|
|
Seçenekler | Thema bewerten | Stil |
|
07-18-2011, 04:11 PM | #1 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
Maya uygarligi
Maya uygarlığı
« : Aralık 06, 2010, 12:03:47 ÖS » ________________________________________ Mayalar, M.Ö 300 M.S 1500 yılları arasında hüküm süren medeniyet.M.Ö 600 dolaylarında yükselişe geçti ve Milat'tan kent devletlerinin çoğunun siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü MS 900'e dek, günümüzde Orta Amerika ve Meksika sınırları içinde kalan geniş bir alana hükmetti. M.S. 600 - 800 yılları arasındaki Post-Klasik dönem ve sonraki birkaç yüzyıl dünyadaki en önemli sanat eserlerinden bazılarını üretmişlerdir. Fakat hala tam olarak anlaşılamayan bazı sebeplerden dolayı, Maya Uygarlığı çökmüş ve kabile, kentlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bugün Meksika ve diğer yerlerdeki Mayalar dağlarda yaşar, 4000 yıl önceki ataları gibi. Maya Pramitleri Köken ve Tarih Mu Uygarlığının ilk kolonilerinden birisi olduğu sanılan Meksika'nın güneyi, Honduras,Guatemala ve Belize'nin kuzeyindeki coğrafyada yaşamış olan eski bir uygarlıktır. Yucatan'da Mu Kıtası anısına inşa edilmiş Uxmal tapınağındaki yazıtlar yaklasik 12.000 yıllıktır. "Bu tapınakta geldiğimiz yer olan batı ülkelerinin anısını korumak için inşa edilmiştir" yazılı kabartmalar bulunmaktadır. Araştırmalar Mayalar'ın tarihlendirilebilen ilk MU kolonisi olduğunu göstermektedir.Ne zaman kurulduğu hakkında kesin bir tarih bulunamamasına rağmen doğu yönünde ilk kolonilerin, bugün Kuzey ya da Orta Amerika'nın Batı sahilleri olarak bilinen coğrafyaya yerleştiklerini göstermektedir.Mısır'daki Nil deltasında yerleşmiş olan 'Maya Kolonisinin yaklaşık 16. 000 yıl önce kurulduğunu belirtmektedirler. Palenk piramidi (Maya,Meksika) Dayanıksız malzemelere yazılmış olduğu düşünülen bütün edebiyat metinleri arasında, bugün incelemeye elverişli sadece birkaç örnek var. Bunların da en iyi bilinenleri, William Niven'in Meksiko City yakınlarında bulduğu 2600 adet tablet arşivi içinde bulunan tabletlerden birinin üzerinde çok özel bir işleme bulunmaktaydı. Bu, yüz bin yılı aşkın süredir Kutsal Dörtlü olarak bilinen simgesel bir figürdü. Bu büyük Kutsal Dörtlülere, eskiler birçok farklı isim vermişler ve bu figürler insanlığın dinsel anlayışlarında hep önemli bir yer tutmuştur. Çiken-İtza piramidi,Maya-Toltek,Meksika Maya dili Bu dil, eski Mısır dili ve modern Japonca da olduğu gibi kelimeleri ve fikirleri belirten ideogramların ve sesleri belirten fonetik sembollerin bir karışımından oluşmuştur. Quirirgua yazıtından detay,Maya,Guatemala Dil uzmanları tarafından ancak dörtte biri çözülebilmiş, yaklaşık 800 hiyeroglif işaret kullanmışlardır. Bugün, günlerin isimleri, aylar, tanrılar, rakamlar, renkler ve pusula yönleri rahatlıkla okunabilmektedir. Yönetim Bilimsel ve dini literatürleri ve bilgileri son derece ileri, askeri ve dini liderler olan kral tarafından yönetiliyorlardı.Yöneticilerin ve çevrelerindeki asillerin altında görevli olarak daha küçük bir uzman zanaatkar grubu bulunmaktaydı. Tikal, Maya, Guatemala Bunlardan sonra da kalabalık bir sıradan çiftçiler grubu geliyordu.Yaşamsal gereçler haricinde pek fazla kişisel mala sahip değillerdi. Mısır ve diğer mahsulleri yetiştirmek için basit tarım araçları kullanırlar, bununla beraber toprağın verimliliğini sağlamak amacıyla, tuhaf ve acı verici majik ayinler düzenlenmesi gerektiğine inanırlardı. Maya kabilesi hiyerarşik bir toplumdu. Kanun adamları da köylüler de yerlerini bilirlerdi. Sosyal hayat Yazıtlardan, kentlerin, yaşamak için değil dinsel ayinler, özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı anlaşılmaktadır. Basketbolu ilk oynayanların Mayalar olduğu kabul edilir. Zamanlarını sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşaatında çalışıyorlardı. Genelde dügün törenlerine, kutlamalara, astrolojik ve takvimsel çalışmalara katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top oyunları düzenliyordu. Din Mayalar'ın ve onların devamı niteliğinde olan Aztek ve İnka'lar çok üstün seviyeli dinsel bilgilere sahiptiler. Tek tanrı inancındaki eski Mu Güneş Dinine bağlı bir topluluktular. Adı Aztekler'de Kuetzalkoatl, Mayalar'da Kukul-kan olan ilah tüylü yılan Bugün, genellikle Meksika ve Guatemala’da yaşayan yaklaşık 2 milyon Maya Yerlisi vardır. Çoğu çiftçidir. Hemen hepsi Katolik olmakla birlikte, inançları geleneksel Maya dininden çok etkilenmiştir; yağmur ve bereket için putperest ayinler düzenlerler. Kayıp Şehir Fransız bilim adamı Dr. Augustus Le Plongeon Maya İmparatorluğu'nun kayıp şehirlerini fotoğraflayan ilk kişi oldu.Arkeolog Le Plengeon'un Kutsal Sırlar Mabedi dediği Yukatan'daki Uxmal Mabedi'nde James Churchward'ın İnsanlığın İlk Dini Diyagramı dediği MU kozmogonik diyagramı bulunmuştur. Bu diyagramda merkezdeki dairenin Güneş'in, Ra'nın ve Tanrı'nın kolektif simgesi olduğu belirtilmektedir. MU kozmogonik diyagramı Bilim ve Sanat Mayalar'a göre yeryüzünde meydana gelen en önemli değişimlerden biri de eksen açısıyla ilgiliydi. Günümüz bilimsel bulguları Mayalar'ın bu bilgisiyle tam anlamıyla örtüşmüş durumdadır. Palenk "arslan tableti" Maya yılı her biri 20 günlük 18 aydan oluşuyordu. Ayrıca haab adı verilen 5 ekstra gün daha vardı. 360 günlük periyoda tun deniyordu ve bu periyot, takvimin temelini oluştururdu. Maya takvimi Mayaların 584 gün olarak buldukları Venüs yılı, bugünkü hesaplara göre 583.92 gündür Mayalar özellikle astronomi, mimarlık, matematik, heykel ve [hiyeroglif]] yazı gibi birçok alanda ilerlemişlerdi.Çok karmaşık bir takvim sistemleri vardı.El sanatlarında da ileriydiler, güzel boyaBir çeşit güneş dinine inanırlardı. Bu din, insan kurban etmek gibi dünya tarihindeki en vahşi uygulamaları barındırıyordu. Çok başarılı takvim hesaplamaları, piramitleri, altın işlemedeki başarıları inceleyenleri hayrete düşürmüştür. Nasıl yok oldukları dahil olmak üzere, pek çok gizem barındırılar. Mimari Mayalar (ters çatı kemeri Kimmerler tarafından yapılan ve Camdodia'da Ankgkor'da bulunan dirsekli kum taşı kemerlere benzemektedir) güçlü bir kireç harcı ile yapılandırılmışlardır. Bu tip l. Ve 12. yüzyıllar arasında yapılan Maya binalarında görülebilmektedir.Büyük boyutlu yapılar binalar inşaa etmişlerdir.En büyük boyutlu binalar Yucatan'ın en büyük şehri Uxmal'dadır. Bonampak piramidi(Maya,Meksika) Bilimsel Belgeler 1.Yucatan'da hazırlanmış eski bir Maya kitabı olan 'Troano El Yazması, bugün British Museum'da bulunmaktadır. 2.Troano El Yazmasıyla ayni yaşta olan bir baska Maya kitabı 'Cortesianus Kodeksi'dir. Madrid Ulusal Müzesinde bulunmaktadir. Kan Balam-II,Palenk 3.Paul Schlieman tarafindan Tibet'te bir Budist tapınağında bulunan 'Lhasan Belgesi 4.Yukatan'da Mu Kıtası anısına inşa edilmiş [Uxmal Tapınağı]]ndaki Yazitlar yaklasik 12.000 yıllıktır. Bu tapınakta 'Geldigimiz yer olan Bati ülkelerinin anisini korumak için insa edilmistir,' diye kabartma yazilar bulunmaktadir. Maya hiyeroglif yazısı 5.Meksiko sehrinin 96 km güneybatisinda yer alan 'Xochicalo Piramiti Yazıtları'. Bu piramit, üzerindeki kabartma yazılara göre Batı ülkelerinin yıkımının anısına inşa edilmiştir. 6.Dr. Niven'in Alaska'da buldugu Mu kıtası sembolleriyle islenmiş bir totempol. 7.Eflatun'un Timeus ve Critias adlı eserinde batık kıtaya dair şu sözler geçer: 'Mu ülkesinde 10 halk vardı.' Maya, Kolombiya Bir zamanlar muazzam piramitler inşa edip, yıldızlar ve gezegenler üzerine çalışma yaptıkları bölgenin büyük bir kısmı şu anda ormanın ve toprağın derinliklerinde yatmaktadır. ASTORONOMİ BİNASI PİRAMİT
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
07-18-2011, 04:18 PM | #2 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
Maya pİramİtlerİ İle tÜrk pİramİtlerİnİn karŞilaŞtirilmasi
Türk Piramitleri, Çin
Öncelikle 54 adet Türk Piramitleri fotoğraflarını bilgisayarınıza buraya tıklayarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz. Ayrıca Google Earth'e (34.390380,108.739579) bu koordinatları girerek yüze yakın piramitin bugünkü hallerini inceleyebilirsiniz. (Bu başlık alıntıdır.) Mısır piramitleri :M.Ö. 3000 Sümer piramitleri:M.Ö. 4.500 Maya piramitleri :M.Ö. 4.500 Türk piramitleri :M.Ö. 4.500 (M.Ö. 10000 olduğu düşünülmekte) Bu tarihlerden Mısır ve Sümer piramitleri ile Maya piramitleri hakkında verilen tarihler, yapılan araştırmalar ve elde edilen bilgiler doğrultusunda verilmiştir. Ancak, Türk piramitleri hakkında verilen tarih tamamen hayalidir. Çünkü Türk piramitleri şu anda sadece uzaktan çekilmiş resimleri ile gündemdedirler. Bırakın üzerlerinde detaylı bir araştırma yapmayı, yakınına sokulmak bile yasaklanmıştır.(Eğer söylenenler doğruysa! Bu konuda Çin Halk Cumhuriyeti Elçiliğinin veya doğrudan Çin hükümetinin bilgilendirmelerine açığız.) Dolaysıyla da bu piramitler hakkında tarih belirtmek için çok erkendir. Eğer bu piramitlere bir tarih belirleme konusunda araştırma yapacak isek bu araştırmanın temeli Hunlar , Hiong Nu’lar vs. değildir. Bu araştırmanın temeli Bütün Asya kıtasını kapsayan Büyük Uygur Türk İmparatorluğu dönemidir. Bu imparatorlukla ilgili tarihlendirmeyi ise Çinliler kendileri yapmışlardır. “Çin efsaneleri Uygurlar’ın 17.000 yıl önce medeniyetlerinin zirvesinde olduklarını anlatır. Bu tarih jeolojik fenomenlere de uygunluk göstermektedir.” (J. Churchward, Kayıp Kıta Mu, s.123) Bilindiği üzere, Mu kıtasını batıran büyük depremler ve tufan sırasında Büyük Uygur İmparatorluğunun doğu kesimi de büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bugün Gobi çölünde en az 15 metrelik kum tabakasının altından çıkarılan eserler gerçektende tek kelime ile muhteşem olarak ifade edilebilmektedir. Bu eserler üzerindeki resimler ve yazılar ise Mu Uygur ilişkisini açıkça gözler önüne sermektedir. Uygur Türk İmparatorluğu kültür sahası çok büyük bir medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bugünkü Çin’in tamamına yakını da bu Türk kültür sahası içinde yer almaktadır.Bu durumu dikkate aldığımızda, Xi’an kenti yakınlarında bulunan 100 kadar piramitin de kimler tarafından ve hangi tarihlerde yapılmış olduğu hakkında bir kanaate ulaşabiliriz. Kanımızca bu piramitler Büyük Uygur Türk İmparatorluğu zamanında yapılmış piramitlerdir. Yıpranmışlıkları da dikkate alınırsa, yapım tarihleri M.Ö. 4000-5000değil, ancak M.Ö.5000 ila 15.000 tarihleri arasında bir tarihle tarihlendirilebilir. Çünkü o dönemler Büyük Uygur Türk imparatorluğunun medeniyetinin zirvesinde olduğu dönemlerdir. Gerçek sonuçlara ulaşmak ise ancak, bu piramitlerin uluslar arası bilim kurumlarının ve gerçek bilim adamlarının incelenmesine açılmasıyla mümkündür. Biz Çin’in, bu piramitlerde kendi çapında araştırmalar yaptığını ve bu eserlerin kendi kültürüne ait olmadığını görünce bu yasaklamayı getirdiğini düşünüyoruz.Bu arada, Çin tarihini inceleyenler, bugün Çin sınırları içinde yaşayan halkların hangi kökenden geldiğini ve hangi ortak kültürün içinde yoğrulduklarını da incelemelidirler. Çin’de kurulan medeniyetlerin ne kadarının bugünkü Çine ait olabileceği o zaman daha iyi anlaşılır düşüncesindeyiz. (Conspiration.cc web sitesinden aldığım Türk Piramitleri) Beyaz piramit olarak anılan Türk Piramidinin uçaktan çekilmiş fotoğrafı. Bu piramit 300metre yüksekliği ile dünyanın en büyük piramidi konumunda. Yukarıda, 1994 yılında Hartwig Hausdorf adında bir alman araştırmacının, Shensi eyaletindeki yasak bölgeyi ziyaret etmesiyle demiştik. Ancak bu ziyaret hiç de öyle bilimsel bir ziyaret gibi olmamış anlaşılan. Çünkü Hausdorf’un çektiği piramit fotoğrafları, piramitlerin epeyce uzağından çekilebilmiş. Bunu fotoğraflardan anlayabiliyoruz. Çok fazla detaylara yer verilmemiş. Çin devletinin bu bölgeyi yasak bölge ilan ettiğini buradan da anlamak mümkün.Aşağıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, Çin yetkilileri, bu uygarlık belgelerini dünyanın gözünden gizleyebilmek için, üzerlerine sürekli yeşil kalan ağaçlar dikmişlerdir. Böylece yıllar sonra bu piramitler, üzeri ormanla kaplı tepeciklere dönüşeceklerdir.Böylece, Çinlilere ait olmadığı kesin olan bu uygarlık şaheserleri belki bir yüz yıl daha insanlığın bilgisinden uzak tutulacaktır. Eğer böyle olmasaydı, yani, bu piramitler Çinlilere ait olsaydı, Çin turist çekebilmek için, kendi uygarlığının eskiliğini dünyaya anlatabilmek için, bırakın üzerlerine ağaç dikmeyi, her piramidin her taşını tek tek parlatırdı. Çin hükümeti tarafından ağaçlandırılmış piramitlerin fotoğraflarını aşağıda görebilirsiniz. (Bir piramit üzerindeki ağaçlandırma çalışmasının görüntüsü.) Zaten piramitlerin bazılarının üzerlerine, sürekli yeşil kalan, yaprak dökmeyen türden ağaçların dikilmiş olması da bu yasağı daha anlamlı kılıyor. Çünkü, hiçbir devlet , kendi geçmişine ait bu kadar önemli yapıları yok saymaz. Bu hem tarihi açıdan hem de turizm açısından o ülkeye zarar demektir. Buradan anlıyoruz ki, bu piramitlerin Çin tarihi ile bir ilişkisi yok. Peki Asya’da bulunup, eski Türk toprakları üzerinde yer alan bu eserlerin kiminle ilgisi olabilir? Elbette ki Türklerle! Ama bu durum da onların ve Türkleri yok saymaktan büyük zevk alan ırkçı batının işine gelmemektedir. Bu bölgenin Kadim Türk toprakları olduğu bir gerçektir. Hem de çok eskiden beri. Bu durum Çin kaynaklarınca da teyit ediliyor. “Uygur İmparatorluğu Mu’nun en başta gelen koloni imparatorluğuydu ve doğu yarısı Tevratta sözü geçen Tufan sırasında mahvolmuştu. Çin efsaneleri Uygurlar’ın 17.000 yıl önce medeniyetlerinin zirvesinde olduklarını anlatır. Bu tarih jeolojik fenomenlere de uygunluk göstermektedir.” Mu devletinin Asya’daki uzantısı olan Türk Uygur İmparatorluğu haritalarına bir göz atılırsa, bu toprakların kimlere ait olduğu daha iyi anlaşılır. Aşağıdaki haritayı bizler yapmadık. 900’lerin başında Batık Mu kıtasını araştıran bir bilim adamı yaptı. Aşağıdaki fotoğraftan da anlaşılabileceği üzere, devasa beyaz piramidin hemen içinde sayılacak yakınlıkta tarım yapılmasına izin verilmektedir. Yabancı araştırmacılara yasaklanan bir bölge, böyle tarıma açık şekilde kullanılıyorsa, Çin’li yetkililerin piramidin zarar görmesinden bir endişeleri bulunmamaktadır. Tek endişeleri piramitle ilgili bilgilerin detaylandırılarak insanlığa sunulmasıdır. Şimdi aşağıdaki Maya pramidine bakalım. Meksika’da bulunan bir Maya piramidi. Yapım biçimi Orta Asya’daki Türk piramidi ile aynı. Aralarındaki tek fark, Orta Asya’daki Türk piramidi daha çok yıpranmış ve bakımsız. Bu ise daha az yıpranmış ve iyi korunmuş. Sonuç Olarak; Piramit kültürünün bir süreç izlediğini düşünürsek, bu sürecin başında yer alan piramitler Orta Asya’daki Türk piramitleridir. Yani piramit kültürünü geliştirenler Büyük Uygur Türk İmparatorluğunu kuran atalarımızdır. Eğer yabancı bilim adamları ve araştırmacılar, Orta Amerika’da Maya, İnka ve Aztek harabelerinde bulunan kuş sembollerini dahi Uygurlar tarafından çizilmiş sembollerdir diye açıklıyorlarsa, bu boşuna değildir. Orta Asya Uygur, Mezopotamya Sümer ve Orta Amerika da Maya, İnka, Aztek kültürleri aynı kültürün farklı coğrafyalarda ortaya çıkışıdır. Artık her şey gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Mızrak çuvala sığmamaktadır. Dürüst bilim adamları gerçekten yana tavırlarını daha net olarak koymaya başlamışlardır. Avrupa’da ve dünyanın başka bölgelerinde yılardır okunamayan yazılar okunuyor ve Türkçe oldukları anlaşılıyor. Bizlere de düşen çok şey var. Her şeyi yabancılardan beklememek. İmkan ölçüsünde kendi geçmişimizi araştırmak, kendimizi aramak. Çünkü geçmişini bilmeyen bir toplumun geleceği de olmaz. Çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakmak, çok para bırakmak, büyük servet bırakmak değildir. Onlara kendi öz kimliklerini bırakmak, ömür boyu onları yönlendirecek moral değerler bırakmaktır. Gerisini onlar halledecektir zaten. MAYA PİRAMİDİ MAYA PİRAMİDİ [URL=http://www.ressim.net/i/4692878][IMG] [URL=http://www.ressim.net/i/4692878][IMG]
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
07-18-2011, 04:29 PM | #3 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
Maya kehanetlerİ
Maya Kehanetleri'ne göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli.
2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak, bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak. Mayalar'ın kriptoyu andıran tabletlerinde dünyanın son çağına gireceği ancak bunun büyük bir tufandan sonra olacağı yazılı. Büyük tufanla gelecek olan yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. Mayalar'ın kehanetlerle dolu takvimi kendi sonlarını da ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. Mayalar'ın bu öngörüsüne, modern insan sadece 12 yıl önce bilimsel açıklama getirebildi. Maya Uzmanı Astrofizikçi Cotterell, "Vatico Latin Kitabesi"ne göre Aztekler'in Mayalar'dan farklı olarak daha önce yaşanılan dört çağı farklı ezoterik (gizli öğreticilik) ve sembolik üsluplarla anlattığını söylüyor. Üstelik Cotterell bu çağlarda adı geçen tanrıları Yazıt Tapınağı'ndaki mezarların üstündeki "Palanque Kapağı"nda da keşfetmeyi başardı. Bu çağlara ilişkin bilgilerin ayrıntıları şöyle; * Birinci Güneş Çağı: (Matlactili) 4008 yıl süren bu çağda yaşayanlar mısırla beslenen devlerdi. Güneş, su tarafından yok edilmişti. İnsanlar balıklara dönüştürülmüştü. Bazıları bu afetten sadece Nene ve Tata adında bir çiftin, su kenarında yaşayan bir ağaç tarafından kaçırılıp kurtarıldıklarına inanmıştı. Diğerleri ise, sular çekilinceye kadar bir mağaranın içine saklanarak kurtulan yedi çift olduğunu savundu. Bu çağda hüküm süren tanrıça Tlaloc'un karısı (Yeşim Etekli Tanrıça) Chalchiuhtlicue'dir. MAYMUN İNSANLAR * İkinci Güneş Çağı: (Ehecatl) 4010 yıl süren bu çağda yaşayanlar Acotzintli diye bilinen yabani bir meyve yiyerek besleniyorlardı. "Güneş Ehecatl" (Rüzgâr Güneşi) tarafından yok edilmişti. İnsanlar maymuna çevrilmiş, ağaçlara tutunmak suretiyle hayatta kalabilmiştir. Bir kadın ve bir adam, bir kayanın üzerinde durarakyıkımdan kurtulmuşlardı. Bu çağa "Altın Çağ" denir ve "Rüzgâr Tanrısı" hüküm sürerdi. * Üçüncü Güneş Çağı: (Tleyquiyahuillo) 4081 yıl süren bu çağda insanlar "İkinci Güneş"ten kurtulanların torunlarıdır. Tzincoacoc adlı bir meyve yiyerek beslenen bu insanların yaşadığı dünya, Chicunahui Ollin günü denilen yangınla yok oldu. Bu çağa "Tzonchichiltic" (Kırmızı Kafa) adı verilmiştir ve "Ateş Tanrısı" tarafından yönetildiğine inanılırdı. * Dördüncü Güneş Çağı: (Tzontlilac) 5026 yıl önce başladı. Tula'nın kurulduğu bu çağa Tzontlilac (Siyah Saç) adı verilir. İnsanlar kan ve ateş yağmuru sonrasında açlıktan ölmüşlerdir. MAYALAR'IN ÇÖKÜŞÜ Maya uzmanlarından Brooks, Mayalar'ın çöküşünü, M.S. 600 ve 1100 yılları arasında tropikal enlemlerde baş gösteren iklimsel nemliliğin değişimine bağladı. 10 derece ve 20 derece Kuzey enlem bölgelerinin, sert iklim dalgaları bakımından oldukça hassas olduğu bugüne kadar pek çok araştırmacı tarafından dile getirildi. Harvard Üniversitesi araştırmacılarından Sheret S Chase de benzer şekilde M.S. 790 ve 810 yılları arasında Maya Uygarlığı'nın kuraklığa maruz kaldığını iddia etmiştir. Mayaların çöküşüyle ilgili merak uyandıran asıl konu Mayalar'ın çöküşSIRLARIN TAKVİMİ... Mayalar gün isimlerinde çeşitli hayvan sembollerini kullanıyorlardı.dönemi sırasında Güneş'le ilgili manyetik bir tersinirlik bekledikleriydi. Onlar bu tersinirliği güneş ışın bombardımanının artışı, bebek ölüm oranı artışı ve nesil tükenmesi olarak gösterdi. Ancak Mayalar daha bu olaylar baş göstermeden böyle bir şeyle karşılaşacaklarını biliyordu ve bu bilgilerini takvimlerine işlemişlerdi. 260 GÜNLÜK DÖNGÜ Mayalar'ın ağaç kabuklarına yazdıkları günümüze kalabilmiş en eski kitapları olan Dresden Kitabesi'nde de Mayalar'ın 260 günlük döngü üzerinde yoğunlaştıkları görüldü. İlk başta kimi uzmanlar belirli bir periyotta kendini tekrar eden günler zincirinin, herhangi bir göksel ritimle alakasının olmadığı yorumunu yaptı. Ancak, bu döngünün güneşin değişen kutup ve ekvatoral manyetik alanlarıyla yakından ilişkili olduğu, daha sonra yapılan bilimsel çalışmalarla net bir şekilde ortaya kondu. Fakat yine de bu döngünün kesin bilimsel temellere oturtulabilmesi, sadece, son on iki yıldaki uzay çağı araştırmaları ve uzay yolculukları sayesinde yapılabilen modern astronomik gözlemler kullanılarak mümkün oldu. Bizim en son uzay araştırmalarımızın sonunda fark ettiğimiz 'güneşin manyetik tersinirliğinin zamanını ortaya çıkaran döngünün önemini ve varlığını' Mayalar'ın anlayabilmeleri gerçekten nasıl gelişmiş bir uygarlık olduklarının kanıtıdır. Hormonlar mı etkili oldu? Maya uzmanı Cotterell güneşin manyetik değişimini Maya uygarlığının zayıflamasının önemli sebeplerinden biri olarak gördü. Mayalar'ın kullandığı "Uzun Dönem Takvimi" nin genelde M.Ö. 12 Ağustos 3114'te Venüs gezegeninin doğuşu diye bilinen bir olayla başladığı kabul edilir. Bu olay Mayalar için o kadar önemlidir ki bizim Hz. İsa'nın doğumunu kendi takvimimizin başlangıcını ilan ettiğimiz gibi onlar da bu olayı takvimlerinin temeli olarak kullanmışlar. Maya Uzmanı Cotterell güneşin manyetik değişiminin ve düşük güneş lekesi aktivitesi sürecini Maya uygarlığının zayıflamasının önemli sebeplerinden biri olarak gördü. Bunu da üzerinde çalıştığı başka bir konuyla bağlayarak güneş lekeleriyle insan üremesi arasındaki ilişkiyi ortaya çıkardı. GÜNEŞLE ÜREME İLİŞKİSİ Cotterell "güneş etkisi" ile insanların hormon üretmesi arasındaki ilişkiyi içeren bir teorisi vardı. Bu teze göre, dolaşan güneş partiküllerinin seviyesi "hipofiz guddesi" (beynin yüzeyinde bulunan) tarafından salgılanan "hormon melatoninin" (renk hücresi) seviyesini etkiler. Bu durumda içe dönük ve dışa dönük davranışlarda etkilidir. Güneş döngüsüyle renk hücresinin üretimi arasındaki bağlantıyı keşfettiğinde Cotterell bunun başka hormonların salgılanmasında etkili olup olamayacağını merak etti. Şaşırtıcı bir biçimde hippotalamus tarafından kimyasal bir uyarılmaylaBir iddiaya göre Mayalar güneşin üreme sistemi üzerindeki etkisinin kurbanı.yine "hipofiz guddesi"(beynin yüzeyinde bulunan) tarafından üretilen folikül uyarıcı hormonu (FSH) arasında direk bir ilişki keşfetti. Bu hormonunda insan üremesi arasında direk bir bağlantı vardı. HORMONLARI ETKİLİYOR Erkeklerde FSH testisteki sperm hücrelerinin gelişimini kontrol ediyor. Kadınlarda ise yumurtaların olgunlaşıp dışarı atılmasını sağlıyor. Güneş döngüsü grafiğini dişi hormon seviyelerindeki artış ve düşüş grafiğinin karşısına getirdiğinde Cotterell adet döngü ve güneş rüzgarıyla taşınan yüklü partiküller arasında direk bir bağlantı olduğunu gördü. Öyle anlaşılıyordu ki güneşten gelen partiküllerin dünya manyetik alanında yaptıkları etki FSH üretimini ve kadın üremesini etkiliyordu. FSH üretimi ile güneşin manyetik alanındaki değişiklikler arasında bir bağlantı varsa aynı zamanda güneşin nötr manyetik tabakasındaki değişimlerle de bir bağlantı olmalıydı. İlk önce nötr tabakanın M.Ö. 314 civarında (Maya takviminin başlangıç yılı) kutup değiştirdiğini ve çok ilginç bir rastlantı olarak da benzer bir değişiminde M.S. 627'de tekrar ettiğini buldu. Bunlardan ilki Mayalar'ın takvimlerinin başlangıcı diğeri ise Mayalar'ın ortadan kayboldukları tarihlerdi. Cotterell bunu bir adım daha ileriChichen İtzadaki Caracol Gözlemevi.götürerek gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan üreme oranındaki mevcut düşüşün yaşam tarzındaki değişimler, kimyasal kirlilik, ve gebelikten etkili korunma yolları ile ilgili değil de yine manyetik alanlardaki değişiklikle ilgili olduğu varsayımını yaptı. Tüm bu bilgiler ışığında iki şey göze çarpıyordu. Mayalar güneşe bağlı manyetik değişimlerden dolayı üremelerinde bir düşüş yaşadıkları için yok olmuş olabilirlerdi. Ancak diğer toplulukların yok olmaması akla iklimin kuraklaşmasını getirdi. Mayalar'ı yeryüzünden silen etken hangisi olursa olsun şurası bir gerçek ki iklimde büyük ve ani değişimler olmuştu. İşte bu da hayati derecede önemli bir noktadır. Şu anki yaşadığımız uygarlık da bunu dikkate almalı. Çünkü geçmişte iklim değişiklikleri olmuşsa gelecekte de olacak demektir. Şu anda biz de benzer iklimsel değişimler ve gezegenimizin bazı bölgelerinde büyük çölleşmeler yaşıyoruz. Örneğin bir zamanlar son derece ılıman bir iklime sahip olan Mısır'ın artık büyük bir bölümü çölleşmiş durumda. Bu durumda bize sundukları 22 Aralık 2012 tarihine biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor. Yeni Atlantis ABD sahilleri olacak Çözüldükçe yeni sırları aydınlatan Maya takvimine göre, 2012'de beklenen tufan ABD'nin doğu ve batı kıyılarını Atlantis gibi sular altına gömecek. "Beklenen Tufan Yılı" olarak kabul edilen 2012'yi tarihler gösterdiğinde dünyada ne gibi değişimler yaşanacağı merak edilen en önemli konu. Mayalar'ın kehanette bulundukları gibi içinde bulunduğumuz "Beşinci Çağ"ın sonu geldiğinde dünya tamamen mi yok olacak yoksa bir bölüm mü bu tufandan etkilenecek? Maya takvimine ve bugüne kadar yapılan araştırmalara göre bu tufandan en çok Amerika ve Avrupa'nın kıyı şeridi etkilenecek Dünyada o gün fiziksel anlamda neler yaşanacak? Toplu bir yok oluşa doğru gitmiyoruz. Tahminlere göre 2000'li yılların ilk çeyreğinde bir zamanlar yaşanan tufanın bir benzeri ile karşılaşılacak. Uzmanlar uzun yıllardır manyetik alandaki bir değişimin büyük doğal afetlere neden olacağına inanıyor. Bunların çoğu tarihte olageldiği üzere belirli periyotlarda tekrar eden fenomenler gibi görünüyor. Bununla beraber dünya hiçbir zaman bu kadar yoğun nüfuslu olmamıştı. Bu nedenle son tufan insanlık için tahmin edilemeyecek ölçüde hasara neden olabilir. Özellikle hangi ülkeler tehdit altında? Amerika'nın doğu ve batı sahilleri boyunca uzanan geniş alan Atlantis gibi suların altında yok olacak. Aynı zamanda Avrupa'nın birçok sahil şeridi de bundan büyük ölçüde etkilenecek. Beklenen bir diğer büyük değişiklik ise, iklimler üzerindekendisini gösterecek. Bilim adamı Cayce kutupların yer değiştireceğini ve böylelikle bugünkü kutup ve tropik bölgelerdeki iklimsel değişimleri yaratacağını söylemişti. 1900'lü yılların sonlarında elde edilen bilimsel veriler de buna benzer bir senaryoyu ortaya koyuyor. Tüm bu kehanet niteliğindeki tahminler şu an yaşadığımız dünya çağının hemen hemen aynı tarihte yani M.S. 22 Aralık 2012 tarihinde biteceğine dair Maya inanışı ile örtüşüyor. BÜYÜK KEHANET Peki takvimlerdeki tüm bu sırlar nasıl açığa kavuştu? Mayalarla ilgili araştırma yapan uzmanlar önce Mayalar'ın zaman ve takvim sistemini çözmeye çalıştılar. Sonra da bunu şu anda kullandığımız Gregorian takvimine uyarlama çalışmaları geldi. Joseph T. Goodman'ın çalışması Maya araştırmacılarından Thompson tarafından adapte edilerek de büyük kehanet ortaya çıkarıldı. Buna göre Gregorian takvimiyle M.Ö. 13 Ağustos 3114 tarihine karşılık gelen "Büyük Devir"in 13 Baktun yani 1.872.000 gün sürdüğü düşünülürse, şu anda içinde bulunduğumuz çağın M.S. 22 Aralık 2012 tarihinde sona ereceği hesaplandı. 1.872.000 sayısı dünyanın kilometre saati mi? Maya rahiplerinin kehanetlerine göre 1.872.000 sayısı büyük önem taşıyor. Çünkü dünyanın döngüsü bu sayıya ulaştığında dünya büyük bir yıkım yaşayacak. 2012 son mu başlangıç mı? Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor. Ancak bu yok oluş anlamında değil fiziksel bir değişim. İnsanoğlu dört kez geriledi ve artık değişim zamanı. Mayalar'a göre; 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak. Maya Kehanetleri'ne göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemli. Çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak. Büyük bir tufanla gelecek olan bu yeni çağın ipuçlarını ise bilim adamlarına göre iklimsel değişimler sayesinde şimdiden gözlemleyebiliyoruz. "Beşinci kutupsal kayma" olarak adlandırılan bu değişimde daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesiyle meydana geleceğini söyleyen Sınır Ötesi Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Candan, dünyadaki iklimlerin değişimini de buna bağlıyor. Candan, "Kutuplar yer veya açı değiştirdiğinde kutuplarda buzlar eriyor. Kaldı ki, küresel ısınma sonucu şu anda Kuzey Kutbu'ndaki buzullar zaten erimeye başlamış durumda. Mayalar'a göre de daha önce yaşanan dört çağda tıpkı bu şekilde sona erdi" diyor. * Peki tüm bu bilgiler bilimsel olarak ortaya konup kanıtlandı mı? Dünyanın en az dört kez kutupsal kayma (kuzey ve güney kutbu) yaşadığı bilimsel verilerle kanıtlandı. En son Discovery kanalında dünyanın manyetik alanının belirli periyotlarla nasıl değiştiğini bilimsel çevreler açıkladı. Hatta bilgisayar ekranındaki üç boyutlu animasyonlarla gösterimi yapıldı. Şu anda dünyanın manyetik alanında muazzam bir değişim var. Bunun da en büyük nedeni güneşte meydana gelen değişimler. İlginç olan Mayalar bunu biliyordu. Konunun bir diğer yanı da Mayalar'ın bununla da yetinmeyip, gelecekte tüm insanlığı etkileyecek trajediyi bizlere şifreli bir şekilde duyurmuş olmalarıdır. Bu şifreye göre dünya için 2012 yılı çok önemli. NİRVANA'YA DOĞRU * Yani bu görüşe göre 2012 yılındadünya yok mu olacak? Mayalar 2012 için 'zamanların sonu' diyor. Fakat bu dünyanın top yekun yok oluşu değil, bir fiziksel değişim. Daha önce yaşanan sanki tufan gibi düşünebiliriz. Bu fiziksel değişimlerle birlikte ruhsal değişimler de birbirleriyle orantılı devam ediyor. Her bir büyük fiziksel değişimlerle birlikte insanlık ruhsal değişimde yaşıyor. Şu ana kadar insanlar aşağıya inişi yaşadı. Birincisinde biraz daha kabalaştı, ikincisinde biraz daha, üçüncüsünde biraz daha... Dördüncünün sonunda tam anlamıyla bir dip yaptı. Bu yüzden 2012'yi Mayalar insanlığın yeniden yukarı çıkışın yaşanacağı bir çağ olarak tanımlıyor. Hatta çeşitli dinler bundan Altın Çağ, vaat edilen cennet veya Nirvana gibi bahseder. 2012'nin önemi burada. Aşağıya inen insanlık tekrar yukarı çıkacaktır. Bunun da ilk basamağı 2012'dir diyor Mayalar. * 2012 yılında başlayacak olan bu yukarıya doğru çıkış ne kadar zamanda tamamlanacak? Bildiğimiz kadarıyla bu yukarı çıkış süreci başladı. Belki 2012 bir final olabilir. Bu bir süreç. Ancak tufanla kıyameti birbirine karıştırmamak lazım. Kıyamet ruhsal bir değişim, tufan ise fiziksel bir değişim demektir. Kıyamet hem tasavvufi hem de ezoterik (gizli öğreticilik) anlamda ayağa kalmak ve uyanmak demektir. Bu uyanıştan kastedilen ruhsal aydınlanmadır. Böylelikle dinsel metinlerin içindeki sembollerin anlamları da çözülebilecek ve dinsel metinlerde gizlenen gerçeklerle herkes yüz yüze gelebilecektir. İKİ YILLIK HATA PAYI... * 22 Aralık 2012 tarihi konusunda hiç şüphe yok mu? Mayalar'ın yakın geleceğimize ilişkin kehanetleri tüm ezoterik bilgilerle örtüşmektedir. Bu nedenleFİLM GERÇEK Mİ OLACAK? Felaketi anlatan The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filmi gösterime girdiği günden beri çok konuşuluyor. Son zamanlardaki belirtiler de �acaba mı� dedirtiyor.verilen tarihin önemi çok büyüktür. Ancak bu tarihlemede iki yıllık bir hata payı bulunabileceği de gözardı edilmemelidir. Bunun sebebi Maya Takvimi'nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvimi'ne çevrilişinde MÖ 1'den MS 1'e geçilmiş olmasıdır. Aradaki 0 atlanmıştır. Yaptığı araştırmada Astrofizikçi Cotterel de bu konuya dikkatleri çekmiştir. * Bugüne kadar Mayalar'ın hangi kehanetleri yerini buldu? Şu anda bilimsel olarak ispat edilen dünyanın dört kez kutup değişimi geçirdiği. Bugün bu durum ispatlanmış durumda. Günümüz insanları bunu yeni keşfetse de, Mayalar bunun farkındaydılar. Bu bile başlı başına önemli bir şey. * Mayalar'la ilgili tüm bu bilgilere nasıl ulaşıldı? Bütün bunlar dünyaca ünlü astro fizikçi Coterelli'nin bilgilerini bir BBC muhabiri Adrian Gilbert'in derlemesi sonucunda dünya kamuoyuna duyurdu. En önemli buluş da eski Maya kenti Palanque'deki Yazıt Tapınağı'nda buldukları mezar taşının kapağındaki şifreyi çözmeleriyle oldu. * Şifre nasıl çözüldü? Simetriyle ilgili bilgileri çözerek çok önemli sonuçlara ulaştılar. Kapağın üzerindeki şerit motiflerini simetrik bir şekilde yan yana getirdiklerinde ortaya Jaguar ve bunun üzerinde de bir Yarasa sembolünün ortaya çıktığını gördüler. Mayalar'ın sakladıkları bu sembollerin bir anda belirmesi Cotterel'i şaşkına çevirmişti. Çünkü Mayalar'ın mitolojik yazıtlarında Jaguar beşinci yani bizim çağımızı, yarasa ise ölümü sembolize etmekteydi!... Kapağın üzerinde açık bir şekilde görülen "Güneş Haçı"nın üzerindeki ilikler ise Güneş'in manyetik iliklerini temsil etmekteydi. Bu da Mayalar'ın gizli mesajıydı. Yaşanacak trajedinin sebebi Güneş'te meydana gelecek olan manyetik değişimlerdir!..
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
07-18-2011, 04:33 PM | #4 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
Antİk oyun basketbol
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
07-18-2011, 06:00 PM | #5 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
degişik resimler
1-yerleşik hayat
2-güneş takvimi 3-menhir 4-astronomik su aynası 5-yerleşik hayat 6-menhir 7-tablet 8-tablet 9-güneş takvimi
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
07-18-2011, 06:11 PM | #6 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Oct 2010
Mesajlar: 916
Tecrübe Puanı: 271015 |
maya uygarlıgı neden yok oldu
Mitolojinin en unutulmaz efsaneleri--Mayalar neden yok oldu?
Mitolojinin en unutulmaz efsaneleri Yüzyılın başından beri bilim adamları Mayalar´ın kim olduklarını, nasıl yaşadıklarını, ve uygarlıklarının bir anda neden yok olduğunu araştırıyorlar. Bu garip uygarlık MS 300´lerde dünyanın en gelişmiş uygarlığıydı ama dünyanın güneşin çevresinde 365 günde döndüğünü dahi bilen Mayalar tarihin en kanlı kasaplarıydılar ve yemeklerini dahi yarım bırakarak birden yok oldular. Bilim Mayalar´ın bilimi ve kültürü vardı, onlara bu bilgiyi kim öğretmişti? Guetamala ormanlarındaki, kan kırmızı rengindeki piramidin önünde, büyük bir kalabalıklar saatlerdir ayakta bekliyordu. Kimse kıpırdamıyordu; tüm gözler, piramidin doruğundaki ataların bilgileriyle dolu süslü kafatasındaydı. Kalabalık kralın hareketlerini göremiyor fakat dinsel bir ayin olduğunu anlayabiliyordu. Kral yanardağda oluşan keskin taşları alıp penisini delecek ve sonra yaranın üstünü bir iple bağlayıp; kanın ağaç kabuğundan yapılmış kaba akmasını sağlayacaktı. Daha sonra bunu alıp, bir ateş yakacak, bu ateşten yükselen duman aracılığıyla iblisle konuşacaktı. Ve Kral, ortaya çıktı peştemalinin altından kanlı elini göstererek, atalarının mesajını daha öncelerde de olduğu gibi yine haykırdı; ”Savaş için hazırlanın” Kalabalık, neşe içinde tekrarladı. Artık kan dökme zamanı başlamıştı. Savaş, onların yaşamıydı... Mayalar kimdi? İnanılmaz büyüklükteki piramitleri Amerika’nın ortasına inşa eden ve sonra birdenbire terkedip kaybolan bu insanlar kimdiler? Neden o garip dinsel kurallara inanıyorlardı? Bu sorular bugüne kadar sayısız bilim adamının zihnini kurcaladı.150 yıl geçtikten sonra Maya’lar daha anlaşılır olmaya başladılar. Artık, Maya’ların MS. 250-900 arasında yaşadıklarını, dönemlerinin en gelişmiş yazı sistemini bulduklarını, matematikle ilgilendiklerini , astrolojik takvimler oluşturduklarını ve piramitler inşaa ettiklerini biliyoruz. Bugüne örnek olacak mimari örnekler bulundu. İnşaatlarını, yağmur ormanlarına zarar vermemek belli zamanlarda yapıyorlardı. Mayalar doğallığın bozulmaması için bize iyi bir ders vermişlerdir, Güney Belize’nin orman kaplı dağlarında; yeni bulunan dört Maya kenti gösteriyor ki; Maya’lar buralarda yaşamaktan kaçınmışlardı, işte buraları 900’lü yıllarda yokolan Maya’ların toplumsal yaşamları hakkında henüz çözülememiş bir çok soruya ışık tutacaklardı. ”National Geographic” yazarlarından arkeolog George Stuart; ”Her sabah uyandığımda Maya’lar hakkında ne kadar az şey bildiğimizi düşünüyorum, bu tropik iklimde nasıl yaşadıklarının %1 ini ancak biliyoruz” diyordu. Kısıtlı imkanlara rağmen, arkeologlar, sanat tarihçileri, yazıt uzmanları, antropologlar, coğrafyacılar, ve dil uzmanları yıllardır Maya’ların peşinde. Ortada, Mayamanik bir durum var; Tennesse Üniversitesi arkeologlarından Arthur Demarest son 4 yıldır Kuzey Guetemala’da Maya kenti Dos Pilas’ı inceliyor. Demarest´e göre ormanın içinde kayıp kentler var; buralarda çözümlenemeyen yazıtlar bulunuyor ve bu yazıtlar Maya’ların ani yok oluşunu açıklayabilir. Ortaya çıkan bilgi patlaması, şiddetli tartışmalar yarattı. Herkes kimin kuramının doğru olduğunu tartışıyor. Yine de uzmanlar bir görüş üzerinde fikir birliğine vardılar; savaş, Maya halkının oluşmasında ve yaşamında kilit noktaydı. Maya kentleri yaşamak için değil miydi? Maya’ların spordan dine kadar her konuda işkence ve kurban törenleri düzenliyorlardı. Meksikalı Antropolojist Carlos Navarette “Bu, Mayayla ilgilenenleri şok edecek bir iddiadır” diyor. Klasik Maya Kültürü’nün oluşmaya başladığı MS 250´den sonraki yüz yıllarda, küçük çatışmalardan, büyük savaşlara dönüşen kabile çekişmeleri, görkemli kentlerin hayalet kasabalara dönüşmesine neden oldu. İlk batılı araştırmacılar olan Stephens ve Latherwood, büyüleyici diye tanımladıkları Copan, Palenque, Uxmal ve diğerleri hakkında kitaplar yazmaya başladılar. Stephens’in yazdığı başarılı kitaptan sonra onu, Catherwood ve diğer yazarlar takip etti. Sonraki yarım yüzyılda Popol Vuh (Mayaları anlatan kutsal kitap) ve "Relacion de las Cosas de Yucatan" adlı kitaplar yayımlandı. 16. yüzyıldan sonra piskopos Diego de Landa, Maya kültürüne karşı İspanyol zaferlerini anlatan bir kitap yazmıştı. 1890’larda ise, İngiliz araştırmacı Alfred Maudslay değişik kaynaklardan derleyerek, Maya kentlerinin mimarisini anlatan bir kataloğu oluşturdu. Tüm bilgiler, 19. Yüzyıl bilginlerini hiyeroglif yazılarını yorumlamaya, Mayaların tarihini yeniden incelemeye ve bu toplumun neden yok olduğunu araştırmaya itti. 20. yüzyılın ilk yarısında daha çok kazılar ve kataloglar yapıldı ama hala ortaya ciddi bir şey çıkmamıştı. 1950’lerde Carnegie Enstütüsü’nden J. Eric Thompson ve Slyvanus Morley, bölgeyi incelemeye aldılar onlara göre bulunan kentler, yaşamak için değil dinsel ayinler için yapılmıştı. Yazıtlarda astronomi ve takvim çalışmaları yer alıyor fakat tarihi olaylar, çiftçilik yöntemleri ve tarımdan bahsedilmiyordu. Böylece bu mekanların sadece özel durumlar ve çalışmalar için yapıldığı kanıtlanıyordu. Morley ve Thompson; Mayaların yok oluşlarına ait bilgileri antik kentlerden elde edemeyeceklerini düşünüyorlardı. Çağdaş bilginler ise, daha iddialı ve umutludur ama modern teknoloji gibi bir de avantajları var; radyo karbon testi gibi... Dos Pilos’ta çalışan Arthur Demarest MS. 761’den önce ve sonra olarak Mayaların tarihçesini iki bölüme ayırdı. 761’den önce savaşlar düzenliydi; kabileleri tek bir yönetim altında toplamak için yapılırdı. Ama 761’den sonra savaşlar; kabile üstünlüğüne ve malların yağmalanmasına dayanmaya başladı. O yıl, Dos Pilos Kralı kabilelere dur demek için savaş açtı ama Tamarindito’da yakalanarak kurban edildi. Demarest’e göre; bu dönemden sonra ortaya çıkan soylu kanun yapıcıları, çıkar uğruna birbirlerini yemeye başladılar ve güçleri çok arttı. Böylece sivil iç savaş başladı; işte bu da Mayaların sonu oldu ve buna benzer olaylar başka bölgelerde de yaşandı. Susuzluk ve nüfus patlaması kuramları; Florida Üniversitesi arkeologlarından Arlene ve Diana Chase’e göre Belize’de yaptıkları araştırmaların sonucunda, kabile savaşları Mayaların sonunu hazırlamıştı. Bu iki arkeolog, kazılarda binalar üzerinde hasarlar tespit etmişler ve gömülmemiş bir çocuk iskeletiyle, silahlar bulmuşlardı. Bir çok uzman yok oluşun nedenini savaşlara bağlarken, başkaları bunun tüm hikaye olmadığını düşünüyorlar. Diğer neden; yağmur ormanının ekolojik dengesindeki ani bir bozukluk olabilirdi. Arizona Üniversitesi arkeoloğu Patrick Culbert; “Yeraltı çalışmalarından anladığımıza göre, neredeyse orman tamamen yok olmuş” diyordu.Su sıkıntısı, yok oluşlarında rol oynamış olabilirdi. Cincinnati Üniversitesi arkeologlarından Vernon Searborugh ise, Tikal’deki kazısında gelişmiş kanalizasyon sistemleri buldu. Yılın 4 ayı yağmurlu bir bölgede yaşayan bu insanların ani bir susuzluğa uğramaları gerçekten yok oluş nedeni olabilirdi. Bir başka neden nüfus patlaması olabilir, yirmi kentten toplanan verilerden anlaşıldığına göre km kareye 200 insan düşüyordu. Culbert’e göre; endüstrisi olmayan bir toplumda nüfus bir sorun olabilir. Araştırmacılar, kazılarda, iyi gelişmemiş çocuk iskeletleri buldular, bu da yetersiz beslenmenin göstergesiydi. Yine Culbert, böyle karmaşık ve kalabalık bir toplumun çöküş nedeninin; savaş, çılgın bir kral, açlık ya da susuzluk olabileceğini düşünüyor ve ekliyor "Böyle bir toplumun çöküşü için milyonlarca neden söylenebilir." . Takvimi ve diş dolgusunu bilen insanlar; Bu çöküşten çıkarılacak ders nedir? Birçok uzman, çevreci mesajlar veriyorlar; Culbert; “Nüfus patlaması, ekolojik rengeyi bozdu ve milyonlarca insan öldü.” diyor. National Geographic dergisi yazarı George Stuart; bu fikre katılıyor ve bu bilgilerin günümüz dünyasının sorunlarını yeterince çözemese bile önemli uyarılarda bulunduğunu düşünüyor. Ona göre en önemli mesaj, yağmur ormanlarını kesmemek ama diğerleri bundan pek emin değil. Hiyeroglif uzmanı Stephen Houston de, Mayalardan daha pek çok ders alınacağı düşüncesinde; ”Çok farklı bir toplumdular ve onları bir arada tutan çok başka bir şeydi”. Arkeologlar, Mayaların gerçekten farklı bir toplum olduğunu, onların günlük yaşamlarından çıkarıyorlar. Mezarlarda bulunanlar, gömütler, alelade evlerin mimarisi ve bulunan duvar resimleri; ortalama bir Maya gününün nasıl geçtiğini bizlere gösteriyor. 5-7 kişiden oluşan tipik bir Maya ailesi kahvaltıda sıcak çukulata, yeterince zengin değillerse haşlanmış mısır ve şeker kamışı yiyorlardı ve “atole”denilen bir içki içiyorlardı. Genelde evler tek odalı ve çamur sıvalıydı. Büyük olasılıkla gün içinde mısır, bezelye, tavşan ve hindi yiyorlardı. Hasat mevsimi erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar evde yemek pişiriyorlardı. Günün sonunda tüm aile evde toplanıyor ve evin reisi küçük bir dini ayinle atalara dua ediyordu. Zamanlarını sadece tarımla geçirmiyorlar, piramitler ve tapınaklar inşa ediyorlardı. Genelde düğün törenlerine ve kutlamalara katılıp, astrolojik ve takvimsel çalışmalara katılıyorlardı. Böyle zamanlarda kral kurbanlar kesiyor ve top oyunları düzenliyordu. Kaybedenler piramide asılıyor ya da kurban ediliyordu. Çiftçiler bu günler için yemek hazırlayıp, standlar açıyorlardı. Mayalar´ın gelişmiş bir estetik anlayışı vardı. Yale Üniversitesi antropoloğu Michael Coe “Mayalar” adlı kitabında; ”Aileler çocuklarının burunlarına onların gücünü artırıcı süsler takarlardı” diye yazıyor. Mayalar aynı zamanda bebeklerin iskeletlerine şekil vermek amacıyla onları sararlar ve koni şeklinde bir şapka takarlardı. Belki de günümüzün beşik ve kundak alışkanlığı onlardan miras kalmıştır. Bazı araştırmacılar, bu şekildeki kafataslarının bu alışkanlığın sonucu olduğunu ileri sürüyorlar. Mayalar dişlerini bazen “T” şeklinde bazen de delerek doldururlardı (anestezi yapıp yapmadıkları kesin değil). Dişlerini çoğunlukla değerli taşlarla en çok da yeşimle kaplarlardı. Coe’ya göre; genç erkekler evlenene kadar kendilerini siyaha boyuyorlar daha sonra ise değişik dövmelerle süsleniyorlardı. Bu bilgiler sadece bulunan nesnelerden değil geride bıraktıkları hiyerogliflerden de öğrenildi. "Birden beyin kanallarım açıldı..." Maya yazıtları, çeşit ilgi alanları oluşturdu. Güney Alabama Üniversitesi sanat öğretmeni Linda Schele eski yazıtlar konusunda birdenbire ortaya çıkan ilginç bir örnektir. 1970 yılında Meksika ziyaretinde, Palenk konferansında Schele; 7. Yüzyıl başlarından 8 Yüzyıl sonlarına kadar yaşayan yasa yapıcıların kanunlarını 2.5 saat süren bir konuşmada açıkladı ve bunlar doğruydu. Bu nasıl olmuştu? Çünkü Schele bir amatördü; Profesyoneller kabartmaların açıklamasının bir çeşit içgüdüye ve sezgiye bağlı olduğunu söylüyorlar. Verilen yazı sistemine uyularak çözülmüş olabileceğini de ekliyorlar. Linda Schele; "Aydınlanma dakikaları kariyerimin dönüm noktasıydı. Birden beyin kanallarım açıldıve herşey yerli yerine oturdu” diye anlatıyor. Bu olaydan sonra, bir çeşit dil çözüm devrimi başladı. Bölge genç tarihi yazıt uzmanları ile doldu. 34 yaşındaki Stephen Houston ile 28 yaşındaki David Stuart’da bunlara dahildi. Kariyerlerine çok küçük yaşlarda başlamışlardı. Maya arkeoloğu George Stuart’ın oğlu ilk Maya gezintisini 3 yaşındayken yapmıştı ve1984’de 18 yaşındayken çözdüğü bir Maya grafiğiyle, Mac Arthur Derneği tarafından en genç yazı çözücüsü ve dahi ilan edildi. Stuart’ın sonraki projesi şimdiye kadar çözülmüş tüm Maya yazıtlarını inceleyen bir katalog yapmak. Neredeyse yüzyıllık bir çalışma bu ve genç Stuart; ”Bu çalışma benden sonra da aranan bir kaynak olacak” diyor. Bir uygarlığın umutsuzluğu ; Bir çok örnekte görüldüğü gibi kabartmalarda propaganda da var; düşünün, Körfez Savaşı’ını anlamak için Saddam’ın konuşmalarının duvarlara yazıldığını... Arlen Chase; Mayalar´ın politik ve sosyal yaşamlarını çözmek için bu yazıtları okumanın yeterli olduğunu, arkeolojinin bunların sağlamak için gerekli olduğunu ifade ediyor. Houston ise, yazıtların propaganda ile dolu olduğunu ama yine de bir toplumu anlamak için yararlı olduğunu söylüyor. Maya yazıtlarını deşifre etme üzerindeki tartışmalar sürüyor, ve hiçbir zaman nihai çözüm bulunmayacak. Çünkü yeni bulgular farklı bakış açıları getiriyor. Chase’in araştırmalarına dayanarak söylenebilir ki, Mayalar orta sınıf bir toplumdular. Mezar kazıları, yaşam tarzlarının, bilimsel yönleri kadar gelişmediğini gösteriyor. Kimyasal toprak araştırmaları, iskelet incelemeleri bize onların hastalıklarını, tarım yöntemlerini hatta iklim koşullarını bile gösteriyor. Birçok araştırmacı ve bilim adamı hala Mayalar´ın yokoluş gizeminin peşinde. David Freidel, Mayalar´ın tarihte eşine az rastlanan bir umutsuzluğa düşmüş oldukları görüşünde; ona göre, geçmişe bakıldığında Mayalar´ın ulaştığı bilimsel ve toplumsal düzeyin nedeni, hayalgücü ve reel eylemin dışındadır çünkü onlar yaşamı anlamlı kılmak istiyorlardı. Mayalar´ın birden yokoluş nedeni veya nedenleri hala bilinmiyor, dev bir uygarlık nasıl ve neden kayboldu? Uxmal´da yarısı yenmiş yemek tabakları hala durmaktadır; kimden ya da neden kaçtılar ve en önemlisi şu anda onların kalıntıları nerede? Meksika’daki tur rehberleri bir öykü anlatırlar. Bir turist, korku içinde piramitlere bakar ve rehbere dönüp; ”Bu binaların hepsi çok güzel, fakat tüm insanlar nereye gitti?” der. Rehber kafasını alaycı bir şekilde sallayarak cevap verir; “Şu anda bir Maya ile konuşuyorsun, bizler hala buradayız hiç bir zaman burayı terk etmedik. Yaşanan karmaşa,Maya bilmecesinin kalbindedir. Bilim adamları binlerce yıl öncesindeki Maya İmparatorluğu´nu araştırırlarken bugün Guatemala çevresinde 1.200.000, Belize çevresinde ise, 5.000.000 Maya insanı yaşıyor. Etnik olarak, onlar dünyanın en gelişkin imparatorluğunu, Orta Amerika’da kurmuş insanların soyundan geliyorlar. Maya kalıntılarını gezmeye gelen birçok turist Orta Amerika’da eski Mayaların torunlarının yaşadığını öğrenseler şoka girerlerdi. Yüzyıllardır olagelen kültür etkilenmesinden sonra Orta Amerika’da Mayaların torunları yeni bir kültür yaratarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Orta Amerika’da yaşayan Mayaların torunları şimdi sadece gelen ziyaretçiler için atalarının kıyafetlerini giyiyorlar. 1992´de Orta Amerika’nın yerlileri olan Maya halkına karşı Meksika devleti tarafından zulmedildi, yapılanlar, insan haklarına aykırıydı.1990’daki toprak kavgasında 11 kişi, bundan iki yıl önce de Maya halkından 100 kişi yakalanmış ve işkence edilmişti. 30 saat boyunca hiç bir tıbbi müdahale olmadan aç bırakıldılar ve Mayalar, 140.000 Guetamalalıyı öldürecek gerilla savaşına başladılar. Hükümet onların köylerini yaktı.16.yy’da İspanyol istilası sırasında birçok yerli, dini inançlarından uzaklaştırılmışlardı. Kabartmalar yıkılmış, dini inançlarına ait olan herşey misyonerler tarafından harap edilmişti. Yeni koloniler kurmak için köle gibi çalıştırıldılar. 400 yıl boyunca İspanyollar tarafından ezildikten sonra Meksikalılar tarafından işgale uğradılar ve hala öyleler... Bugün Meksika Hükümeti, insan hakları adına Mayalara eşit şans tanıyacaklarını açıklamasına rağmen; Mayalar hala sosyo ekonomik sıranın en altındalar. Chipas’ta 9 tane yerli dili konuşuluyor ve Meksikalılar azınlıklara rağmen iktidarı ellerinde tutuyorlar. Ne yazık ki, yerli nüfusu ülke potansiyelinin çok üzerinde. Ayrıca yerlilerin % 70’i su sıkıntısı çekiyor. Bu kötü koşullarda birçok Maya insanı modern yaşam şartlarını reddederek eski alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Dağlarda yaşayan Mayalar, 4000 yıl önceki ataları gibi yaşıyorlar. .
__________________
Ölüm var YAAA ÖMER Edeple gelen lutufla gider bir gemileri yakanı sevdim birde gemileri karada yüzdüreni |
Etiketler |
Yok |
|
|