartu Krallığı hüküm sürmüştür. Urartu uygarlığının MÖ 7. yüzyıldan itibaren zayıflayıp çökmesiyle, aynı bölgede birbirinden bağımsız hareket eden çeşitli Ermeni beylerinin ve Urartu diliyle doğrudan bir bağlantısı olmayan Ermenicenin egemen olduğu görülmektedir. Ermeni unsurunun bölgede öteden beri Urartu egemenliği altında varolan bir unsur mu yoksa Urartu düzeninin zayıfladığı dönemde bölgeye dışarıdan gelen istilacılar mı olduğu konusunda tarihçiler arasında fikir birliği yoktur. Tarih II : Eski Ermeni Krallığı Eski Fars (Pers) İmparatorluğunun son döneminde Arminiya eyaletinin siyasi öneminin arttığı ve bölgenin imparatorluk bünyesindeki iktidar mücadelelerinde ön planda rol oynadığı görülür. Fars İmparatorluğunun Büyük İskender tarafından yıkılmasından (MÖ 331) bir süre sonra bölgede, biri Aras Vadisinde, diğeri Sophene (Elazığ) havalisinde odaklanan iki ayrı krallık ortaya çıkmıştır. Her iki devletin hükümdar sülaleleri İran yönetici sınıfı kökenli olduklarını iddia etmekle birlikte, Suriye ve Anadolu'da egemen olan Helenistik devletlerle yakın ilişkiler kurmuşlardır. MÖ 1. yüzyıl başında Suriye'de Selevkoslar Krallığının çöküşü üzerine Ermenistan Kralı II. Tigran (MÖ 95-55) Yukarı Mezopotamya ve Suriye'ye doğru yayılma siyaseti izleyerek egemenliğini bugünkü Lübnan'ın güneyine dek genişletmeyi başarmıştır. Tigran, başkentini de Diyarbakır (Amida) yakınlarında kurduğu Tigranakert (Tigranocerta) kentine taşımıştır. Ancak Doğu Akdeniz'de güçler dengesinin bozulmasından rahatsız olan Roma İmparatorluğunun müdahalesi üzerine Tigran, Caius Gnaeus Pompeius komutasındaki Roma kuvvetlerine yenilmiş ve fethettiği toprakları terke mecbur bırakılmıştır. MÖ 1. yüzyıldan MS 4. yüzyıla dek Ermeni krallığının, bir yandan Roma, diğer yandan İran'da kurulan Part ve daha sonra Sasani imparatorlukları arasında bir tür "tampon bölge" görevi üstlendiği görülür. Krallar sık sık dış güçlerin müdahaleleriyle değişmiş, hatta kraliyet hanedanı dışından yabancı asıllı kişiler zaman zaman Roma veya İran baskısıyla kral atanmışlardır. Kraliyet makamının zayıfladığı bu dönemde yerel bey hanedanları (nakharar'lar) güçlenmiş ve çok sayıda beylikler ortaya çıkmıştır. En önemli nakharar hanedanları Muş'ta Mamigonyan'lar, Kars'ta Gamsaragan'lar, İspir'de, daha sonra Kars, Ardanuç ve Muş'ta Bagratuni'ler, Başkale ve Van'da Ardzruni'ler, Gevaş'ta Rştuni'ler, Tekman'da Vahevuni'ler, Erciş'te Abahuni'ler, Malazgirt'te Knuni'lerdir. 387 yılında Ermenistan Roma (Bizans) imparatorluğu ile Sasani imparatorluğu arasında ikiye bölünmüştür. Bu tarihte çizilen ve Erzurum-Silvan-Nusaybin hattından geçen sınır, yaklaşık 300 yıl boyunca Bizans-İran sınırını oluşturmuştur. Batı Ermenistan bu tarihten itibaren Bizans tarafından atanan (fakat çoğunlukla yerel nakharar ailelerinden gelen) askeri valilerce yönetilirken, Doğu Ermenistan'da kraliyet hanedanı 421 yılına kadar hüküm sürmüş, bu tarihten sonra doğuda da İran tarafından atanan valiler (vostikan'lar) dönemi başlamıştır. 451 yılında Ermeni beylerinin temsilcisi (sparabed) Vartan Mamigonyan önderliğinde İran'a karşı başlatılan fakat yenilgi ile sonuçlanan isyan hareketi, Ermeni ulusal tarihinin şanlı olaylarından biri olarak kabul edilir. Tarih III : Ortaçağ Ermeni ülkesi 640-653 yılları arasında gerçekleştirilen seferler sonucunda Arap egemenliğine girmiştir. Ancak Halifelik yönetimi bölgede doğrudan bir İslamlaştırma veya Araplaştırma politikası uygulamayarak, yerel nakharar sülalelerine geniş özerklik tanıyan bir düzen kurmuştur. 9. yüzyıl sonunda Abbasi Halifeliğinin zayıflaması üzerine, Bizans'ın Ermeni beylerini kazanmaya yönelik politikalar geliştirdiği, buna karşılık Bağdat yönetiminin de Arap yanlısı olarak tanınan Bagratlılar ve Ardzruniler gibi nakharar ailelerini destekleme yoluna gittiği görülür. 806'da Halife Harunürreşid Bagratlılar´dan "Et Yiyen" lakabıyla anılan Aşot'u "Ermenistan Emiri" ilan etmiştir. Bunun torunu olan bir başka Aşot Bagratuni 886'da "Şehinşah-ı Armen" sıfatıyla Ermenistan tacını giymiştir. Kars ve Ani kentlerinde hüküm süren Bagratuni'lere karşılık, Gevaş ve Akdamar Adası'nda yerleşik olan Ardzruni hanedanı onlara rakip bir Ermenistan Krallığı iddiasına girişmişlerdir. Her iki krallık iç kavgalar ve hanedan mücadeleleriyle bölündüğü halde, 10. yüzyılda ve 11. yüzyılın ilk yıllarında, bugüne kadar kalıntıları görülen çarpıcı bayındırlık ve sanat eserleri ortaya koyarlar. Akdamar Adası'ndaki Surp Haç Kilisesi ve Kars, Ani ve Artvin yöresindeki birçok anıtsal yapı bu dönemin eseridir. 11. yüzyıl başında tamamen parçalanan Arap imparatorluğunun bıraktığı boşlukta Bizans imparatorluğu atağa geçerek bölgedeki Ermeni devletlerini teker teker egemenliği altına almıştır. Malazgirt 993'te, Ardanuç ve Yusufeli 1000'de, Ardzruni Krallığı 1020'de, Ani 1045'te, Kars 1064'te Bizans'a boyun eğer. Yenilgiye uğrayan Ermeni beyleri Bizans Devleti tarafından Fırat'ın batısındaki eski Rum topraklarına göç ettirilerek, maiyetleri ile birlikte Sivas, Kayseri, Maraş, Antep ve Kilikya bölgelerine iskân edilirler. Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'da Bizans egemenliğinin iflası üzerine, Bizans toprakları içindeki Ermeni askeri şeflerinin bazıları İç-doğu Anadolu'da bağımsız veya yarı-bağımsız beylikler kurmuştur. Bu beyliklerin çoğu 1080'den sonra Türkler tarafından tasfiye edilir veya Müslümanlığı kabul ederek Türkleşirken, Kilikya (Çukurova) bölgesinde Sis (Kozan) ve Anavarza kalelerinde yerleşik olan Rupenyan beyliği yaklaşık 300 yıl boyunca bağımsız kimliğini korumayı başarmıştır. Tarih IV : Türk ve İran Egemenliği Ermeni ülkesi 11. yüzyıldan itibaren çeşitli Türk ve İran devletlerinin egemenliği altında yaşamıştır. Eski Ermeni yerleşim merkezleri 13. yüzyıldaki Moğol istilası ve özellikle 16. yüzyıldaki Osmanlı-İran savaşları sonucu büyük tahribata uğrarken, bölgeden Türk ve İran devletlerinin siyasi ve ekonomik merkezlerine doğru önemli bir Ermeni göçü vuku bulmuştur. 15. yüzyılda Akkoyunlu Devleti, Ermeni kilisesine yönelik aktif bir himaye politikası izlemiş, Ermeni Kilisesi'nin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamının Eçmiazin'de (bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti içinde, antik Vağarşapat kenti yakınında) 1441'de yeniden tesisine önayak olmuştur. Fatih Sultan Mehmet'in 1476'da İstanbul'da Ermeni Patrikhanesini kurdurmasında, Akkoyunlu Devletiyle Osmanlı Devleti arasındaki güç mücadelesinin etkisi görüebilir. 1606'da İran Şahı Abbas I İsfahan yakınında Yeni Culfa kentini kurarak Nahçevan ve Kars'tan getirdiği 150.000 Ermeniyi buraya iskân etmiştir. Bu tarihten itibaren Yeni Culfa, İstanbul ile birlikte, Ermeni kültürünün yeryüzündeki başlıca iki merkezinden biri olarak öne çıkar. Tarih V : Ermeni Reform Hareketi ve Milliyetçiliğin Doğumu Osmanlı Ermenileri arasında Batılılaşma ve reform hareketlerinin başlangıcı 18. yüzyılın ilk yıllarına dayanır. 1701 yılında Sivas'lı Mkhitar Vartabed öncülüğünde İstanbul'da başlayan reform hareketi, kız ve erkek çocuklar için modern okullar açılması, eski kilise Ermenicesi yerine İstanbul halk diline dayalı yeni yazı dilinin geliştirilmesi, Batı dillerinden kitaplar çevrilmesi, ve reformlara direnen Kilise yönetimine karşı sivil siyasi örgütlenmelerin kurulmasını hedeflemiştir. Zaman zaman sert mücadelelere sahne olan reform hareketi, 1860'ta Padişah Abdülmecid tarafından ihsan edilen Ermeni Milleti Nizamnamesi ile zafere ulaşacaktır. Bu Nizamname ile kurulan Ermeni Millet Meclisi Osmanlı Devletindeki ilk temsili parlamenter organ niteliğinde olup, 1876 Kanun-u Esasi'si ile kurulan Osmanlı Mebusan Meclisi'ne de örnek teşkil etmiştir. İstanbul Ermeni entelijensiyası özellikle 1826-1876 yılları arasında, II. Mahmut ve Tanzimat'ın reform politikalarıyla özdeşleşerek, Osmanlı siyasi ve kültürel yaşamında daha önce sahip olmadığı aktif bir rol oynamaya başlamıştır. Ermenice basın 1860'tan itibaren hızla gelişerek Türkçe basınla rekabet edebilecek bir toplam tiraja ulaşmıştır. 1856 Islahat Fermanı'ndan sonra Ermeniler Osmanlı tarihinde ilk kez çeşitli devlet kademelerinde görev alarak, askeri ve sivil vezaret (paşalık) rütbesine ve nazırlık görevine kadar yükselmişlerdir. Ermeni toplumu içinde devrimci ve milliyetçi akımlar 1870'lerin sonunda özellikle Avrupa'da eğitim gören üniversite gençliği arasında boy göstermiştir. 1876 Berlin Antlaşmasının öngördüğü demokratik reformların II. Abdülhamid döneminde savsaklandığı düşüncesi, devrimci hareketin gelişiminde rol oynamıştır. Sosyalist ve devrimci nitelikteki ilk örgüt olan Hınçak ("Çan") 1887'de İsviçre'nin Cenevre kentinde üniversite öğrencisi Avedis Nazarbekyan ve arkadaşları tarafından kurulmuştur. 1890'da Tiflis'te Kristapor Mikaelyan, Stepan Zoryan ve Simon Zavaryan tarafından kurulan Ermeni Devrimci Federasyonu, ya da yaygın adıyla Taşnaksutyun ("Federasyon"), Rus devrimci hareketinden aktardığı gizli örgütlenme modeli ve silahlı eylem anlayışıyla, kısa zamanda Hınçak'çıları ikinci plana iterek, ulusçu hareketin ana örgütü olarak öne çıkmıştır. 1895'te Taşnaksutyun önderliğinde Doğu Anadolu'da girişilen isyan teşebbüsü, II. Abdülhamid yönetimince sert bir şekilde bastırılmıştır. 1895 olayları Türk kaynaklarında isyan ve güvenliğin tesisi kavramları çerçevesinde değerlendirilirken, Ermeni ve Batı kaynaklarında çoğu zaman "Birinci Ermeni Katliamı" olarak adlandırılır. Ancak 1895 Van, Bitlis, Erzurum, Erzincan ve Sivas olaylarının can kaybı rakamları hakkında güvenilir kaynaklar bulunmamaktadır. Abdülhamid saltanatının son yıllarında Ermeni Devrimci Federasyonu rejime karşı direnişin önemli bir nüvesini oluşturmuş ve bu niteliğiyle İttihat ve Terakki örgütüne de model ve müttefik olmuştur. 1908 Devrimi'nde İttihat ve Terakki ile Taşnaksutyun beraber hareket etmişlerdir. Ancak ihtilalden kısa bir süre sonra iki örgüt arasında anlaşmazlık başgöstermiş, ve iktidar partisinin eski müttefikleri hakkındaki kuşkuları, İttihat ve Terakki'nin 1912'den itibaren belirginleşen Ermeni aleyhtarı politikasında küçümsenemeyecek bir rol oynamıştır. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
04-24-2009, 02:52 AM | #2 |
Guest
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 1.521
Tecrübe Puanı: 0 |
Ermeni Kiliseleri
İstanbul Ermeni Patrikliği'nin kuruluşundan (1461) sonra 55 Ermeni Kilisesi inşa edilmiştir. Bunlardan 30 kadarı halen ibadete açıktır.
Halen ayakta kalan kiliselerin en eskileri, İstanbul'un fethinden sonra yerli Rum halkından alınarak Ermenilere verilen kiliselerdir. Bu kiliselerin başında Kumkapı'daki Surp Asdvadzadzin Patriklik, Samatya'daki Surp Kevork eski Patriklik ve Balat'taki Surp Hreşdagabed Kiliseleri gelir. İlk inşa tarihleri çok eski olmakla birlikte, ahşap ve az dayanıklı yapı malzemelerinden yapıldıklarından, deprem ve yangınlara karşı koyamamışlar, birçok kez farklı planlarla yeniden inşa edilmişlerdir. Ermeni Patrikhanesi Ermeni kiliselerinin çoğu 18-19. yy'larda inşa edilmiştir. Bugün yaşayan kiliselerden 15'inin ilk tesisi bu döneme rastlar. Daha önce inşa edilen kiliseler de bu dönemde büyük onarımlar geçirmişlerdir. Geleneksel mimari uyarınca, ibadethane bir haç planı üzerine oturur. Başka bir diğer plan şekli ise baziliktir. Bu yönden İstanbul'da tipik Ermeni kilise mimari planına uygun bir kilise bulmak oldukça zordur. Yapının doğu ucunda sunak vardır. Çatı örtü sisteminde yaygın olan merkezi kubbedir. Osmanlı döneminde kubbe yapımına yazısız bir yasak olduğundan ya hiç uygulanmayarak bir tonozla geçiştirilmiş ya da Beşiktaş'taki Surp Asdvadzadzin Kilisesi'ndeki gibi kırma çatının altına dışardan görülmeyecek şekilde uygulanmış ya da Kuzguncuk'taki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'nde olduğu gibi yalnızca bir kez uygulanmıştır. Cumhuriyet Dönemi Cumhuriyet döneminde kilise yapımı yasaklanmıştır. İstisna olarak bu dönemde Karaköy'deki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yeniden inşası dikkat çekicidir. Bir de Balıklı Ermeni Mezarlığı'ndaki Surp Sarkis Şapeli'nin yapımı kayda değer (1985). İstanbul'da günümüzde varlığını koruyan Ermeni Gregoryen kiliseleri şöyle sıralanabilir: Surp Hovhannes Avedaraniç Kilisesi (Gedikpaşa), Surp Tateos-Partoğomeos Kilisesi (Yenikapı), Surp Hovhannes Avedaraniç Kilisesi (Narlıkapı), Surp Nigoğayos Kilisesi (Topkapı), Surp Hreşdagaberdatz Kilisesi (Balat), Surp Yeğya Kilisesi (Eyüp-Nişanca), Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Eyüp-İslambey), Surp Pırgiç Şapeli (Yedikule), Dzınunt Surp Aasdvadzadzin Kilisesi (Bakırköy), Surp Harutyun Kilisesi (Kumkapı), Surp Istepanos Kilisesi (Yeşilköy), Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Surp Istepanos Kilisesi ile-Karaköy), Surp Istepanos Kilisesi Surp Yerrortutyun Kilisesi (Surp Minas Şapeli'ni kapsar-Beyoğlu), Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi (Surp Toros Ayazması ile-Kumkapı), Surp Kevork Kilisesi (Surp Hovhannes Mıgırdiç Ayazması ile-eski Patriklik-Samatya), Surp Hagop Kılkhatir Kilisesi (Altımermer), Surp Sarkis Şapeli (Balıklı), Surp Harutyun Kilisesi (Taksim), Surp Hripsimyantz Kilisesi (Büyükdere), Surp Takavor Kilisesi (Kadıköy), Surp Haç Kilisesi (Üsküdar-Selamsız), Surp Vartanantz Kilisesi (Feriköy), Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Beşiktaş), Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Ortaköy), Yerevman Surp Haç Kilisesi (Kuruçeşme), Surp Santuht Kilisesi (Rumelihisarı), Surp Yeritz Mangantz Kilisesi (Boyacıköy), Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Yeniköy), Surp Garabet Kilisesi (Üsküdar-Yenimahalle), Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Kuzguncuk), Surp Yergodasan Arakelotz Kilisesi (Kandilli), Surp Nigoğayos Kilisesi (Beykoz), Surp Nişan Kilisesi (Kartal), Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Kınalıada). Ermeni Katolik kiliseleri: Anarad Hığutyun Kilisesi (Pangaltı), Surp Andon Kilisesi (Tarabya), Anarad Hığutyun Kilisesi (Samatya), Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Beyoğlu-Sakızağacı), Surp Levon Kilisesi (Kadıköy), Surp Yerrortutyun Kilisesi (Beyoğlu), Surp Boğos Kilisesi (Büyükdere), Surp Hovhannes Mıgırdıç Kilisesi (Yeniköy), Surp Hovhan Vosgeperan Kilisesi (Taksim), Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Büyükada), Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Ortaköy), Surp Hisus Pırgiç Kilisesi (Galata). Ermeni Protestan kiliseleri: Avedaranagan Amenasurp Yerrortutyun Kilisesi (Aynalıçeşme-Beyoğlu), Emanuel Kilisesi (Fincancılar-Eminonü), Gedikpaşa Protestan Kilisesi, Halıcıoğlu Protestan Kilisesi ve Üsküdar Şapeli vardır. |
04-24-2009, 02:54 AM | #3 |
Guest
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 1.521
Tecrübe Puanı: 0 |
ermeni kelımelerın ıngılızcelerı
1. գագաթ
crest ◊ top 2. գագաթնակետ top ◊ zenith 3. գազան animal ◊ beast 4. գազար carrot 5. գազի gas 6. գալ arrive ◊ come 7. գալարվել meander ◊ wriggle 8. գալը arrival 9. գալիք forthcoming 10. գալուստ arrival 11. գաղափար concept ◊ idea 12. գաղափարախոսություն ideology 13. գաղութ colony 14. գաղտաբառ password 15. գաղտագողի stealthily 16. գաղտնագիր code 17. գաղտնի confidential ◊ secret 18. գաղտնիք secret 19. գաճաճ dwarf 20. գամ rivet 21. գամել beat ◊ clench 22. գամփռ sheep-dog 23. գայթակղեցնել tempt 24. գայթակղիչ seductive 25. գայթակղություն temptation 26. գայլ wolf 27. գայլաձուկ pike 28. գայլիկոն drill bit 29. գանահարություն beating 30. գանգ cranium ◊ skull 31. գանգատ complaint 32. գանգատարկել protest 33. գանգատվել complain 34. գանգուր curly ◊ twisted 35. գանգուրներ curls 36. գանգրահեր curly 37. գանգրանալ be twisted 38. գանգրացում coil 39. գանձ treasure 40. գանձապահ cashier 41. գանձարկղ cash department 42. գանձում assemblage 43. գաջ alabaster ◊ plaster 44. գառ lamb 45. գավաթ cup ◊ mug 46. գավաթիկ cup ◊ mug 47. գավիթ yard 48. գարեջուր beer 49. գարի barley 50. գարնանային spring 51. գարնանը in the spring 52. գարշահոտ stench 53. գարշահոտություն halitosis 54. գարշանք disgust 55. գարշապար heel 56. գարշելի mean 57. գարուն spring 58. գդալ spoon 59. գդակ service cap 60. գեբեռնել load 61. գեղազարդային decorative 62. գեղանի graceful 63. գեղանկազմ graceful ◊ statuesque 64. գեղանկար picturesque 65. գեղանկարչություն painting 66. գեղասահորդ figure skater 67. գեղասահորդուհի figure skater 68. գեղարվեստական art 69. գեղեցիկ beautiful ◊ handsome ◊ perfect ◊ superb 70. գեղեցկություն beauty 71. գեղձ gland 72. գեղմ fur 73. գեշ bad 74. գետ river 75. գետածածան carp 76. գետակ flow ◊ stream ◊ torrent 77. գետաձի hippopotamus 78. գետային river 79. գետափ embankment ◊ quay 80. գետին floor ◊ ground 81. գետին գցել տապալել overturn 82. գետին իջնել land 83. գետին տապալել topple 84. գետին տապալվել fall 85. գեր corpulent 86. գերագնահատել overestimate 87. գերագույն paramount ◊ supreme 88. գերադասել prefer 89. գերադասություն advantage ◊ superiority 90. գերադասում preference 91. գերազանց exquisite 92. գերազանցել exceed ◊ overtake ◊ surpass 93. գերազանցնել excel 94. գերածախս over expenditure 95. գերակատարել re-execute 96. գերակշռել prevail 97. գերակշռություն advantage ◊ overweight ◊ superiority 98. գերան cross-bar ◊ log 99. գերանդի scythe 100. գերարագ super high-speed 101. գերբ emblem 102. գերեզման grave 103. գերեզմանոց cemetery 104. գերի ընկած captive 105. գերիշխանություն hegemony 106. գերհզոր powerful ◊ super-power 107. գերհոգնածություն over fatigue 108. գերհոգնել overtire 109. գերձայնային supersonic ◊ ultrasonic 110. գերմանական German 111. գերմանացի German 112. գերություն captivity 113. գերչակի ձեթ castor-oil 114. գերված captive 115. գզրոց box 116. գթալ pity ◊ regret 117. գթություն mercy ◊ pity 118. գժտություն quarrel 119. գժտվել quarrel 120. գիծ line ◊ rail 121. գին price 122. գին դնել estimate 123. գինեգործություն winemaking 124. գինեգույն claret 125. գինի wine 126. գինովանալ get drunk 127. գիշատիչ predator 128. գիշեր night 129. գիշերային night 130. գիշերը at the night 131. գիշերով at the night 132. գիշերվա night 133. գիշերօթիկ boarding school 134. գիպսե plaster 135. գիպսից plaster 136. գիսաստղ comet 137. գիտակ competent ◊ connoisseur ◊ expert 138. գիտական scholar ◊ scientific 139. գիտակից conscious 140. գիտակցել realize ◊ understand 141. գիտակցություն consciousness ◊ reason 142. գիտահետագոտական research 143. գիտատեխնիկական scientific and technical 144. գիտափորձ experiment 145. գիտելիքներ the items of information 146. գիտենալ know 147. գիտություն item of information ◊ knowledge ◊ science 148. գիր letter 149. գիրանալ become stout ◊ grow stout 150. գիրկ embrace 151. գիրք book 152. գլանակ cigarette 153. գլանման rolling 154. գլանում hire 155. գլանվածք hire 156. գլխանոց hood 157. գլխաշոր co sonny ◊ kerchief 158. գլխապտույտ dizziness ◊ giddiness 159. գլխավ անել nod 160. գլխավոր general ◊ main 161. գլխավորել be in the lead ◊ head 162. գլխավորող leader 163. գլխարկ cap ◊ hat 164. գլխացավանք efforts 165. գլխի ընկնել guess 166. գլխի ընկնելը reason 167. գլխի ընկնող sharp 168. գլորվել be rolled 169. գլուխ chapter ◊ head 170. գլուխ բերել settle 171. գլուխ գալ manage 172. գլուխ գործոց masterpiece 173. գծագիր diagram ◊ draft 174. գծագրել draw 175. գծանավ battleship 176. գծանկար diagram 177. գծապատկեր diagram 178. գծել draw 179. գծուծ petty 180. գմբեթ cupola ◊ dome 181. գյուղ village 182. գյուղական village 183. գյուղատնտեսական agricultural 184. գյուղացի peasant 185. գյուտ discovery ◊ find 186. գյուտ անել invent 187. գյուտարար originator 188. գնալ descend ◊ go ◊ leave ◊ reach ◊ visit 189. գնալ գալ visit 190. գնահատական estimation 191. գնահատել appreciate ◊ estimate ◊ regard 192. գնահատություն recognition 193. գնահատում estimation 194. գնահատված valuable 195. գնացուցակ price-list 196. գնդակ ball ◊ bullet 197. գնդակահարել shoot 198. գնդակահարում execution 199. գնդապետ colonel 200. գնդասեղ pin 201. գնդացիր machine gun 202. գնդացրորդ gunner 203. գնդերիզ screw 204. գնել buy ◊ purchase 205. գնելու purchasing 206. գնողական purchasing 207. գնորդ buyer ◊ client 208. գնում կատարել buy 209. գնչու gipsy 210. գնչուական gipsy 211. գնչուհի gipsy 212. գոգ sill 213. գոգնոց apron ◊ pinafore 214. գոլորշի vapour 215. գոլորշիանալ evaporate 216. գոլորշիացում evaporation ◊ fumes 217. գոհ pleased 218. գող thief 219. գողանալ steal 220. գողթեցնել move 221. գողություն larceny ◊ theft 222. գոճի piglet 223. գոմաղբ dung ◊ manure 224. գոմեշ buffalo 225. գոյական noun 226. գոյակցել coexist 227. գոյակցություն coexistence 228. գոյություն life 229. գոյություն ունենալ be ◊ essence ◊ exist 230. գոշ beardless 231. գոռալ cry ◊ rattle ◊ shout 232. գոռաց shout 233. գոռգոռալ shout 234. գոռոզ haughty ◊ presumptuous ◊ proud ◊ supercilious 235. գոռոց scream 236. գովաբանել flatter ◊ praise 237. գովազդ advertising 238. գովասանք praise 239. գովատելի creditable 240. գովել praise 241. գովելի creditable 242. գովեստ flatter ◊ praise 243. գոտի belt ◊ strap ◊ zone 244. գոտկատեղ loin ◊ waist 245. գորգ carpet 246. գործ affair ◊ business ◊ job ◊ labour ◊ occupation ◊ work 247. գործադուլ strike 248. գործադուլ անել strike 249. գործադրել apply 250. գործազուրկ unemployed 251. գործազրկություն unemployment 252. գործալիք shirker ◊ truant 253. գործալքում truancy 254. գործածել spend ◊ use 255. գործածում use 256. գործածված worn 257. գործակալություն agency 258. գործակատար seller 259. գործակատարուհի saleswoman 260. գործարան factory 261. գործարար business man 262. գործարկել launch ◊ let 263. գործարկում start-up 264. գործարք bargain ◊ deal ◊ transaction 265. գործարքային price-work 266. գործել affect ◊ braid ◊ function ◊ knit ◊ weave 267. գործելակերպ fashion ◊ manner 268. գործելը viscous 269. գործընթաց process 270. գործընկեր colleague 271. գործիչ figure 272. գործիք instrument ◊ tool 273. գործիք երաժշտական instrument 274. գործնական business ◊ practical 275. գործող անձ character 276. գործողություն act ◊ action 277. գործողություն կատարել operate 278. գործոն factor 279. գործուղել send 280. գործուղում business trip 281. գործունեություն activity 282. գործվածք fabric ◊ matter 283. գորշ grey 284. գորովալից gentle 285. գորորշիներ fumes 286. գորտ frog 287. գութան plough 288. գուլպա stocking 289. գուլպաներ hose 290. գուղձ lump 291. գումակ train 292. գումար sum 293. գումարած plus 294. գումարել add ◊ combine ◊ summarize 295. գումարտակ battalion 296. գույն blossom ◊ colour 297. գույն տալը colouring 298. գույնավոր colour 299. գույնզգույն motley ◊ multi-collared 300. գույնը գցել fade 301. գունագեղ colourful 302. գունատ pale 303. գունդ globe ◊ lump ◊ regiment ◊ sphere 304. գունեղ colourful 305. գուներանգ tone 306. գուշակ sorcerer 307. գուշակել foresee ◊ guess ◊ predict ◊ solve 308. գուրգել cured sturgeon 309. գուրգուրել fondle 310. գուցե can be ◊ maybe ◊ perhaps 311. գռեհիկ trite ◊ vulgar 312. գռփող hawk 313. գվվալ hoot 314. գտնել find 315. գտնված տեղը residence 316. գտնվել be ◊ find 317. գրադարակ book-shelves 318. գրադարան library 319. գրազ bet 320. գրախոսել review 321. գրախոսություն review 322. գրականագետ writer 323. գրականություն literature 324. գրանցել enlist ◊ register ◊ write down 325. գրանցում record ◊ registration 326. գրանցվել be registered ◊ register ◊ undersign 327. գրաշար type-setter 328. գրառում mark ◊ record 329. գրասեղան desk 330. գրասենյակ office 331. գրավ pledge 332. գրավական guarantee ◊ pledge 333. գրավել attract ◊ occupy 334. գրավիչ nice 335. գրավոր written 336. գրավում capture ◊ occupation 337. գրատախտակ board ◊ table 338. գրացուցակ catalogue 339. գրաֆիկ diagram 340. գրաֆիկային graphic 341. գրգռել excite ◊ whet 342. գրել write 343. գրելաոճ style 344. գրելու written 345. գրիմ make-up 346. գրիչ pen 347. գրիպ influenza 348. գրկախառնություն embrace 349. գրկախառնվել be embraced 350. գրկել embrace ◊ hug 351. գրոհ attack ◊ onset ◊ onslaught ◊ storm 352. գրոհով by storm 353. գրոհում attack 354. գրող writer 355. գրություն letter ◊ slip 356. գրչածայր feather 357. գրպան 358. գցել desert ◊ drop ◊ put ◊ throw out ◊ throw 359. գցվել throw Bu adres: http://dictionary.hayastan.com/index...2=%D4%B1%D4%BF |
04-24-2009, 02:57 AM | #4 |
Guest
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 1.521
Tecrübe Puanı: 0 |
Rum Ve Ermeni çeteleri
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 de Mondros Mütarekesi’ni imzalayıp savaştan yenik ayrılmasından ve Mütarekenin uygulanmaya konmasından sonra, bu durumdan cesaret alan, aynı zamanda İtilaf Devletlerinden de destek gören azınlıklar özellikle Rum ve Ermeni örgütleri tekrar hedefleri doğrultusunda faaliyete geçtiler. Nitekim ilk etapta Mütareke gereği 13 Kasımda İstanbul’a gelen İtilaf Donanması içinde verdikleri sözün aksine Yunan zırhlısının bulunuşu, 18 Kasımda Yunan Amirali Kakoladis’in Beyoğlu Yunan Kulübünde tahrik edici konuşması, Rum kiliselerinde yapılan ayinlere İtilaf Devletleri subaylarının bir kısmının katılması gibi gelişmelerden cesaret alan cesaret alan İstanbul ve çevresindeki Rumlar çeşitli taşkınlık hareketlerine giriştiler. [1]Diğer taraftan Rum ve Ermeni Patrikhaneleri de ki Patrik Zaven Efendi Rum Patrikhanesinde düzenlenen, Türkler aleyhindeki toplantılara katılarak onlarla işbirliği yapıyordu,Rum ve Ermenilerin örgütlenmesinde önemli roller oynamaktaydı. [2] Nitekim bu doğrultuda Rum Patrikhanesinden yönlendirilen ve Etnik-i Eterya Cemiyetinin şubesi şeklinde çalışan başkanlığını Yunanlı Manuel Sozokos adlı birinin yaptığı Kordos Komitesi (Rum Muhacirleri Merkez Komisyonu) Adalardan ve Yunanistan’dan göçmen gibi gelen örgüt mensuplarını ayrıca 1. Dünya Savaşında Anadolu’dan firar edip Yunan ve İtilaf Devletleri safında savaşmış Rumları Türkiye’ye sokup Anadolu’nun çeşitli yerlerine göndermekteydi. [3] Aynı şekilde Mavri Mira Cemiyeti de Türkiye’den koparılması hedeflenen bölgelerde ki, Megali İdea doğrultusunda hareket eden Yunanistan Başbakanı Venizelos’un 3-4 Şubat 1919 günleri Paris Barış Konferansı huzurunda dile getirdiği isteklerinde İzmit’te dahil olmak üzere tüm Batı Anadolu bulunmaktaydı, dehşet meydana getirerek buradaki Türk nüfusunu kaçırtmak, buralara Rum nüfusu yerleştirmek, nitekim bu sırada Rusya Bolşevik Ordusu önünden kaçan Yunan Mültecisinin Yunanistan’a değil İstanbul’a gönderilmesi isteniyordu, bu sebeple aynı zamanda Mondros Mütarekesi’nin yedinci maddesine işlerlik kazandırarak işgale zemin hazırlamak düşünce ve gayesiyle Rum çeteleri yani terör örgütleri teşkil etmekteydi. [4]
Gerçi Hükümet Nisan 1919 da bu olayları ve gelişmeleri engellemek üzere Harbiye Nezareti’nin teklifi üzerine, silah, cephane ve üniformanın ülkeye sokulmasının meni, Osmanlı Tebaasından olmayan sivil yabancıların seyahat maksadıyla ülkeye gelmeleri hakkında bazı kayıt ve şartların tatbiki, Balkan Muharebesi’nden sonra Yunanistan ve Bulgaristan Hükümetleri ile akdedilen antlaşmalar gereğince mübadele olunan ahalinin ülkeye ***** meni kararlarını aldı. [5] Ancak buna rağmen Hükümet 1. Dünya Savaşı sonunda Rusya’ya veya başka yabancı ülkelere kaçmış bulunan, adam öldürmüş veya bu derecede suç işlemiş olanlarla, Ülkenin sükun ve güvenini bozmaları ihtimali olan ve “Pasaport Kanununun 3. Maddesine nazaran” Ülkeye girmeleri yasaklananlar hariç diğerlerinin Ülkeye girmelerine müsaade etmek zorunda kalmaktaydı. [6] Çünkü Mondros Mütarekesi öncesi hükümet Savaş sebebiyle başka mahallere sevk ve nakledilen ahalinin memleketlerine ***** müsaade etmişti. Ayrıca 18 Ocak 1919 da toplanan Paris Barış Konferansı da, göç etmiş olan Ermeni ve Rumların yerlerine ***** konusunu ele alarak bu yönde karar almıştı. [7] Ayrıca Padişah ve Hükümet “Heyeti Nasiha”lar vasıtasıyla gayri Müslimleri yeniden “sadık Osmanlılar” olarak Devlete bağlı hale getirilebileceğini düşünerek bu yolda girişimlerde bulundu. [8] Nitekim bu şekilde ilk nasihat heyeti 20 Mart 1919 da Şile ve civarında eşkıyalık yapan Rumları yola getirmek için Bölgeye gönderildi.Ancak bunun önemli bir etkisi olmadı. [9] Netice olarak Rum ve Ermeni faaliyetleri artarak devam etti. Bu çerçevede Kocaeli Yarımadası ile Yalova ve Bursa çevresinde Ermeni ve özellikle Rum faaliyetleri gittikçe genişleme istidadı gösterdi. [10] Kocaeli Yarımadasında Rum Terörü Paris Barış Konferansı’nda Yunan isteklerinin belirmesinden sonra Yunan istekleri arasında yer alan diğer bölgelerde olduğu gibi İstanbul’un Boğaziçi Anadolu kıyılarından başlayarak Şile, İzmit, Mudanya yöresine kadar uzanan bölgede de Yukarıda belirttiğimiz gibi burada yaşayan Türkleri insanlık dışı baskılarla sindirmek ve göçe zorlamak üzere Rum örgütleri ve çeteleri büyük bir tedhiş hareketi içine girdiler. Şile ve civarında, İngilizlerin himaye ve müzahereti altında çalışan ve Mavri Mira’nın elebaşılarından olan Rum bakkal Todori’ye bağlı olarak hareket eden,ki bu şahıs bakkal eşyası şeklinde el altından gerekli yerlere silah, cephane, bomba sandıkları gönderiyordu, irili ufaklı Rum çeteleri şunlardı: Tenasoğlu Gaylib, Hiristooğlu Dimitro, Aposoğlu Pandali, Hiristooğlu Gorki, Vasiloğlu Panayati, Alkismihanoğlu Nikola, Kastitaşoğlu Yani, Todoroğlu Vasil, Kimiyakoğlu Yani, Dimitrioğlu Yorgi, dimitrioğlu Yorki, Yoraloğlu İliya, Yinapatoğlu Hiristo, Hiristooğlu İspiro, Hiristooğlu İstilyanos ; Yeniköy Rum Çeteleri de şunlardı ; Hiristooğlu Petro, Zinmesioğlu Apostol, Petrooğlu Yorgi, Hiristooğlu Anesti, Penayotioğlu Yorgi, Nikolaoğlu Dimitro, Hamaoğlu Yorgi, İstadrioğlu Yani, Penlapeoğlu Zişti, Vangeloğlu İliya, Kastiziyeoğlu Vasil, Alkaoğlu Alkisandardi, Nikolaoğlu Yorgi. [11] İsimlerini verdiğimiz bu Rum çeteleri Osmanlı Hükümeti’nce yakalanan veya takip sonucu teslim olanlardı. Bunların dışında da bölgede faaliyet gösteren Rum çeteleri mevcuttu ve bunların tümü etrafa dehşet saçarak Türk ve Müslüman ahalinin öteye beriye dağılmasını sağlamak, onları sindirmek, böylece yerlerine yukarıda da belirttiğimiz gibi Rumları iskan etmek, ayrıca asayişsizliğin ortadan kaldırılmasının ancak bu bölgelerin müstakil idare şeklinde Yunanistan’a raptı ve ilhakı ile mümkün olacağı imajını yaratmak gayesi ile bölgede terör estiriyorlardı. [12] Nitekim 4 Mart 1919 da on iki kişilik Rum çetesi Bostancı’da Hariciye memurlarından Eşref Bey’in köşküne baskın düzenleyerek Eşref ve Nidai beyleri öldürdüler. [13] İzmit civarında Mihaliç köyünden Kostantin, Yeniköy’lü Deli Yani, Kocabey Hiristo, Barbar Yani, Deli Hiristo çeteleri de ayni şekilde terör estiriyorlardı. [14] Bundan başka Büyük ve Küçük Bakkalköy Rumlarından Çakır Yorgi, Anesti Kaptan ve Karabacak çete reisleri yönetimindeki Rumlar bölgede terör estirerek,Türk köylerini basıyorlar, kadın, erkek demeden çoluk çocuğu öldürüyorlar ve aynı zamanda köyleri soyuyorlardı. Nitekim Üsküdar Ümraniye köyü ahalisinden erkek, kadın ve iki çocuktan mürekkep bir kömürcü kafilesini Ömerli kazasına bağlı Çavuşbaşı çiftliği mezrasına gitmekte iken Budakdere mevkiinde önlerine çıkan Paşaköy ile Yeniköy Rumlarından mürekkep takriben yirmi kişilik çete tarafından kolları bağlanarak kaçırılıp meçhul bir yere götürüldüler. [15] Bundan başka etrafa dehşet salmaya çalışan Rum eşkıyası tarafından Pendik ve Kartal civarlarında hayvan otlatmakta olan iki Türk kızı dağa kaldırıldı. Ayrıca 14 yaşlarında İsmail, 12 yaşında Recep oğlu Mustafa ve ismi belirlenemeyen 10 yaşlarında bir çocuk da çeşitli yerlerinden bıçaklanarak vahşice öldürüldüler. [16] Yine Gebze’nin Mudarh köyünden iki erkek çocuk ile iki yetişkin erkek başları parçalanmak suretiyle öldürüldüler. [17] Bundan başka Nisan 1919 ortalarında Milto adında bir Rum’un idaresinde oniki kişilik Rum çetesi Anadolu Hisarı’na saldırdı. Bu sırada yolda rastladıkları bir polis memurunu bağlayarak, üzerindeki silahını da aldılar. [18] Ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi bölgede tespit edilebilen Rum teröründe yukarıda belirttiğimiz bibi Rum Patrikhanesinin, özellkle Patrik Germanos V’in yerine “Locum Tenens” (vekil kaymakam) seçilen Dorotheos Mamelis’in de etkisi vardı. Bu Kişi aynı zamanda İtilaf Devletleri nezdinde politik alanda da etkili rol oynuyordu. [19] İzmit, Bursa ve Çevresinde Ermeni Terörü İzmit ve çevresinde Rumların yanı sıra yukarıda değindiğimiz gibi Rum Patrikhanesi ile işbirliği yapan Ermeni Patriki Zaven Efendi önderliğinde Ermeniler de faaliyet gösteriyordu.Nitekim Mütareke sonrasında Ermeni Komiteleri bölgede terör estirmeğe başladılar. Esasında Bölgedeki Ermeni faaliyetleri yeni değildi. Daha 1913 Ekim ayında Ermeni harflerinin icadının 1500 . yıldönümü gerekçesiyle düzenledikleri gösterilerde taşkınlıklarda bulunmuşlar ve olaylar çıkarmışlardı.Olaylar sırasında birkaç Türk askeri ve polis hayatını kaybetmişti. Bu sebeple Hükümet tedbir olarak halkın elinde bulunan ateşli silahları toplama yoluna gitmiş, arkasından da takip sonucu katl ve yaralama olayına karışanları yakalamıştı. [20] Bundan sonra Bölgedeki Ermeniler Birinci Dünya savaşı sırasında Rusların Ereğli’yi bombalamaları üzerine taşkınlıklarını arttırarak Rusların karaya asker çıkaracakları ve bölgede tek Türk bırakmayacaklarını propaganda etmeye başlamişlar,düşman lehine casusluk yapmaya girişmişler, böylece açıkça düşmanlıklarını ortaya koymuşlardı.Bu gelişmeler üzerine Hükümetin Adapazarı ve İzmit’te başlattığı soruşturma sonucunda binlerce bomba, mavzer ve gras tüfekleri, jandarma üniformaları ile bomba yapımına yarayan makine ve araçlar bulunmuştur. Ayrıca ihtilal hareketlerine ait evrak da ele geçirilmişti. Soruşturma sırasında tutuklanan komite reisleri Rus askerlerinin Sakarya Bölgesine varır varmaz bölgede karışıklıklar çıkaracaklarını ve Osmanlı Ordusunun direncini kırmak için silahlı harekete girişeceklerini itiraf etmişlerdi. Bu şekilde isyan hazırlıklarının ortaya çıkması üzerine komite reisleri , çeteler kurarak bunları Bahçecik ve Yalova üzerinden Bursa’ya doğru yaymışlar, bilahare bu çeteler İzmit’teki işçi gurupları ile birleşmiş ve 60 ile 70 kişilik çeteler kurarak Müslüman halka saldırmaya başlamışlardı.İzmit’ten sonra ayni şekilde terör olayları Bursa ve çevresine yayılmıştı. Bu isyan hareketlerinin merkezi olarak da İzmit ile dolayı ve özellikle Bahçecik seçilmişti.Diğer taraftan İstanbul’da Taşnaksutyun’u ve onun yayın organı Azadamard’ı yaşatan İzmit, Adapazarı, Bursa ile çevresi idi. [21] İşte bu gelişmeler sebebiyle bu bölgedeki Ermeniler de Hükümetçe 27 Mayıs 1915 de çıkarılan “Sevk ve İskan” kararı kapsamına alınarak tehcire tabi tutulmuşlardı. [22] Bilahare Savaşın sonunda Mondros Mütarekesini imzalayacak olan Ahmet İzzet Paşa Hükümeti Yukarıda belirtildiği gibi Savaş sebebiyle başka yerlere nakledilen Rum ve Ermenilerin emniyet içinde geri ***** ilgili karar aldı ve bunu tatbike koydu. İşte şimdi bu karar doğrultusunda Ermeniler bölgeye ***** başlamıştı.Hükümet de aldığı karar doğrultusunda tehcirden dönenlerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyordu.Bununla beraber Ermeniler birer bahane ile Türkler aleyhine alacak iddiasında bulunuyorlar, ancak iddiaları hakikate dayanmadığından bunları hükmen değil idare ten almak istiyorlardı.Ayrıca Ermeniler bu çerçevede Türkleri İtilaf Devletleri nezdinde kötü göstermek için yalan haber yaymakta ve propaganda yapmaktaydılar. [23] Diğer taraftan yine yukarıda belirtildiği gibi komiteler oluşturma yoluna gitmişlerdi. Böylece bölgede yeniden ermeni terörü başladı. Bu ortam içinde bölgede birçok Ermeni çetesi oluştu.Nitekim İzmit’in Yuvacık Köyünden olan Vahan Çetesi bunlardan biri idi. Bu çete Rum çeteleri ile işbirliği halinde bölgede terör estiriyor, Türk köylerine baskınlar düzenliyordu. [24] Bunun dışında Karamürselli Artin ve Antranik çeteleri de bölgede ayni şekilde terör estiriyorlardı. [25] Antranik (Donik) çetesi 300 kişi ile bu çetelerin en büyüğü idi. Çetenin Reisi olan Donik aynı zamanda İstanbul Hükümetince gıyabında idama mahkum edilmişti. Kendisini İzmit’in Nahiyesi olan Derbent’den İstanbul’a kadar olan bölgenin kralı olarak tanıtan Donik çetesi ile birlikte bölgedeki Türk köylerini basıyor ve her türlü kötülüğü yapıyordu. Bir keresinde esir aldıkları Müslümanlardan on kişiyi önce ziyafet sofrasında zorla içki içirerek sarhoş etmişler sonra da kurşuna dizmişlerdi. [26] Bunların dışında Bahçecik Nahiyesi ve civarında, Kandıra kazası dahilinde, Adapazarı’nın karasu Nahiyesi ile çevresinde faaliyet gösteren Ermeni Çeteleri de vardı. Bunlar da yukarıda ifade edildiği gibi bölgelerinde terör estiriyorlardı. [27] Bölgede Rum ve Ermeni nüfusunun bulunduğu diğer bir yerleşim birimi de Geyve ve taraklı havalisi idi. Buradaki Ermeniler de daha 1. Dünya Savaşı sırasında bölgedeki Ermeni Komitelerine yardım ve yataklık etmişler bu sebeple kendilerinin tehcire tabi tutulması ile ilgili rapor tutulmuştu. Şimdi Mütareke sonrası Şubat 1919 da beş İngiliz subayı ile bölgeyi dolaşan bir ermeni papazının direktifleri doğrultusunda yeniden faaliyete geçmişlerdi ki, yörede faaliyet gösteren en azılı çete 40 kişilik Ermeni Haris çetesi idi. [28] Bu gelişmeler karşısında Hükümet, pek etkili olamıyor, heyeti nasiha gibi bazı girişimleri de olumlu bir netice getirmiyordu. Bu sebeple savunma durumunda olan Türkler de kendi aralarında birlikler oluşturarak silahlandılar. Bu gelişme bölgede terör hareketlerinin hızını bir nebze olsun yavaşlattı. [29] Yunan İşgali Sırasında Bölgedeki Rum ve Ermeni Terörü Mütareke sonrasında Haydarpaşa – Eskişehir demiryolu hattını İngilizler denetim altına almışlar İzmit’e de bir askeri birlik yerleştirmişlerdi. Ancak Kuvay-ı Milliye’nin Bölgede Nisan 1920 de baş gösteren Ankara’ya karşı çıkarılan ayaklanmayı bastırması ve yine Damat Ferit Hükümetince Ankara’ya karşı harekete geçirilen Kuvay-ı İnzibatiye’nin harekatını etkisiz hale getirmesi sırasında İzmit önlerine kadar gelmiş olan Kuvay-ı Milliye birliklerinin İngiliz birlikleri ile çatışması karşısında kendilerini askeri yönden zayıf hisseden İngilizleri endişeye sek etmişti. Bu sebeple bölgedeki güvenlikleri için Yunan askeri kuvveti kullanma yoluna gitmişlerdi. Nitekim 8 Temmuz’da Bursa’yı işgal eden Yunan Kuvvetlerinin küçük bir kısmı yani 400 kişilik Yunan taburu 11 Temmuz’da kara yoluyla, bilahare 18 Temmuz’da İngiliz Torpidosunun himayesinde araba vapuruyla Karamürsel’e getirilmişlerdi. Bu kuvvetler her gelişlerinde bölgede birkaç gün kalmış, kasaba ve köylerde baskı ve çapulculuk yapmışlardı.Daha sonra 5 Eylül’de Yalova’yı işgal eden Yunan birliklerinin 11. Yunan Tümeni’ne ait birlikleri aynı ay içinde İzmit ve havalisine gelmişlerdi. Bundan sonra İngilizler Bölgeyi Yunanlılara terk ederek boşaltmaya başlamışlardır. Bundan sonra İzmit’i karargah merkezi yapan Yunanlılar Ekim Ayı içinde Akmeşe, Derince ve Kandıra’ya askeri birlikler yerleştirerek denetim altına almışlar, bilahare askeri işgallerini Sapanca, Arifiye ve Adapazarı’na kadar genişletmişlerdi. Yine 27 Ekimde Yenişehir ve İnegöl’ü de işgal etmişlerdi.13 Ekimden itibaren İngilizler önemli istasyonlarda İngiliz subayları bulunmak şartıyla Haydarpaşa- Adapazarı demiryolu hattının denetimini Yunanlılara teslim etmişlerdi. [30] Daha Bölge Yunanlılar tarafından işgal edilmeden öce 1920 Mayısında, Kandıra ve havalisinde Yunanlılar Müslüman ahaliye karşı birçok cinayet ile baskılarda bulunmuşlardı. Nitekim bu olaylar üzerine, Sadaret’in isteği doğrultusunda Hariciye Nezareti’nin girişimleri sonucunda, meydana gelen olayları incelemek üzere İtilaf Devletleri Mümessillerince ayrı ayrı üç heyet oluşturularak muhtelif mahallere gönderilmesi kararı alınmıştı. [31] İşgal edilen bölgelerde bilahare dışarıdan Rum nüfusu getirilerek yerleştirilmeye başlandı. Nitekim İzmit’ dışarıdan bir çok tekneci ve küfeci Rumlar getirilerek, zorla alınan Türk evlerine ve camilere yerleştirildi. Aynı zamanda Yunanlılar işgal bölgelerindeki Rum ve Ermenileri silahlandırarak onların savunmasız Türk halkı ve köyleri üzerine saldırmalarına göz yumdular.Ayrıca Yunanlılar silahlandırdıkları Rum ve Ermenilerden kendilerine 700- 800 kişilik yardımcı kuvvet de oluşturdular. [32] Biz burada makalenin boyutu gereği Yunanlıların İşgal bölgelerindeki tüm faaliyetlerini ele almayıp, sadece elimizdeki belgeler ölçüsünde yerli Rum ve Ermenilerin faaliyetlerine değineceğiz. Bu cümleden olarak, Bölgenin Yunan Birliklerince işgalinden sonra yerli Rum ve Ermenilerden oluşan çeteler şimdi Yunanlıların desteğinde yukarıda belirtildiği gibi sindirmek ve bölgeden kaçırtmak gayesiyle Türk halkına saldırmaya ve katliam yapmaya başladılar. Nitekim Gebze ile Kandıra civarında Paşaköy ve Yeniköy Rumları Türk köylerini basarak katliam yapmağa ve ayni zamanda yağmalamağa devam etmekteydiler. [33] Yine Rum çeteleri 10-11 Temmuz günlerinde Budakdere’de Müslüman kömürcü kafilesinin önünü keserek onları meçhul bir semte götürdüler ve bir daha kendilerinden haber alınamadı. [34] İzmit’te de milli kuvvetlere mensup bir kişi Rumlar tarafından kurşuna dizildi. 24 Ağustos’ta ise Karsak Boğazı’nda yol kesen Ermeni çeteleri 20 Müslüman Türkü katletti.27-28 Ağustos’ta Nuhveren şimdiki Düzce Cumaova yakınlarında gezen ve çevrede terör estiren Rum ve Ermeni çeteleri ile Milli kuvvetler mensup birlikler arasında dört saate yakın şiddetli çarpışma meydana geldi. [35] Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgalinden sonra da Şehir halkı, oldukça çok Yunan ve yerli Rum ile Ermeni zulmüne maruz kaldı. Nitekim işgal sırasında Yunanlılar tarafından şehirde üç yüzden fazla insan katledildiği gibi, Bursa Ovası’nda tarlalarında çalışırken tesadüf ettikleri aciz orakçı ve amele gibi yüzü aşkın kişi de yaralanmış ve katledilmiştir. Ayrıca işgalden hemen sonra Yunanlılar, diğer yerlerde olduğu gibi, Bursa ile çevresindeki köylerde sadece Müslümanlardan her türlü silahları toplayarak onları silahsızlandırma yoluna gittikleri gibi, onlar için herhangi bir savunma tertibatı da almamışlardı. Bu ortamdan da istifade ile civar Rum köyleri halkı Yunan askeri ile beraber Müslüman köylerine hücum ve tasallut ederek, köylülerin mal ve mülklerini gasp etmişlerdir. Ayrıca Yunan askerleri Bursa Ovası’ndaki her türlü mahsulatla bağ ve bahçelere tasallut ederek, külliyetli miktarda hasar vermişlerdir. [36] Yine Yunan işgali altında olan Karamürsel, Yalova, Orhangazi,Yenişehir ve Orhaneli ile civarlarında Yunan işgal kuvvetleri desteğinde Rum ve Ermeni çeteleri katliam ve mezalimlerini sürdürmekteydiler. Nitekim Orhangazi ve Yalova havalisinden İstanbul’a gelen Heyet tarafından verilen bilgiler doğrultusunda Harbiye Nezareti’nin oluşturduğu rapordan anlaşıldığına göre 8 Eylül’de Orhangazi’nin Damlıca ile Yenişehir’in Bayır köyleri Ermeni çeteleri tarafından basılarak sakinleri toptan katledildi. Aynı zamanda da tüm eşya ve hayvanları yağmalandı. Bu sırada Orhangazi Kasabası Yunan birliklerince muhasara altına alındı. Aynı zamanda Orhangazi civarında Müslüman köylerinden silahlar Yunanlılar tarafından toplandı. Bu esnada Orhangazi’den yedi, Çakırlı Köyünden yirmi kişi kurşuna dizilerek öldürüldü. Üreyil ve Çakırlı köyleri halkı feci bir şekilde toptan katl ve idam edildi. Malları ise yağmalandı. Toplanan silahlar da Hıristiyan ahaliye dağıtıldı. Bu şekilde aynı zamanda bölgede Rum ve Ermeni çeteleri teşkil edildi ki, bunlar dışardan gelen Rum ve Ermenilerle de birleşerek bölgede terör ve yağmacılığa başladılar. Diğer taraftan Yunanlıların Karamürsel’i işgali sırasında Yalova’nın yerli Rumlarından iki bin kişi işgal kuvvetlerine katıldı. İşgal sırasında kara ve denizden icra edilen top ateşi ile civardaki on dört köy yerle bir edildi. Aynı zamanda bütün çiftliklerle hayvanlar yağmalandı. Yine Katırlı taraflarından gelerek Yalova’yı işgal eden bir Yunan birliği bayram günü Zindan Köyü’nde camide toplanan halkı buradan kaldırarak bunlardan sekiz kişiyi süngü ile, on beş kişiyi de darp suretiyle öldürdüler. Gülek köyünde de odun tüccarı İbrahim Ağa darp suretiyle katledildi. Bütün bunların yanı sıra gerek Yunan işgal birlikleri gerekse Rum ve Ermeni çeteleri Müslüman kadınların namus ve ırzlarına da tasallut ediyorlardı. Nitekim Gemlik’ten kadınlar zorla götürülmüşlerdi. [37] Bu bölgedeki çeteleri Sisamlı bir papazın tahrik ve teşvik ettiği anlaşılıyor.Aynı zamanda bu baskılar ve katliamlar karşısında bölgeyi terk etmeğe çalışan Müslüman halka Yunanlılar, olayları gizlemek ve örtmek böylece aleyhlerinde oluşabilecek propagandayı engellemek gayesiyle olacak engel oluyordu. Nitekim 15 kasım 1920 de Harbiye Nezareti’nden Sadarete sunulan raporda (Yalova ve Karamürsel’de) Yunanlıların ve yerli Rumları Müslüman ahaliye karşı yaptıkları mezalim ve fecayinin 3-8-11 Kasım 1920 tarihli raporlarla bildirildiği ifade edildikten sonra,” bu mezalimler günden güne kesbu şedit ve tevsi ettiği tevali eylemekte olan şikayet ve tezalümattan anlaşılıyor. Mütecavizeyn meyanında ön ayak olan Sisamlı bir papaz gayrı Müslimleri tesli ve Müslümanlara karşı enva-i habaset ve cinayet ikaına sevk ve tahrik eylemektedir. Bu zalimlerin ika eyledikleri havf ve dehşet ve irtikab ettikleri enva-i vahşet karşısında Müslümanlar inim inim feryad etmekte ve muhafaza-i namusu ve canları için terk-i dar ve diyara kalkışmakta iseler de Yunan kıtaatının muhalefet vakası üzerine hicrete de muvaffak olamamaktadırlar..” denmekteydi. [38] Yine 11Kasım 1920 de Baytar Yüzbaşı Ali Efendinin Harbiye Nezareti’ne gönderdiği raporda da ifade edildiği gibi, Rum ve Ermenilerden müteşekkil çeteler Adapazarı ve civarında da katliamlarını sürdürmekteydiler. [39] Bütün bu gelişmeler ve olaylar karşısında Sadaret, Harbiye Nezareti’nin raporları ve talebi doğrultusunda, Hariciye Nezareti’ne gönderdiği tezkere ile yukarıda içeriğini verdiğimiz Harbiye Nezareti tezkeresinin pek ehemmiyete haiz bulunduğunu ifade ederek bu tezkerenin tercüme ettirilerek bir suretinin İngiliz, Fransız, İtalyan sıyası mümessillerine gönderilmesi ile müessir teşebbüslerde bulunulup neticenin alınmasını istedi. [40] Hariciye Nezareti bunun üzerine ilgili devlet mümessillerine nota verdi. Ancak İtilaf Devletleri Mümessillerinin işi geçiştirdikleri anlaşılıyor. Nitekim İngiliz Yüksek Komiseri Notaya verdiği cevapta, notaların suretlerinin Yunan Yüksek Komiserliğine verildiğini beyan etmektedir. Bu girişimlere rağmen işgal bölgesinde mezalim ve feci vakaların günden güne şiddetlenerek artması üzerine, yine Harbiye Nezaretinin girişimleriyle Hükümetin 20 Kasım 1920 tarihinde aldığı karar doğrultusunda Hariciye Nezareti, 18 Aralık 1920 de Sadarete bildirdiğine göre, Bölgeye İngiliz Mümessili gönderilmesi veya daha Önce İzmir’deki katliamlar üzerine yapıldığı gibi, Fransız, İngiliz ve İtalyan memurlarından teşkil edilecek karma bir komisyonun bölgeye gönderilmesi girişimlerinde bulundu. [41] Ancak bu girişimlerden de olumlu bir netice alınmadığı anlaşılıyor. Diğer taraftan Bölgedeki bu Yunan işgal kuvvetleri destekli Rum ve Ermeni çetelerine karşı Kuvay-ı Milliye birlikleri mücadele etmekte ve halkı korumaya çalışmaktaydı. Bu doğrultuda zaman zaman şiddetli çarpışmalar meydana gelmekteydi. Bu şekilde taraflar arasındaki çarpışmalar işgal boyunca Yani Adapazarı, Kocaeli ve çevresinde Yunan işgalinin son bulduğu haziran 1921 sonları, Bursa ve çevresinde ise yine işgalin son bulduğu Eylül 1922 ye kadar devam etmiştir. [42] Bütün bunların yanı sıra Yunanlıların Bölgedeki işgal ve harekatları sırasında yerli Rum ve Ermeniler diğer yerlerde olduğu gibi aynı zamanda onlara istihbarat sağlamakta ve kılavuzluk da yapmaktaydılar. Nitekim Adapazarı yöresinde Yunanlılara kılavuzluk eden yerli bir Ermeni 24. Fırka birlikleri tarafından ölü olarak ele geçirildi. Aynı şekilde Gemlik ve Mudanya tarafında da bu yönde faaliyetler tespit edildi. [43] Sonuç Sonuç olarak, Yunanistan ile Patrikhane desteği ve yönlendirmesinde Megali İdea peşinde koşan örgütlerle bağlantılı hareket eden yerli Rum çeteleri ile yine yukarıda belirtildiği gibi kendi Patrikhaneleri desteğinde ham hayal peşinde koşan Ermeni örgütleri ile bağlantılı hareket eden Ermeni çeteleri, Mütareke ortamından da istifade ederek terör estirmişlerdir. Terörlerini Yunan işgali sırasında Yunanlıların desteğinde de sürdürmüşlerdir.Yunan kuvvetlerinin Bölgeden çekilmesi esnasında da diğer bölgelerde de olduğu gibi Yunan birlikleri ile birlikte her tarafı yakıp yıkmışlar ve sayısız cinayetler işlemişlerdir. Nitekim İzmit katliamını haberini alan Ankara’nın İstanbul’daki temsilcisi Hamit Bey, buradaki Müslüman halkı kurtarmak üzere üç büyük vapur hazırlatmış ve General Pelle’den de bir torpido alarak gizlice İzmit’e doğru hareket etmiş, ancak gemiler İtilaf donanması tarafından Adalar civarında durdurulmuştur. [44] Bu arada doruk noktasına çıkan Yunan mezalimi karşısında İstanbul’daki Yüksek Komiserler 4 Eylül 1921 de mezalim ile ilgili bir nota vermek zorunda kalmışlardır. [45] Dahiliye Vekili Ali Fethi Bey’in 29 Aralık 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu bilgiden anlaşıldığına göre, İzmit, Adapazarı, Karamürsel, Kandıra, Yalova, İznik ve çevresinde Yunan Mezalimi ile Rum ve Ermeni terörü sonucu resmiyete intikal eden rakamlara göre ki, bu aslında çok daha fazla idi; toplam 1194 kişi öldürülmüş, 151 kişi kaybolmuş, 314 kişi esir veya kaybolmuş, 192 kız ile 530 kadın tecavüze uğramış, ayrıca toplam 63630250 lira taşınmaz, 92350480 lira taşınır mal kaybolmuştur. [46] Bölgedeki bu terör ve mezalim ancak Bölgenin tamamen Milli Kuvvetlerin denetimine geçmesinden sonra son bulacaktır. Bölgede terör eylemlerinde bulunan ve bir şekilde eylemlere karışan Rum ve Ermeniler, Yunan kuvvetlerinin çekilmesi ile birlikte çekilmiş ve çoğunlukla İstanbul’a kaçmışlardır. [47] Bölgede kalan diğer Rumlar ise Lozan Konferansı sırasında imzalanan Mübadele Anlaşması gereği Yunanistan’a gönderilmişlerdir. EK B E L G E Ek: 1 B.O.A.B.E.O. UMUMİ NO: 349746 HARBİYE NEZARETİ Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Şifre Kalemi Numara 4156 Bir sureti ... Yüzbaşıya Suretler: Paris’e İlh. Bî-taraflara ve her mahal ? Maruz-u Çaker-i Kemineleridir Ki . Bugün (2 Teşrin,i sani 336) Orhaneli Yalova havalisinden Makam-ı Çakeriye müracaat eden bir İslam heyeti tarafından Karamürsel Vak’yı ahiresi sırasında Yunan Kıtaat-ı işgaliyesiyle yerli Rum ve Ermeniler tarafından harekat-ı askeriyeye saha olan havali-i mezkurede i’ka edilen mezalim ve fecayi bervech-i ati telhisen arz kılındığı üzere izah eylemişlerdir: 1- Orhangazi civarında (Ureyil ve Çakırlı) İslam karyelerindeki silahlar toplanarak ahalisi feci bir surette kâmilen katl ve idam edilerek malları yağma ve haneleri ihrak olunmuştur. Müsadere edilen bu silahlar Hıristiyan ahaliye verilmiştir. 2- (Rodlice) Karyesi ile buna civar on bir İslam karyesi yerli Ermeniler tarafından kâmilen yağma edilmiş ve bu havalide ancak birkaç hane bu tecavüzden masun kalabilmiştir. 3- (Orhangazi) den yedi ve (Çakırlı) dan yirmi kişi kurşuna dizilerek (Orhangazi) Kasabası taht-ı muhasaraya alınmış ve sekiz yüz haneden ibaret olan bu köy karşısına top tabya edilerek sekiz yüz mavzer teslim edilmediği taktirde kasabanın ihraki tebliğ olunarak tehdit olunmuştur. 4- (Gemlik) den gelen bir zatın ifadesine nazaran bu kasabadaki kadınların (fahişe oldukları) bahanesiyle cebren götürülmektedir. 5- Yeniköylü Ahmet Bey namında bir zat beray-ı şikayet Dersaadet’e geldiğinden ailesi Yunan kumandanlığınca tevkif edilmiştir. 6- (Katırlı) cihetinden gelerek (Yalova) ı işgal eden Yunan kıtaatı bayram günü (Zindan Karyesi) nde bulunan camiye toplanan halkı camiden kaldırarak bunlardan sekiz kişiyi süngü ile ve on beş kişiyi de darp suretiyle itlaf etmişlerdir. Binbaşılıktan mütekait Memduh Bey o havalide bulunan bir İngiliz zabitiyle bu suretle idam edilenlerin cesetlerini bil muayene bir rapor istihsal ederek, Mümaileyh Zabit vasıtasıyla göndermiş ise de Yunanlılar Memduh Beyi (Armutlu) Karyesinde derdest etmişler ve (Çinarcık) Karyesi eşrafını da alıp götürmüşlerdir. Gerek Memduh Beyin ve gerek eşrafın akıbetleri meçhuldür. 7- (Gülek) Karyesinde odun tüccarı Pirinççi oğlu İbrahim Ağa darp edilerek itlaf edilmiştir. 8- (Orhangazi) den gelen bir müfreze bu havalide mevcut her karyedeki hayvanatı sürüp altmış ile seksen kıymetinde olmalarına rağmen sekiz ile on lira gibi pek cüzi bir ücret mukabilinde beğendiklerini cebren almışlardır. İş bu hayvanatın Yunanistan’a sek olunduğu mustahberdir. 9- Mustafa Çavuş isminde bir zat (Yalova) da bulunan silahları teslim ettiği halde hayat ve memadı meçhuldür. Yalova’dan beş yüz (bomba) talep edilerek verilmediği taktirde köyün yakılacağı tebliğ ve eşrafı hapsedilmiştir. 10- Yunan Kıtaatının (Karamürsel’i) işgali esnasında (Yalova)’nın yerli Rumlarından iki bin kişi bu kıtaata iltihak ederek (Karamürsel) de iki yüz kişi idam edilmiş kara ve denizden icra edilen ateşlerle on dört köy hak ile yeksan ve bu havalideki bütün çiftlikler ve hayvanlar yağma olmuştur. 11- (Kurt Ali’nin topçu çiftliğinden) üç yüz sığır ve beş yüz koyun alınarak (Elmalık) Rum Karyesine sürülmüş ve burada pastırma ve sucuk imaline başlanmıştır. Bu çiftlik ihrak ve bin kile zahiresi de müsadere olunmuştur. 12- Bu hadisatın cereyan ettiği sahada Rum ve Ermeni çeteleri teşkil edilmiş ve yağmacılık taammüm etmiştir. Hariçten gelen ve yerli olmayan Rumlar havali-i mezkuredeki zeytinleri toplamaktadır. 13- Gerek Yunan kıtaatı ve gerekse yerli Rumlar tarafından İslam karyelerindeki kızlara tecavüz ede bulunularak bikrileri izale edilmektedir. Yunanlıların talep eyledikleri silah ve bomba gibi fecayi’ bir bahane için ihdas edilmiş olup hakikat-ı halde Yunanlılar ahali-i İslamiyedeki eslihayı kâmilen alarak hiçbir silah bırakmamışlar ve aldıkları silahlarla ahali-i Hıristiyaniyeyi teslih eylemişlerdir. Evvelce ve defaatle arz edildiği vechiyle işgâl ve istilaya maruz kalan mıntıkada Yunanlıların İslamları imha siyasetini takip eyledikleri bu vak’ayile de teyid etmektedir. Keyfiyet İngiliz Mümessil-i Askeriyesiyle Fransa ve İtalyan İrtibat zabitlerine tebliğ ve hadisatın derce-i hakikati ve tarz-ı vukuu hakkında kanaat-ı kâmile tahsil edilmek üzere İngiliz, Fransız ve İtalyan Mümessilleri makamatından tayin edilecek zevattan mürekkep bir heyet teşkil ve mahallinde tahkikat ve tedkikat icrası lüzumu iş’ar kılınmıştır. Makam-ı Fehimanelerinden de teşebbüsat-ı siyasiye icrası ile meselenin hüsn-ü neticeye intac ve iktiranını ehemmiyetle arz ve istirham eylerim .Ol babda emr-u ferman Hazret-i Veliyyül emrindir. 11 Sefer 339 ve 3 Teşrin-i sani 336 Harbiye Nazırı * Hacettepe Üniversitesi |
04-24-2009, 03:03 AM | #5 |
Guest
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 1.521
Tecrübe Puanı: 0 |
ermeni techırı oncesı nufus bılgısı
Tehcir Öncesi ve Sonrasında Ermeni Nüfusunun Durumu Nedir?
Ermeni komitacılar ve bugünkü destekçileri tarafından günümüzde en çok istismar edilen konu Ermeni nüfusunun tehcir öncesi ve sonrasındaki durumudur. Savaş döneminde tutulan kayıtlar, resmi rakamlar, kilise kayıtları, yabancı misyonların raporlarında yer alan nüfus bilgileri ve diğer belgelere rağmen sürekli olarak o günkü gerçek nüfusun asgari üç katı bir rakam gösterilerek soykırım iddialarına dayanak aranmaktadır. Verilen rakamlardan bazıları, dünya genelinde bugün yaşayan toplam Ermeni nüfusunu bile birkaç kat aşmaktadır. Bu nedenle, nüfus bilgilerini veren ciddi kaynaklar karşılaştırmalı olarak müteakip maddelerde değerlendirilmiştir. Tehcir Öncesi Ermeni Nüfusu: Osmanlı Devletinde yaşayan Ermenilerin nüfusuna ilişkin çok değişik iddialar mevcuttur. Bunları sırasıyla aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz; Ermeniler ve Diğer Yabancı Kaynaklara Göre Osmanlı Devleti'nde Ermeni Nüfusu: - 1917 İngiliz Salnamesine göre; 1.056.0001 - Patrik Ormanyan'a göre; 1.579.000 2 - Kevork Aslan'ın "Ermenistan ve Ermeniler isimli kitabında Anadolu'da 920.000, Kilikya (Adana, Sis, Maraş Bölgesi) 180.000, Osmanlıların diğer bölgelerinde 700.000, olmak üzere toplam 1.800.000 3 - Alman Papas Johannes Lepsius'a göre; 1.600.000 4 - Cuinet'e göre; 1.045.018 5 - Fransız Sarı Kitabına göre; 1.475.011 6 - Basmacıyan'a göre: 2.280.000 7 - Patrik Nerses Varjabedyan'a göre; 1.150.000 8 Osmanlı Devleti Resmi Belgelerine Göre Ermeni Nüfusu: Yabancılar Osmanlı belgelerini görmezden gelmeye çalışmaktadır. Ancak, bu konudaki en güvenilir rakamların resmi belgelerde olduğu kesindir. Son zamanlarda olduğu gibi tehcir öncesi Ermeni nüfusun olduğundan 4, hatta 5 kat fazla gösterildiği olmuştur. Örneğin 1878 Berlin Kongresi'nde Bağımsız Ermenistan isteyen Ermeniler, Doğu Anadolu illerinde 3.000.000 Ermeni olduğunu savunmuşlar ancak Berlin Anlaşmasında Hıristiyanlardan vergi alınması hükme bağlanınca, bu sayıyı Osmanlı Hükümetinin belirlediği sayının altına indirmişlerdir. Osmanlı Devletinde İstatistik Genel Müdürlüğü 1892 yılında kurulmuştur. Genel Müdürlük görevini 1892 yılında Nuri Bey, 1892-1897 yılları arasında Fethi FRANCO adlı bir Musevi, 1897-1903 yılları arasında Mıgırdıç ŞINABYAN isimli bir Ermeni, 1903-1908 yılları arasında Robert isimli bir Amerikalı, 1908-1914 yılları arasında Mehmet BEHİÇ Bey yapmıştır9. Görüldüğü gibi Ermeni meselesini siyasi alana taşıyan önemli olayların cereyan ettiği dönemde, Osmanlı nüfus bilgileri yabancıların kontrolü altındadır. Buradan hareketle, bugüne kadar aksi bir belge ve kanaat olmadığına göre Osmanlı nüfus bilgilerine itibar edilmesi gerekmektedir. - 1893 Nüfus sayımına göre Ermeni nüfusu 1.001.465'tir. - 1906 Nüfus sayımına göre Ermeni nüfusu 1.120.748'dir. - 1914 Nüfus istatistiğine göre Ermeni nüfusu 1.221.850'dir10. Her üç grup veri kaynağı değerlendirildiğinde, gerek Osmanlı, gerek Ermeni ve yabancı istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde yaşayan Ermenilerin nüfusunun 1.250.000 civarında olduğunu ortaya koymaktadır. Yer değiştirme uygulaması sırasında çeşitli yollardan göç ettirilen Ermenilerin ayrıldıkları ve vardıkları yerlerdeki sayıları devamlı şekilde kontrol edilmiştir. 9 Haziran 1915'ten 8 Şubat 1916 tarihine kadar Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden yeni yerleşim bölgelerine taşınan ve yerlerinde bırakılan Ermeni nüfusun ne kadar olduğu, Osmanlı Arşivi'nin ilgili tasniflerindeki belgelerden şu şekilde derlenmiştir11: Sevk edilen Kalan Adana12 14.000 15-16.000 Ankara (Merkez)13 21.236 733 Aydın14 250 - Birecik15 1.200 - Diyarbakır16 20.000 - Dörtyol17 9.000 - Erzurum18 5.500 - Eskişehir19 7.000 - Giresun20 328 - Görele 250 - Halep21 26.064 - Haymana22 60 - İzmir23 256 - İzmit24 58.000 - Kal'acık25 257 - Karahisarı sahib26 5.769 2.222 Kayseri27 45.036 4.911 Keskin 1.169 - Kırşehir28 747 - Konya29 1.900 - Kütahya30 1.400 - Mamuretülaziz31 51.000 4.000 Maraş32 - 8.845 Nallıhan 479 - Ordu 36 - Perşembe 390 - Sivas33 136.084 6.055 Sungurlu 576 - Sürmene 290 - Tirebolu 45 - Trabzon34 3.400 - Ulubey 30 - Yozgat35 10.916 - TOPLAM 422.758 32.766 Diğer taraftan Göçmen ve Aşiretleri Yerleştirme Müdürü Şükrü Bey'in 18 Ekim 1915 tarihinde Halep'ten gönderdiği telgrafta, Halep'e sevk edilen Ermenilerin tahminen 100.000 civarında olduğu bildirilmektedir36. Bu arada Musul ve Zor çevresine gönderilmek üzere 18 Eylül 1915 tarihi itibariyle Diyarbakır'da 120.000, 28 Eylül 1915 tarihi itibariyle de Cizre'de 136.084 Ermeni nüfusun toplandığı kayıtlardan anlaşılmaktadır37. Şükrü Bey'in 3 Kasım 1915 tarihinde Nizip'ten çektiği bir şifre telgrafta ise, taşımanın gayet düzenli bir şekilde devam ettiği ifade edilmektedir38. Yukarıda verilen listede yer değiştiren nüfus içinde yer alıp da henüz taşınmamış olduğu belirtilen kalan nüfustan Adana'dakiler, daha sonra yeni yerleşim bölgelerine taşınmışlardır39. Buna göre sevk edilen nüfus toplam 438.758, Halep'tekilerle birlikte iskan sahasına varan nüfus ise 382.148'dir. 40 Görüldüğü gibi, ikisi arasında 56.610 kişilik bir fark bulunmaktadır. Göç ettirilenlerle, yeni yerleşim bölgelerine varanlar arasındaki bu 56.610 kişilik fark, belgelerden elde edilen bilgiye göre, şu şekilde ortaya çıkmıştır: 500 kişi Erzurum-Erzincan arasında; 2.000 kişi Urfa Halep arasındaki Meskene'de; 2.000 kişi Mardin civarında eşkıya ve Arap aşiretlerinin saldırısı sonucu katledilmiş, ayrıca bir o kadar, yani yaklaşık 5.000 ve belki de biraz daha fazla kişi de Dersim bölgesinden geçen kafilelere yapılan saldırılar sonucu öldürülmüştür41. Bu bilgiler ışığında toplam 9-10 bin kişinin yer değiştirme uygulaması sırasında katledildiği tespit edilmektedir. Ayrıca yollarda açlıktan da ölümler olduğu belgelerden anlaşılmaktadır42. Bunun dışında tifo, dizanteri gibi hastalıklar ve iklim koşulları sebebiyle de yaklaşık 25-30 bin kişinin öldüğü tahmin edilmektedir ki43, bu şekilde 40 bine yakın kişi yollarda kaybedilmiştir. Kalan 10-16 bin kişinin bir kısmı, yola çıkarılmış olmakla birlikte, henüz iskan bölgesine varmadan yer değiştirmenin durdurulması sebebiyle, bulundukları vilayetlerde alıkonulmuştur. Mesela 26 Nisan 1916'da Konya iline, ilde henüz yollarda olan Ermenilerin sevk edilmeyerek il dahilinde iskan edilmeleri için yazı gönderilmiştir44. Öte yandan yer değiştirme kapsamında bulunan Ermenilerden bir bölümünün Rusya'ya, Batı ülkelerine ve Amerika'ya kaçırıldıkları da tahmin edilmektedir. Nitekim belgelerde, Osmanlı ordusunda silah altında bulunan Ermenilerden 50.000'inin Rus ordusuna katıldığı, yine Türklerle savaşmak üzere 50.000 Ermeni'nin de Amerikan ordusunda üç-dört yıldır eğitim gördüğü gibi kayıtlar yer almaktadır. Gerçekten de, Amerika'da yaşayan bir Ermeni'nin Elazığ'da dava vekili olan Murad Muradyan'a yazdığı mektupta bu türden bilgiler bulunmaktadır45. Mektupta, bir kısım Ermeni'nin Rusya'ya ve Amerika'ya kaçırıldıkları ve Amerika'da eğitilen 50.000 askerin Kafkasya'ya hareket etmekte olduğu açıkça ifade edilmektedir. Bütün bu belgelerden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı tebaası pek çok Ermeni, harpten önce ve harp içinde Amerika ve Rusya başta olmak üzere çeşitli ülkeler dağılmışlardır. Mesela ticaret maksadıyla Amerika'da bulunan Artin Hotomyan adlı bir Ermeni'nin 19 Ocak 1915'te Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderdiği bir mektupta çeşitli yollarla binlerce Ermeni'nin Amerika'ya kaçırıldığı ve bunların aç ve perişan bir halde yaşadıkları ifade edilmektedir46. Bu bilgiler, Anadolu ve Rumeli'nin çeşitli bölgelerinden yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sayıları ile, yeni iskan merkezlerine ulaşanların sayılarının birbirini tuttuğunu göstermekte ve dolayısıyla sevk ve iskan sırasında herhangi bir katliam olayının olmadığını ortaya koymaktadır. Öte yandan yer değiştirmeye tabi tutulan Ermenilerin sayısının 500.000 civarında olduğu belirlendiğine göre, sevk ve iskana tabi tutulmayan Katolik ve Protestanlarla yine yer değiştirme dışında tutulan İstanbul, Bursa, Kütahya vs. Ermenilerinin ve bu sırada Rus işgali altında bulunan Kars ve Van gibi doğu illerindeki Ermenilerle birlikte, Osmanlı Ermenilerinin toplam nüfuslarının da ancak 600.000 ila 800.000 arasında olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim 1918 yılında, Ermeni Delegasyonu Başkanı olan Boghos Nubar Paşa'nın Fransa Dışişleri Bakanlığı Yüksek Yetkili Bakanı Monsieur Gout'a gönderdiği raporda: Kafkasya'da 250.000, İran'da 40.000, Suriye-Filistin'de 80.000, Musul-Bağdad'da 20.000 olmak üzere 390.000 kişinin Türkiye'den sürgün edildiğini, aslında sürgünlerin toplam sayısının 600-700 bin kişiye ulaştığını ve bunlardan ayrı olarak çöllerde şuraya buraya dağılmış sürgünleri kapsamadığını bildiriyor47. Boghos Nubar Paşa'nın verdiği rakamlardan 290 bin kişinin yer değiştirme uygulaması dışında Osmanlı topraklarını terk edenler olduğu anlaşılıyor. Göç ettirilenlerin toplam sayısı olarak verilen 600-700 bin kişiden 290 bin kişi çıkarılacak olursa, yer değiştirmeye tabi tutulan nüfusun 400 bin civarında olduğu görülüyor. Bu da Ermeni delegasyonu başkanının, yer değiştirmenin gerçekleştirilmesi sonrasına, yani 1918 yılına ait verdiği sayılarla, Osmanlı belgelerinde verilen rakamlar arasında büyük ölçüde uygunluk görünmekte ve Ermenilerin iddia edildiğinin aksine sağ salim iskan yerlerine vardıklarını ve dolayısıyla soykırım iddialarının ne kadar dayanaksız olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim o sırada Amerika Büyükelçisi bulunan Morgenthau da günlüğünde Ermeni Protestanlarının vekili olan Zenop Bezciyan'la olan görüşmesinde Bezciyan'ın ifadelerinden hayrete düştüğünü belirtiyor48. Bu görüşmesiyle ilgili olarak Morgehthau şöyle diyor: "Ermeni Protestanlarının vekili Zenop Bezciyan uğradı. Schmavonian kendisini benimle tanıştırdı. Okul arkadaşıymışlar. (İçerilerdeki) şartlar hakkında bana çok şey anlattı. Zor'daki Ermenilerin hallerinden oldukça memnun olduklarını söylemesine şaşardım; işlerini kurup, hayatlarını kazanmaya başlamışlar bile; bunlar ilk gönderilenler olup katledilmeden oraya varmışa benziyorlar. Bana çeşitli kampların nerelerde olduğunu gösteren bir liste verdi ve yarım milyon kişinin buralara nakledildiğini sandığını söyledi. Kış bastırmadan onlara yardım edilmesi gerektiği hususunda ısrarlıydı." Bu ifadeler, ABD Büyükelçisi Morgenthau'nun, bir Ermeni'nin ağzından Ermenilerin hallerinden memnun olduklarının ifade edilmesi karşısında nasıl hayrete düştüğünü gösteriyor. Keza 1917'de Deyr-i Zor'a gelen İsveçli Sven Hedin'in İstanbul Ermenilerinden olan tercümanı da, Fırat kenarında yer yer yüzlerce beyaz çadır gördüğünü, içerisinde barınanların Kafkas cephesinden veya Halep'ten gelen Ermeni kadın ve çocuklar olduğunu anlatmaktadır49. Bu konuyla ilgili olarak, kimsenin görmek istemediği bir gerçek daha vardır: o da ölen Türklerin sayısıdır. Justin McCarthy bu konuda şunları yazmaktadır: "Ölü Ermeni sayısı ele alınırken ölü Müslüman sayısını da göz önüne almalıyız. İstatistikler çoğunun Türk olduğu 2.5 milyon Müslüman'ın da öldüğünü söylemektedir. Ermenilerin yaşadığı 6 vilayette 1 milyondan fazla Müslüman ölmüştür... Sivas ili savaş sınırları içinde değildi. Rus ordusu asla bu kadar içeri girmedi. Fakat Sivas'ta 180 bin Müslüman öldü. Aynı şey bütün Anadolu için geçerliydi.50" KAYNAK: Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001 9) Mazıcı, Nurşen, Belgelerle Uluslar arası Rekabette Ermeni Sorunu, İstanbul 1987. 10) Daha geniş bilgi için bkz. Karpat, Kemal, H. Ottoman Population 1830-1914 Demographic and Social Charsetistic, The University Of Winsconcin Press, 1985 London. 11) Bu arada Kastamonu, Balıkesir, Antalya, İstanbul, Urfa Ermenileriyle, Protestan ve Katolik Ermenilerle, hastalar, öğretmenler, yetim çocuklar ve kimsesiz kadınlar sevk edilmemiştir. 16) Belgelerde Diyarbakır'dan ne kadar Ermeni'nin naklolunduğu bildirilmemektedir. Bununla beraber başka illerden gelenlerle birlikte 120 bin Ermeni'nin sevk edildiği kayıtlarda yer almaktadır. Bu sebeple bu ilden 20.000 Ermeni'nin sevk edildiği varsayılmıştır. 18) ŞFR. nr.54/162. Her iki belgede sevk olunan Ermenilerden 500 kişilik bir kafilenin Erzurum-Erzincan arasında Kürtler tarafından katledildiği, diğer belgede ise Dersim bölgesinden gönderilen kafilelerin Dersim eşkıyası tarafından yine tamamen katledildiği bildirilmektedir. Bu kafilelerde kaç kişinin bulunduğu bilinmediğinden tahmini olarak 5.000 kişi alınmıştır. 20) Giresun, Perşembe, Ulubey, Sürmene, Tirebolu, Ordu ve Görele aynı vesikada verilmiştir (Bkz. DH. EUM. 39) Haleb'e gelenlerin 100 bin civarında olduğu bildirilmesine karşılık (Bkz. DH. EUM. 2. Şube, nr.68/80) buraya gelen nüfus 100.000 olarak alınmıştır. 40) Yer değiştirmeye tabi tutulan edilen ve yeni yerleşim bölgesine varan nüfus ile ilgili olarak belgelerde kesin rakamlar verilmekle beraber, bazı yerlerden net sayılar verilmemesi sebebiyle her ikisi için de artı-eksi % 10 oynama söz konusu olabilir. 41) Mesela Trabzon, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Bitlis illeriyle Maraş ve Canik mutasarrıflarına 26 Temmuz 1915 tarihli şifre telgrafta, savaş başlanıcından beri hastalık ve isyan sebebiyle ne kadar Ermeni'nin öldüğünün bildirilmesi istenmiştir (ŞFR., nr. 54-A/112). Ayrıca Ereğli ve Musul'da Ermeni göçmenler arasında tifüs, dizanteri, sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların yaygın olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. |
04-24-2009, 09:35 PM | #6 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 2
Tecrübe Puanı: 16 |
Ermeniler Tarihimizde Bize çok Zulmetmiş Bir Halktir, Ve Gerekende 1915 De Yapilmiştir, Bunun Adi Ne Olursa Olsun,
Diğer Yandan Taş Ve Taki Ustalarinin En Iyileri Ermenilerdir, Anadoluda Bir çok Ermeni Işaretiyle Karşilaşmamiz Mümkün Hatta Bir çoğu, Bu Işaretlerin Bir çoğu Gizli Anlam Taşimaktadir, Ve çoğu Kutsal Saydiklari Gizli şifreler Koyduklari Işaretlerdir, Ve Göç Esnasinda ülkemiz Topraklarinda Bayaği Bir Emanetler Birakmişlardir, Temennim Türk Evlatlarinin Bunlari Bulup çözmesi Ve Faydalanmasi |
Etiketler |
Yok |
|
|