05-28-2008, 08:52 AM | #1 |
Guest
Mesajlar: n/a
|
İstanbul
Her ne kadar tarihi şehirde daha erken buluntulara rastlanmamış ise de; kentin Haliç bölgesinde ve Asya kısmında yapılan kazılarda ele geçen buluntular bölgedeki ilk yerleşimin MÖ 3 Bin yıllarına dayandığını göstermektedir. Byzantion olarak anılan kentin Akropolü bugünkü Topkapı Sarayının bulunduğu alanda yer almaktaydı. Haliç, günümüzde de kullanılmakta olan sakin bir limana sahiptir. Buradan başlayan kuvvetli bir sur şehri çevreleyerek Marmara Denizi'ne ulaşırdı. Byzantion, bir liman ve ticaret şehri olarak Roma Imparatorluğu döneminde de yaşamını sürdürürken, M.S. 191 yılında başlayan ve iki yılı aşan bir kuşatmadan sonra Roma Imparatoru Septimus Severius tarafından fethedilerek yerle bir edilmiştir. Aynı Imparator tarafından sonradan baştan inşa edilen şehir genişletilmiş ve yeniden donatılmıştır.
M.S. 4. yüzyılda Roma İmpatorluğu çok genişlemiş, İstanbul stratejik konumundan dolayı İmparator Büyük Konstantin tarafından Romanın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, bir çok tapınak, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle kentin Roma Imparatorluğunun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır. Yakın çağın başladığı dönemde Ikinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra "Byzantion" ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca "Polis" olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin'den sonraki imparatorların şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği görülür. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin'den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma Imparatorluğunun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle İstanbul uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğunun (Bizans) başkenti olmuştur. Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze gelen meşhur Ayasofya, bu İmparatorun eseridir. Bizans İmparatorluğu ve başkent İstanbul'un sonraki tarihi, saray ve kilise entrikaları, İran ve Arap saldırıları ve sık değişen imparator sülalelerinin kanlı kavgaları ile doludur. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261'de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştir. Kent, 53 günlük bir kuşatma sonrası 1453'te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet'in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları Istanbul surlarının aşılmasının bir sebebidir. Osmanlı Imparatorluğunun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanıyarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fatihin tanıdığı haklardan dolayı Hıristiyan Ortodoks Kilisesinin başı olan Patrikhane günümüze kadar yerinde kalmıştır. Fetihten yüzyıl sonra da Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.16. yüzyıldan itibaren de Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü Istanbul tüm Islam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Bu devirdeki İstanbul tarihinin renkli sayfalarında, geniş bölgeleri tahrip eden, sık sık çıkan yangınlar vardır. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı Boğaziçi'nin ve Haliç'in eşsiz manzarasına hakimdir. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır. Kısa sürede inşa edilen bir çok saray çöküş devrinin de sembolleridir. Istanbul, bir diğer dünya imparatorluğunun sona ermesine I. Dünya Savaşının bitişine şahit olmuştur. Imparatorluk bölünmüş, iç ve diş düşmanlar kendi payları için mücadele ederken, Türk ordusunun asil bir komutanı da Türk ulusu için mücadeleye girişmiştir. Mustafa Kemal ismindeki bu milli kahraman, 4 yılı aşan Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyetini 1923 yılında kurmuştur. Başkentin Ankara'ya taşınması Istanbul'un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir büyüleyici görünümü ile yaşamını devam ettirmektedir. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
01-10-2010, 06:20 PM | #2 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Dec 2009
Mesajlar: 1.120
Tecrübe Puanı: 65016 |
istanbul civarı
(1) Istanbul Civari
SENE RUMİ 1283 İstanbul Beldeyi Nazırı Ol-Riva Kalesi Soğan Adası kapısı doğudadır.Kalenin üç tarafı su ile çevrilidir.Karşısı Soğan Adası ve Riva Kalesinin doğu kapısı önünde bir siyah kaya onun üzerindedir. Fil resmi ve devenin ( Filin de üzerinde kalenin oluşumunun üç katlı resmi kale ile poyraz bu kale 300 adımda bizler tarafından yapılmış Kurt Baba türbesi denir. Kalenin iki tarafı deniz ile bağlantılı bir tarafında da sarı su vardır. O köyün ismide Kurtköydür. Kalenin doğu kapısına ( 150 ) adımda fil var fil resmi bulunduğu taştan ( 12 ) adım doğudadır. 2x2 mahsen ve 1 arşın kadar derinde 90 okka bizlere yarayışlı olan içleri değerli meblağdır. Şimdi fil önü doğu ve dikkat edelim filin önündeki noktalara yani nişanlara şöyleki (20 dakika mesafededir. Döllük demir kapı ve boğazda aynı sarı su deresi ve kesilmiş dört köşe kayalar mevkii büyük kapılı mahsen burada.( 000 ) Buradan aynı sarı suyu takiben 15 dakika murat suyu ile sarı suyun birleştiği çatağa geliriz ve yolumuzu daima solu takiben iki suyunda birleştiği noktada burunda Yorgi Sukurof’ un değirmeni çakamoz değirmeni ve değirmenin 12 adım üzerinde bir düzlük var Dikkat edelim orada üçgen bir taşın ucu 7 adımda düz tek bir taş dikili ve tepesi delik altında haç var bunun bir arşın altında 110 okka kasatura sapı kapalı çokkıymetli altın. Şimdi buradan 12 dakika sola dereyi takip edip ikinci değirmen çarkla döner ve ana kaya oyma papaz yuhanis namı ile anılır. Bu değirmenin arka duvarında iki delik ve sırtınızı duvara dönünce tam omuz hizasına gelir. 8x8 şimdi ayaklarımızı açarız ve ayaklarımızın arasını kazalım işte buradadır. Harçtan yapılmış put şimdi burasını açacağız ve içeri bir insan girecek mahsen üç adım gideceğiz ellerimizin üzerinde emekleyerek içerisi 3 arşın eninde 3 arşın boyunda 3 arşında yükseklikte muntazam odadır. Karbon zehri mevcuttur. Şağ köşede iki öbek sağı kıymetli muhteviyat ile dolu sol köşe ise akçe meblağı vardır. Buradan döndüğümüz zaman giriş kapısının kemeri üzerinde bir kare birde düz göz görünür ve açıktır işte orada çok kıymetli ziynet kutusu olup, ondada 31 parça gümüş vardır. Bunlarında her birisi tahtadır.ve üzerlerinde çete başlarının resimleri vardır. Burasını kapadık buraya küçük çete ismini verdik. Ve buranın suratı değişmedi. 29 adım önünde kaba ve ılık bir su çıkar dereye çok kısa mesafede karışır. İşte burası bizlerin su içtiği yerdir. Burası da Papaz Yuanisin değirmeninin kapısına karşı gelir ve oda orta halli bir adamın adımı ile tam 29 adımdır buradan değirmen ve mağranın ağzını oransın kayanın aynı rengi ile kapadık ve delikleri de 8x8 dir. …………….buradanda ayrıldık tam 40 adımda üstünde karakayaya oturak (2)resmi yaptık birde sol ayak resmini. Bu ayakta ölçü tam iki karıştır.şimdi dikkat işte bu ayağın da ucu değirmene bakar işte o ayaktan biliriz.Papaz Yuhanis değirmeni onun karşısında sağında o büyük dereyi geçeriz ve ordan da Kervan tepeye ve buradan da boğazları ve çanak adayı görürüz . Yani kınalı adayı onu tam gözünüzün önüne alın ve hemen önümüzdeki3 taş yerde gömülü onların sadece uçları görülür.araları 9 adımdır tam orta yere gelen yerinde1.5 adam boyu kazacağız orada 187 okka ruble Moskof altını parası mevcuttur.1-7-5 27 kıymetli. Şimdi dikkat edelim.burdada sağa dönüş yeniköy ve göksu deresine ineriz. Kervan tepe ile burası 1.5 saattir buradan da karakuş tepesine geldiğimiz zaman Saır göl ü o zaman görürüz.Sarı höl ünde bir ayağı harami dereye akar. Soldan gelen kazıcılar deresidir. İşte bu çatakta Garipçe Ali paşa değirmenini buluruz. Bu değirmende ana kayay oyulmadır.Yanılmayalım bu değirmenin taşı sarı beyaz ve kabamsıdır. Değirmenin holluğu 9 adımdır. Ve taştan oyulmadır. Holluğunda değirmenin çarkına geleceği yerde bir tek basamak olup oda oturak halini andırır.bunun tam üzerinde iki haç taş vardır. Bu taşı kaldırdığımız zaman bu taş buranın taşı diil işte burada 27 parça çubuk altın 12x12 dirler. Çok kıymetli. Gairpçe ali paşa değirmenin holluğu başında iki ayak izi bir birine çepraz durur. Biri garipçe alinin değirmenine 50 adım önünde tam değirmenin holluğuna karşı yığma sade kara taş tepesi. İşte bu tepenin içindedir. Sofra 2 balık 3 kaşık 3 çatal 2 parça ekmek 1 su tası 1 de 21 lokma zincirli çakı bunlar üzerinde göbeğe kadar taşla doludur.bu sofranın 1 basamak merdiveni vardır. Bir göz halinde orda 5 okka meblağ bu garipçe ali paşanın değirmeninin kapısı batıdandır. Buradanda geçip 15 dakika sola aşağı ineceğiz. O dereden ve gölden su alan değirmeni bulacağız Göksu deresi ve Göksu gölü Dere ve göl sy ile döner değirmenin 100 adım takip edeceğiz tam 2 sefer yakadan yakaya kemer ile geçirilmiş. İşte bu değirmen Kadıköylü kasap nikonun değirmenidir. Dikkat bu değirmenin 3 tarafı ana kayaya oyulmadır. Ön duvarı örmedir kapısıda kıbleye karşıdır. Önünde yarım dekar çayır vardır.Değirmenden çıkan suyu 10 adım sayın bir tatlı su kaynağı bir ceviz bir erik ağacı vardır. Değirmenin önünden değirmenin kapısına gelirken 10 adım sağında bir binek taşı var taşın üstünde de 3 ufak resim var. Taş karadır. Bu taşı 10 kişi getirdi taşın değirmene bakan yüzü düzdür.Diğer yanları bozuktur.Bu taşın tam altında 24 okka bakır meblağ vardır. Buradan doğu istikametine değirmenin arkasına savak yerine büyük put göreceğiz bu putu arkamıza alır 11 adım ilerde 13 x 20 kurtunda siyah ve düz taşı göreceğiz yerde bu taşı kaldıracağız dizimize kadar kazacağız alt aşağısı yazılıdır. Oradada 2 holluk şeklinde kaya bulacağız. Bunun iki gözüde doludur. Buradanda 2 saat batıya yürüyüp Göksuyu takiben Kemer köprüye geleceğiz bu köprü zamanında değirmen arkı olarak kullanılmıştır.Değirmenin suyu buranda geçirilmiştir.Bu suda o zaman Anadolu hisarına gelen sudur. Anadolu hisarına gelmeden Yahudi ishak ın (3)çiftliğine inerken 20 dakika kala 20 metre yazılı bir duvar ve duvarın kıbleye bakan yönünde muskalıma gelen köşede bir güneş resmi güneşinde içinde kız kafası ve suratının resmi var. Kızın baktığı 38 adım ileri 10x10 ve 4 yönü kazılıp bir boy derinliğinde mahsen var. Kızın tarafındaki Kapıdan girilir. Üç basamakla inilir. Önümüze 1 daire horasan gelir horasan kabartma yeridir. Horasan kırılır içinde 1348 okka renkli ve geçerli meblağ vardır. Bunların da üstünde bir ceset yüzü koyun yatırılmıştır. |
01-10-2010, 09:43 PM | #3 |
Üye
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 39
Tecrübe Puanı: 28016 |
eline saglık kardeşim
|
Etiketler |
Yok |
|
|