|
|
Seçenekler | Thema bewerten | Stil |
06-02-2008, 06:34 PM | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
Defineciliğin Bilinmeyen Tarihi
Günümüzde Definecilik
Definecilik olayına gerçekçi bir yaklaşımla baktığımızda bunun, psikolojik yönden üzerinde durulacak boyutlarda bir tutku olduğunu görürüz. Nitekim tarihi bir buluntu, kalıntı veya üzerinde çokça durulan para çıkacak yerlere yasa ve yönetmelikler uyarınca devlet zaten define kazısı izni vermemektedir. Bunun dışında yapılan define kazılarının sonucu çoğu kez defineci için hüsranla sonuçlanmaktadır. Bununla beraber rastlantı sonucu define ortaya çıkıyor mu? Diyecek olsak; elbette zaman zaman bu tür olaylarla da karşılaşıldığı oluyor. Ancak öylesine az sayıda ki... Bu tür bulunan defineler konusuna da biraz değinmek isterim. Bilimsel kazıların ortaya çıkardığı defineler de olmuştur. Bunların başında İzmir Değirmendere Ahmetbeyli Köyü Definesi, İzmir Çeşme ilçesi Ildırı Köyü Erytrai Roma Definesi, Manisa Sardes bölgesinde Lidya Definesi, Ankara-Kırıkkale arasında Keskin ilçesi Kapulukaya Baraj çevresinde Solidus Definesi, Tokat Niksar ilçesi kale surları yanında Anadolu Selçuklu Çağı Definesi, Antalya’nın Elmalı ilçesi Bayındır Köyünde Elmalı Definesi, Muğla ili Göktepe Köyü İncilipınar Definesi... Günümüzde definecilerin elinde dolaşan pek çok define haritası bulunmaktadır. Bunların hemen hemen hepsi sahte define haritalarıdır. Bu tür haritaların gerçek olduğuna inanan pek çok kişi sonradan büyük hayal kırıklığına uğramaktadır. Bu haritaların hepsinin birbirinin benzeri öyküleri bulunmaktadır. Örneğin şu veya bu nedenle yurt dışında olan, Anadolu ve Trakya’ya gelmesi yasaklı! Kişiler daha önce yerlerini bildikleri yeri! Definenin haritasını çizerek bir aracı ile Türkiye’ye sokmuşlardır. Aracı bu haritayı satacak defineci arar ve hemen de bulur. Harita çoğunlukla toprağa gömülmüş ve eskitilmiştir. Haritayı satın alacak kişinin ise nedense , elinde bu harita var ,define olduğundan eminsin sen niye aramıyorsun demekte nedense aklına gelmez!.. Bu arada define bulmak için istiareye yatanlar, görülen rüyalarda define meraklıların başvurdukları diğer yollardır. Kuşkusuz, bu yolda saf insanları kandıran ve gelir kazananlar da bu toplumda yaşamaktadır Ayrıca cinlerin! Koruyuculuğuna bırakılan definelerdeki büyüleri bozmak isteyen üfürükçüler ile falcılar da ortaya çıkmıştır. Define aramak bir bakıma bilgi ve donanım istemektedir. Bunların başında pusula, matara, yürüyüş ayakkabısı, uyku tulumu, çadır, sırt çantası, ayrıntılı bölge haritası, kısa saplı kazma kürek, konserve, ilk yardım çantası ve el feneri gelmektedir. Özellikle define arayacak kişinin arazi konusunda bilgili olmalı, harita okuyabilmelidir. O bölgede hangi kavimlerin gelip geçtiğini ve orada yaşanan tarihi olaylar, orada yaşamış olanların sosyo-ekonomi konumunu, coğrafyasını bilmek zorundadır. Öncelikle parası olanın gömü yaptığı gerçeğini de dikkate almalıdır. Fakir insan gömü yapamaz, bu iş bir bakıma zenginin işidir. Bunun yanı sıra defineci gömüyü yapanın en az kendisi kadar zeki ve akıllı olduğunu da hiçbir zaman aklından çıkarmamalıdır. Öncelikle de bu gömüyü ben yapsaydım nereye gömerdim diye kendince düşünmelidir. Halisünasyon ve hurafelerle yola çıkılmamalıdır. Define de her işaretin bir anlamı, dili olabileceği, gömüyü yapanın bir takım yanıltıcı önlemler almış olabileceği de hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Bazı gömü sahipleri yanıltıcı olarak kırık ve boş küplerden yararlanmışlardır. Çoğu kez gömüyü yapan kişiler, daha öncede belirttiğimiz gibi, yıllar sonra bulabileceği umudundan yola çıkarak doğal işaretlerden yola çıkabileceği gibi kendince de bir takım işaretler koyarlar. Bunların başında ayak izleri, deve, yılan ve çıplak figürleri duvarlara işlenmiştir. Bu tür figürler çoğunlukla yanıltıcı olup onların baktıkları yere yoğunlaşan defineci baştan yanılgıya düşmüştür. Mağaralarda yapılacak araştırmalarda özellikle kesilmiş taşların olup olmadığına bakılmalıdır. Mağaralarda define aramak bir bakıma risklidir. Bazı mağaralarda zehirli gazlar vardır ve bunlar definecinin hayatına mal olabilecek şekildedir. Bu bakımdan mağara içerisinde yarasa yuvaları olup olmadığına bakılmalıdır. İçeride yaşayan canlılar varsa içeride zehirli gaz tehlikesinin olmadığı kolayca anlaşılmaktadır. Ayrıca mağaraya gömü yapan girişlere birtakım tuzaklar yapması da olağandır. Bazen ele geçen küplerin ağzı sıkı sıkıya kapatıldığından aradan geçen uzun süreden ötürü virüs ve mantarların ürediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu tür virüs ve mantardan zarar gören pek çok defineci de vardır. Defineci bütün bu varsayımları göz önüne alacağından bilimsel verilerden uzaklaşmamak zorundadır. Kaçak Define Kazılarının Verdiği Zararlar Günümüzde müzelerimizi en çok uğraştıran işlerin başında defineciler ve özellikle kaçak yapılan define kazıları gelmektedir. Yabancı ülkelerde rastlanmayacak boyutlarda verilen define ruhsatları müzecilerin büyük zamanını aldığı da kaçınılmaz gerçekler arasındadır. Anadolu’nun pek çok yerinde bazı müzeciler normal işlerini bu yüzden hakkıyla yerine getirememekte bütün zamanını bir hayal ürünü olan define kazılarında geçirmektedir. Ayrıca ruhsat başvurularında da zaman zaman politik baskıların müzecilere yapıldığı da konunun bir diğer üzücü yanıdır. Yasa ve yönetmeliklerde define arama ruhsatını verilmemesi gereken yerlere üst makamlardan yapılan baskılar müzecileri çoğu kez çaresizliğe düşürmektedir. Kazı yapmak istediği alanda define olduğuna inanan defineciler o yerde define arama ruhsatı alabilmek için her türlü baskıyı, güvendiği çevreler varsa yapmaktan kaçınmamaktadır. Bazı durumlarda müzeciler yerlerin değiştirilmesi tehdidi ile karşılaştığı da olmuştur. Buna benzer bir olay benim de başıma gelmiştir. İstanbul çevresindeki bir yerde 58 kişinin sahibi olduğu bir alanda define ruhsatı için başvurulmuş, başvuru sahibine 58 kişinin de muvafakatinin şart olduğu ve bunun belgelenmesini istemiştim. Ancak devreye o zamanki iktidarda olan partinin milletvekili girmiş, yer değiştirilme tehdidi altında ruhsat verilmesini konusunda baskı yapılmıştı. Baskıya direnmiş ve milletvekiline yasa bunu emrediyor, siz yasa koyucu bende uygulayıcıyım yönetmeliği değiştirin ben de ruhsatı vereyim demiştim. Milletvekili gittikten sonra da durumu genel müdürüme iletmiştim. Milletvekili Ankara’da üst makamlara beni şikâyet etmiş ve haklı olduğumu görünce bir süre beni telefonla aramış, “sen haklıymışsın, kusura bakma her bürokrat keşke senin gibi direnebilse “ demişti. Böylesi durumlarda üst makamlara direnemeyen bazı müzecilerin verilmemesi gereken yerlere ruhsat verdiği de yaşanan olaylar arasındadır. Kuşkusuz, bu arada yöreyi yeterince tanımayan bazı müzeciler de verilmemesi gereken yerlere bilgisizlikten kaynaklanarak ruhsat verdiği de görülmüştür. Örneğin, yıllar öncesi Sakarya dolaylarındaki bir höyüğe define arama ruhsatı veren müzeciler de olmuştur. Onun yanı sıra Sakarya’da Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürünün baskısı ile verilmemesi gereken yere define arama ruhsatı verilmiştir. Buna benzer olaylar daha da derinleştirildiğinde pek çok olumsuz işlemlerin yapıldığı da görülmektedir. Yönetmelik uyarınca iş makinesi kullanılmaması özellikle belirtilmiştir. Ne var ki, bazı uygulamalarda defineciler müze elemanının hoşgörüsüne sığınarak bu tür makineleri kullanmakta, bazen de define olmayan eski kalıntıların tahribine neden olmaktadırlar. Arkeologlardan önce lahit mezarları bulan bazı definecilerin onları tahrip ettikleri de bilinen gerçekler arasındadır. Kazma kürek ve bazen de patlayıcı ile lahit mezarlarda oluşan tahribatlar çoğu yerde görülmektedir. Antik çağlarda ve roma döneminde pek çok lahdin içerisindeki ölünün ağzına bir obolos (metelik denilen) altın para konulur. Bunun anlamı mitolojide yer altı ülkesinde ölüleri Akheron ırmağını geçiren kayıkçı Kharon’a verilen rüşvettir. Mezarı gizlice açan defineci bu parayı bulunca daha arkası da var diyerek mezarı kazmakta ve tahrip etmektedir. Bazı durumlarda definecilerin bilerek veya bilmeyerek tarihi eser kaçıkçılığına yardımcı oldukları da geçmişte yaşanmış olaylar arasındadır. Örneğin Burdur yöresinde ortaya çıkarılan eserler bu yönde yurt dışına kaçırılmıştır. Ayrıca Zeugma kazılarında definecilerin arkeologlardan bir kaç adım önce kazı yaparak, Zeugma’daki Roma dönemi villalarının taban mozaiklerini bir bölümünü yurt dışına kaçırdıkları da bilinmektedir. Defineci Öyküleri Defineciler arasında anlatılan pek çok öykü vardır. Ne tuhaf ki, onlarda bunlara inanmış veya inanmaya kendilerini zorlamışlardır. Çoğu kez defineyi bekleyen bazı insanüstü varlıklarında olduğuna inanmışlardır. Yıllar öncesi Kocaeli ile Sakarya arasındaki Derbent mevkiinde bir yere define kazısı yapan bir kişiye Bakanlık temsilcisi olarak gitmiştim. Tozlu yollardan motosikletin sepetinde uzun bir yolculuktan sonra define aranacak yere geldik. Oldukça yüksek bir tepenin en üst noktasından en alt seviyeye inmek istiyordu. Defineci buraya kırk dev yükünün gizlendiğine inanmıştı. Kendisine kırk deve yükünün tepeden aşağıya kadar o günün şartları altında nasıl kazılıp gizlendiğini sorduğumda. Yok yok kazıp saklamışlar dedi. Günlerce tepeden aşağıya doğru kazma kürek kazdı. Sonunda yasal süresi bitti ve kazdığı yerleri kapattı. Ama aklı hala kırk deve yükü define idi. Bir diğer defineci ise definenin büyük bir yılanın korunmasına bırakıldığına inanmıştı. Ancak bu yılan bildiğimiz yılanlardan değildi. Yılan boynuzlu idi ve boynuzlarında da birer çan asılıymış. Tehlike karşısında yılanın boynuzlarındaki çanlar çalarmış... O da günlerce kazdı ama ne yılan ortaya çıktı, ne de yılanın boynuzlarındaki çanın sesi duyuldu.... Defineciler çoğu kez tılsımlı çubukları kullanır. Bunlar belirli bir düzeyde gömülü altını işaret ederlermiş... Dualar okuyarak değnekleri bir araya getirip onların defineyi göstermesi umarlar. Bazen de madene duyarlı detektör kullanırlar. Bir keresinde detektör işaretini verdi. Definece büyük bir iştahla kazmaya devam etti ve sonunda bir öküz nalı ortaya çıktı.. Bir keresinde defineci elindeki haritayı araziye uyguladı. Haritada işaret olarak bir çeşme vardı. Bu çeşmeden birkaç metre sonra bir suyolunun ortaya çıkacağı belirtilmişti. Nitekim gerçekten de suyolu ortaya çıktı. Suyolundan sonra kazı devam etti ve sonuç yine hüsranla sonuçlandı. Oysa akıllı bir gözlem çeşmenin bir suyolu olacağı ve bu yolun kazdığı yere uzanacağı öylesine açıktı ki... Toplu Konut İdaresi (TOKİ), büyük bir bölümü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) Zeytinburnu’ndaki defineli arsa olarak tanınan arazinin ihalesini 392.000.000 Tl’ye almıştır. TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, burada bulunan define ile ilgili söylentilerden ötürü bir açıklama yapma durumunda kalmıştır: “Zeytinburnu’ndaki arsada devletin define-altın arayacağı iddia ediliyordu. TOKİ’ye bağlı Emlak Konut ise tapuya define bulunması halında bu definenin %50’sinin devlete, %25’inin arsa sahibine ve %25’inin de Emlak Konut’a ait olacağına dair bir şerhi koydu” Böylece define hayali veya olasılığı da ilk tapu kaydına işlenerek, hukuki şekli girmiştir!.. Ne var ki, bu örneklerin hemen hepsinde inanmak önemliydi. Hepsi define bulacağına inanmış ve bunun için de varını yoğunu ortaya koymuştu. Kuşkusuz inanmakla da bu iş olmuyor... Sonuç Türkiye kültür varlığı yönünden çok zengin bir ülkedir. Bu topraklarda İ.Ö 10.000’dn başlayarak çeşitli kültürler burada bulunmaktadır. Sonuç olarak bunların korunması, her ne şekilde olursa olsun onların tahrip oluşunu önleyecek önlemlerin alınması kadar toplumda eski eser bilincinin yerleştirilmesi de şarttır. Daha doğrusu bugüne kadar tam olarak benimsenmemiş bir kültür politikasına gereksinim vardır. Bunun için ilke kararları ve ölçüler yeniden ele alınmalı, saptanmalı ve caydırıcı önlemler de alınmalıdır. Bu arada özel kişilerin, özel idarenin ve yerel yönetimlerin de yapmakta olduğu tahribatın önüne geçilmeli, kaçak kazı çalışmalarına da son verilmelidir. Kültür varlıklarının korunması bir bakıma aydın ve bilinçli insanların konusu olarak görülürse de bunu halka indirgemenin yolları da aranmalıdır. Bunun da yolları yazılı ve görsel basından, eğitimden geçmektedir. Erdem Yücel/Kenthaber |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Etiketler |
Yok |
|
|