|
|
Seçenekler | Değerlendirme: | Stil |
|
04-02-2009, 06:54 PM | #1 |
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 1.162
Tecrübe Puanı: 349018 |
Mevlananın Mezar Odasının Sırrı
mevlananın türbesinin altında bir mezar odası olduguna dair söylentiler var ne kafa dorudur bilmem arkadaşlar sizde bi okuyun bakalım
Mevlana'nın esrarengiz sırrı Mevlana'nın kabrinin altınaki 'mezar odası'na 700 yılda sadece bir kişi girebildi. O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuydu. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı. O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı. Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu. İşte, Mevlana'nın esrarengiz sırrı... Mezarın bulunduğu odaya girmeyi düşünenlerin bile sonu felaket oldu... MEVLANA'NIN MEZAR ODASINA GİRMEYE KALKANLARIN BAŞLARINA KORKUNÇ OLAYLAR GELİYOR! Mevlana'nın kabrinin altınaki 'mezar odası'na 700 yılda sadece bir kişi girebildi. O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuydu. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı. O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı. Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu. İşte, Mevlana'nın esrarengiz sırrı... 25 Nisan 2004 Pazar 11:32 ERTUĞRUL ÖZKÖK/ HÜRRİYET MEZAR ODASININ SIRRI O müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum. Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi. Ama öyle basit bir hikáye değil. Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor. Hikáye beni çok etkiledi. Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum. SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA Geçen salı günüydü. Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim. Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp götürdü. Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti. İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu. Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum. Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr. Naci Bakırcı vardı. Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim. Ancak o sandukanın önünde Dr. Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı. Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı'... 500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE Nefesimi kestim ve onu dinledim. İşte ondan dinlediklerim. Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı. Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor. Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış. Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş. Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş. Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler. Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor. MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış. Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş. Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş. Sadece bir kişi hariç. Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş. Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler. Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış. Veya düşürmüş. Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş. Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş. Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş. Dr. Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor. KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış. Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu? Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu. Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu. Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış. Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu. Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi. Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor. O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı. Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü. 1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor. Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı. Bu olayın iki tanığı vardı. Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri. Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca. 1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir. İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir. Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır. O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer. Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir. Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler: 'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin...' Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir. Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer: 'Müdür bey, yetiş evin yanıyor...' Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur. İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur. Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir. KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı. Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı. Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu. Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı. Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur. Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir. Çocuk öteki dünyaya göçmüştür. Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır. O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur. Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir. MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner. Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar: 'Yetmedi mi? Affet artık...' Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi? Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı? Bunların cevabı yok. Ben bunları anlatan insanlardan dinledim. Bildiğimiz tek şey var. Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor. Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder. Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak. Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var. Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar...
__________________
https://www.facebook.com/groups/133566160037768/ |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
04-02-2009, 07:54 PM | #2 |
Guest
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 1.521
Tecrübe Puanı: 0 |
bastan sona nefes kesıcı ellerın dert gormesın kardesım ''Inna lıllah ve ınna ıleyhı raciun''
|
04-02-2009, 08:37 PM | #3 |
Moderator
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 534
Tecrübe Puanı: 313017 |
cok guzel bır hıkaye elıne saglık kım bılır belkıde gercektır
__________________
" Sende bir yumurta var, bende bir yumurta var Ben yumurtamı sana verdim, sen yumurtanı bana verdin Senin bir yumurtan, benim bir yumurtam oldu. Ama.. Sende bir bilgi var, bende bir bilgi var, Ben bilgimi sana verdim, sen bilgini bana verdin. Şimdi benim iki bilgim var, senin de iki bilgin var” |
04-02-2009, 08:48 PM | #4 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
s.a. usta gerceklik payının yüksek oldugunu düşünüyorum emeğine sağlık ...
__________________
İnsan azap çekmez, Allah yazmayınca. Allah azap yazmaz, insan azmayınca Müslüman Paranın Yanında da Müslüman Olabilendir... Merhameti Olmayana, Merhamet Edilmez!!!" Hz. Muhammed (S.A.V) |
04-03-2009, 10:50 AM | #5 |
Üyelik tarihi: Nov 2008
Mesajlar: 1.148
Tecrübe Puanı: 438018 |
eline sağlık güzel bir konu paylaşım eline sağlık
__________________ |
04-04-2009, 12:17 AM | #6 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 314
Tecrübe Puanı: 161016 |
s.a seyrani ustam....peki o kapalı cammın içindeki peygamberimizin sakalı serifinin o mubarek essiz kokusunuda çektinmi içine.o ne hos one güsel bir kokuydu oyle...
|
04-04-2009, 12:33 AM | #7 | |
Guest
Mesajlar: n/a
|
Alıntı:
bu nebiçim iştir hem satanistleri desteklemek hem müslümanlara kucak açmak akıl erdirmek mümkün değil joviyanus bi karar versende bilsek |
|
04-04-2009, 12:35 AM | #8 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 314
Tecrübe Puanı: 161016 |
SEVERİZ YARADILANI YARADANDAN ÖTÜRÜ.MEVLANANIN BOLUMUNDE AÇTIGIN İÇİN BU KONUYU AYRICA TESKR EDERİM DAYI. hani bir sözü vardı bu zatı muhteremin neidi o hatrla....saygılar
|
02-19-2011, 11:54 AM | #9 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Feb 2011
Mesajlar: 104
Tecrübe Puanı: 34014 |
ustam bir solukta okudum çok güzel tebrik ederim
__________________
herkes yağşi ben yaman herkes buğday ben saman |
02-19-2011, 02:04 PM | #10 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
davinci kim Allah aşkına ki sözü edile Allah cc lühü resullerine ve evliyalarına öyle bir güç ve özellik vermişki akıl sınırlarını zorlasanız ne olur bilemem imanla kabul etmek gerek hani derlerya şehitleri ölü kabul etmeyiniz onlar sagdır diye evliya ve peygamberler içinde bu ğeçerlidir bildigim bir kaç olayı anlatayım seyrani ustam çenemi düşürdü
kıbrıs harbinde bir savaş uçagının yakını biter pilot telaşlanır ne yapacgını düşünür o anda yanında yeşil elbiseli biri belirir sür oglum der pilot sürer bambalarını bırakır geri döner dönerken adama sorar sen kimsin adamın dedigi ben karaniyim 2 gene kıbrıs ve rus harbi sırasında düşman kuvvetleri kendilerine görmedidikleri kişilerin saldırdıklarını ifade etmişlerdir 3 bagdat evliyalarından adını anımsamadıgım bir evliya vefat ediyor defnediyorlar uzakta olan ögrencisi geldiğinde kabrine gidip kuranı kerim okuyor o sırada kabirdeki evliyada beraber okumaya başlıyor daha bir çok örnek verilebilir ALLAH İNDİNDE HİÇ BİR ŞEY İMKANSIZ DEGİL hele sevdigi kullarına ihsan ettigi ise belli degil
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
Etiketler |
Yok |
|
|