|
|
Seçenekler | Thema bewerten | Stil |
03-04-2009, 01:01 AM | #1 |
Guest
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 1.521
Tecrübe Puanı: 0 |
Kremasyon ( ölü yakma) her definecinin bilmesi gereken bir konu
Arkadaslar esefle okumanızı rıca edıyorum cok faydası dokunacaktır, mezara meraklı olan dostlarımıza ozellıkle tavsıye ederım saygılarımla.
Romada kremasyon sonrası olu hedıyelerı ve kemıklerının ayrı kucuk bır taş lahıtın ıcıne konurdu.(eskı yunan helenıstık donem ve roma gelenegıdır kremasyon ve inhumasyon) Eski Yunan dünyasında çocuk ve bebek cesetlerine kremasyon yönteminin asla uygulanmadığı yazar tarafından belirtiliyor. Ölünün vücut bütünlüğünün korunduğu durumlarda lahit, sandık mezar, pithos, kiremit mezar ve basit toprak mezar gibi mezar türleri kullanılabiliyordu. Aşağı yukarı aynı kültürel özelliklere ve inançlara sahip Hellenler'de bu kadar değişik mezar türünün olması, geleneklerdeki ve ekonomik durumdaki farklılıklarla açıklanıyor. Örneğin basit toprak mezarlarda (cesedin herhangi muhafaza içine alınmadan direkt toprağa gömüldüğü mezar türü) bulunan ölü hediyelerinin basitliği, bu tür gömütlere sadece fakir insanların defnedilmiş olabileceğini düşündürüyor. İnsanların pithos adı verilen devasa boyutlu küplere konduktan sonra gömülmelerinin de yaygın olduğunu öğreniyoruz kitaptan. Bu gömü biçiminde ceset, henüz soğumadan pithosun içine yerleştiriliyor ve ardından pithos, ölü hediyeleriyle birlikte gömülüyordu. Ölülerin büyük küpler içinde gömülmesi, Anadolu'da geçmişi M.Ö. 3. binyıla kadar giden bir uygulama. Özellikle Likya ve Karya bölgesinde yaygın olan anıtsal mezar yapıları, Klasik ve Hellenistik dönemler boyunca kullanım gördü. Payeli mezarlar ve kaya mezarlar olarak iki kısma ayrılabilecek olan anıtsal mezarların en ünlüsü Karia'da bulunan ve payeli mezar türüne dâhil olan Mausoleum'dur. Payeli mezarların özelliği bir podyum üzerinde yükselmeleri ve bir tapınak ya da lahit biçiminde tasarlanmış olmalarıydı. Sadece arkeolojik buluntular değil, antik çağa ait yazılı kaynaklar ve Yunan vazolarındaki betimlemeler de dönemin ölü gömme törenleri hakkında bilgi veriyor. Başta Homeros'un İlyada ve Odysseia destanları olmak üzere antik kaynaklardan öğrenildiğine göre, prothesis ve ekphora olmak üzere iki bölümden oluşuyordu cenaze törenleri. Ölüye saygı gösterilmesi anlamına gelen prothesis, kişinin ölümünden mezarlığa getirilmesine kadar geçen süre içinde düzenlenen yas törenlerini ifade ediyor. Ekphora ise mezarlıkta yapılan defin merasimini anlatmak için kullanılan bir kelime. Antik Yunan'da toplum tarafından sevilen ve sayılan önemli kişilerin ölümünün ardından 'cenaze oyunları' ile at ve araba yarışları düzenlendiği de biliniyor. Eski çağlarda mezarlıklarda yapılan gömüler, çoğunlukla bedene zarar vermeden gömme (inhumasyon), kimi zaman da yakarak gömme (kremasyon) şeklinde oluyordu. Yakılarak gömülmüş ölülerin külleri ve yakma töreninden geriye kalanlar çoğu kez urne (pişmiş toprak kap) denilen kaba, bazen de tekne ve kapaktan oluşan sandık mezarlar içine konuyordu.Bilinen kremasyon gömü şekli Anadolu arkeolojisinde bugüne kadar Erken Tunç Çağı'nda görüldü. Bu tip gömü şekli, ilk kez İstanbul'un göbeğinde, Yenikapı'da devam eden Marmaray kazıları sırasında geçen hafta ortaya çıktı. Urnelerin içinde ölülerin özel eşyaları ile birlikte küllerin konulduğu saptandı. Ayrıca bir urne içinde bebek iskeletine ait olma olasılığı olan kemikler bulundu. Uzmanlar, buranın mezarlık olma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Daha önce bulunan eserler için yapılan, dere yatağı ile başka yerlerden taşındığı görüşünün son buluntular ile çürüdüğü ve bulunan mezarların, İstanbul'u yerleşim tarihi açısından da farklı bir yere taşıyacağı belirtiliyor. Kremasyon, ölen kişinin cesedinin yaklaşık olarak 900-1200 derece sıcaklıkta en az 70 dakika yakılması olayı. İlk kremasyon uygulaması prehistorik döneme kadar uzanmaktadır. Atalarımız alev ve ısının tüm nimetlerinden faydalanmaya çalışmışlardı. Bronz çağı ile birlikte Grek yarımadası ve Anadolu’da cesedin yakılarak ruhun göğe yükselmesi amaçlanıyordu. Bundaki amaç ruhun özgür olması idi. Roma İmparatorluğu dönemimde kremasyon uygulaması yapılmakta ve küller de urno denen kaplarda saklanmaktaydı. Orta Avrupa’da MS.400’lerde Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla kremasyon yerine toprağa gömülme uygulamalarına geri dönüldü. Batı kültüründe tekrar kremasyon uygulamasına 1800’lerde dönüldü. 1896 yılında Floransa şehrinde yapılan Uluslararası Tıp Konferansı’nda kremasyon uygulaması, halk sağlığı ve toprakların yaşam için korunması önerisi kabul gördü ve bu karar Avrupa, Amerika ve Avustralya’da hızla yayıldı. 1873 yılında Prof. Bruno Brunetti tarafından geliştirilen kremasyon fırını Viyana’daki sergide görücüye çıktı. Kraliçe Viktorya’nın Operatör Hekimi Sir Henry Thompson tarafından ilk kremasyon cemiyeti halk sağlığı amaçlanarak kuruldu. 1878’de Avrupa’nın ilk teknolojik krematoryumları Woking, İngiltere’de ve Gotha, Almanya’da faaliyete geçti. Kremasyon Süreci [değiştir] Bir ölüm söz konusu olduğunda, ceset yakılmadan önce 48 saatlik bir bekleme süresi vardır. Bu süre yerel otoriteden gerekli kanuni izinlerin alınması için elzemdir. Bu süre zarfında cesedin kimlik ve DNA örneklerinin hepsi kayda geçirilir ve vasiyetine göre kadavradan alınabilecek organlar da transplantasyon için alınır. Cesedin kremasyon için vücudunda bulunan bütün suni protez ve metal cihazlardan arındırılması gerekir. Ceset metal bir kutu ya da krematoryum fırınına uygun bir tabutta, ailesinin izni ve şahitlerin huzurunda yerleştirilir. Kremasyon fırını çalıştırılarak sıcaklığın önce 900°C sonra 1200°C yükselmesi sağlanır. Bu süreç sonunda sanıldığı gibi ceset kül haline gelmez geride toplam 2.5-3 kg ağırlığında kemik kırıkları kalır. Krematoryum modeline bağlı olarak yetişkin bir cesedin yakılması işlemi 80-120 dk. sürer. Kremasyon işlemi tamamlandığında parçaların soğuması beklenir ve mekanik bir öğütücüden geçirilerek tamamı toz halinde özel bir kaba (urne) alınır. Anadoludaki kremasyonun Hindistan’daki Ayranların ve Hint-Avrupalı Urnfield Kültürü’nün gömü geleneği olduğu ve Hititlilerdeki Hint-Avrupalı unsurların Osmankayası’nda uygulanan kremasyon geleneğini Anadolu’ya getirdikleri önerilmiştir. Ancak kremasyon geleneğinin Anadolu’daki İlk örneklerine M.Ö. 7. binde Aşıklı Höyükte rastlanmıştır. Yakılmış ceset kalıntılarının pişmiş toprak kapların içerisine konularak gömüldüğü ilk yerleşim yeri ise Eski Tunç III’ün son evresine (Yaklaşık olarak M.Ö. 23-21 yüzyıllara) tarihlenen Gediklidir (Levha 1). M.Ö. 2. binde Batı Anadolu’da Troia, Beşiktepe, Panaztepe ve Müskebi mezarlıklarında ceset gömmelerin yanı sıra urnelerde ele geçmiş yanmış insan kemikleri, Batı Anadolu’da yakma gömme adetinin varlığını ortaya koymuştur (Levha 2). Orta Anadolu’da M.Ö. 2. binde yakma gömme adeti, Konya-Karahöyük, Ilıca (Levha 3) ve Boğazköy’deki Osmankayası ile Bağlarbaşıkayası mezarlıklarında saptamıştır (Levha 4). Osmankayası’ndaki geç evreye ait olanlar ile Bağlarbaşıkayası’ndaki örnekler, Boğazköy’deki yakma gömme adetinin M.Ö. 14. yüzyıla kadar devam ettiğini gösterir. Konya-Karahöyük’te yalnız Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın geç evresinde görülen yakma adetine göre, kalıntıların toprağa açılan çukura gömülmesi, bazılarının üstünün hiyeroglifli keramiklerle örtülmesi, küllerin ve diğer kalıntıların urneye konduğu Ilıca, Osmankayası ve Bağlarbaşıkayası mezarlıklarından farklı bir uygulamayı yansıtır. M.Ö. 2. binde Güneydoğu Anadolu bölgesinde yalnız Tell Açana’da yakma gömme adeti saptanmıştır (Levha 5). Bütün urneler yerleşim yerinin içerisinde bulunmuştur. Yerleşimdeki en eski kremasyon M.Ö. 15. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilen V. yapı katındadır. V ve IV. yapı katlarında birer örnekle temsil edilen bu adetin, Geç Tunç Çağında sayıca çoğaldığı görülmektedir. Toplam 10 adet urne Tell Açana’daki kremasyon geleneğinin yaygın olmadığını gösterir. M.Ö. 2. binde Anadolu’da saptanan ikinci gömme türü olan kremasyon geleneği kronolojik sıraya göre: Asur Ticaret Kolonileri Çağı geç evresinde Konya-Karahöyük’te, Eski Hitit Dönemi’nde Ilıca ve Gözlü Kule’de, Asur Ticaret Kolonileri Çağı geç evresi\Eski Hitit Dönemi’nde-M.Ö. 14. yüzyılda Osmankayası’nda, M.Ö. 16-12 yüzyılda Tell Açana’da, M.Ö. 14. yüzyılda Bağlarbaşıkayası’nda, M.Ö. 14-13 yüzyılda Troia, Panaztepe ve Müskebi’de, M.Ö. 13. yüzyılda Beşiktepe’de saptanmıştır. Bugünkü veriler ışığında Anadolu ve Yakındoğu’daki kremasyonun gömülerin kronolojik ve coğrafi dağılımı, bu geleneğin Anadolu’ya güneyden geldiği izlenimini vermektedir. Nitekim kremasyon Filistin’de Proto-Urban döneminden beri uygulanmıştır. Yakındoğu’da kremasyon geleneği ilk olarak Proto-Urban A döneminde Gezer, Jericho ve Ala Safat’ta, Mezopotamya’da Halaf Dönemi’nde Yarım Tepe’de saptanmıştır. Semitik dinsel konseptin kremasyon gömü geleneği ile ilişkisi bulunmadığı ve bu geleneğin bir yerleşimde bulunmasının Sami kökenli olmayan yabancı grupların istilası ile ilişkili iyi bir kanıt olduğu varsayılmıştır. Demir Çağ’dan önce Levant ve Mezopotamya’da sınırlı kremasyon örnekler genellikle yabancı sakinlerin gömü gelenekleri olarak yorumlanırken, Demir Çağ döneminde Levant’ta kremasyonun yaygınlaşması Deniz Kavimleri’ne atfedilmiştir. Deniz Kavimleri’nin Hama’yı ele geçirmesi ve Alalakh’ın, Kargamış ve Tell Sukas yıkımı ve hemen arkasından bu yerleşimlerde kremasyonun görülmesi, geleneğin Deniz Kavimleri halkları tarafından getirildiği önerisinin yapılmasına neden olmuştur. Ancak Levant bölgesinde Deniz Kavimleri göçleri öncesine tarihlenen kremasyon gömülerin bulunması ve bu gömü geleneğinin Halaf Dönemi itibariyle Mezopotamya’da uygulanması söz konusu yaklaşımı geçersiz kılmıştır. Birinci binde Anadolu’da kremasyon geleneği Fryglerle devam etmiştir. Fryg soyluları ölülerini ya kayalara oyulmuş mezarlara ya da tümülüslere gömdürmüşlerdir. M.Ö. 9 yüzyılın sonları ve M.Ö. 8. yüzyılın başlarından, M.Ö. 6 yüzyılın ortalarına değin kullanıldıkları sanılan tümülüslerin büyük bir bölümü Gordion’dadır. Toplu Fryg tümülüslerine Gordion’dan başka Ankara ve Yozgat’ın güneydoğusundaki Kerkenez Dağı’nda da rastlanır. Ölüler tümülüslerdeki ahşap odalara önceleri yakılmadan ahşap sedirler üzerine uzatılmış, M.Ö. 7. yüzyılın sonlarından itibaren de, büyük bir olasılıkla batıdan, Yunanistan üzerinden gelen etkilerle yakılmaya başlanarak gömülmüştür. Örneğin, Anıtkabir alanında bulunan 1 nolu tümülüsün (Levha 6) ahşap teknesinin kuzeydoğu köşesinde bulunan bankın batı yönünde ve teknenin kuzey kenarı boyunca yerleştirilmiş 8 toprak kaba rastlanmıştır. Tahrip olmuş durumdaki kapların bazılarının içerisinde kül ve küle benzeyen maddeler görüldüğü gibi bazıları da boş ele geçmiştir. Aynı alandaki 2 nolu tümülüsün (Levha 6) mezar çukurunun tam ortasında beş tane olduğu anlaşılan kırmızı ve gri renkli kaplar tespit edilmiştir. En sağlam durumda ele geçirilen ve soluk kırmızı olan kabın içinde insan külü bulunmuştur. Bu kabın altındaki ve yanındaki tüm kaplarda kül tespit edilmemişse de kırmızı olduğu görülen ikinci bir kapta da kül belirlenmiştir. Mezar çukurunun doğu-kuzey köşesine çok uzak olmayan bir yerinde ve biri birinden 60 cm. aralıklı bulunan ve asıl kaba makara ile perçinlenen iki tunçtan iki kulpun altında ve çevresinde yanık kül izleriyle insana ait olduğu anlaşılan küçük kemik parçaları da bulunmuştur. Her iki tümülüste de iskelete rastlanmamıştır. Ölüler yakılarak gömülmüşlerdir. Fryg soyluları görkemli tümülüslere gömülürken, halk örneğin Pazarlı’da kale içindeki basit toprak mezarlara gömülmüştür. Boğazköy’de ise yine kent içine olmakla birlikte ölüler yakılıp, külleri küpler içine konularak gömü yapılmıştır. Bu gömüler geç Fryg dönemine aittir. Kremasyon gömü geleneği Urartu’nun çağdaşı ve komşusu Asur’da da uygulanmıştır. Asur’da kremasyon gömüler urnelere yapılmıştır (Levha 7). Urneler çömlekler veya derin kaselerden oluşmakta ve ağızları yine kase gibi kaplarla kapatılmaktadır. Asur’da urnelerin ilk grubuna çocuk cesetleri konurken ikinci gruptaki urnelere kremasyon gömüler yapılmıştır. Çocuk cesetlerinin konulduğu urnelerin sayısı altıdır. Az sayıda olmasına rağmen, kül ve yanmış kemik kalıntıları içeren Urnelerin doğruladığı gibi kremasyon Asur’da da olağan bir uygulamadır. Asur’da kremasyon içeren 10 urne bulunmuştur. Bu urne kremasyon gömüleri kısmen arkaik tabakalardan, kısmen Eski Asur ve kısmen de Yeni Asur |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
03-04-2009, 07:22 PM | #2 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 314
Tecrübe Puanı: 161016 |
s.a üstadım.teşekkür edrm .ALLAH razı gelsin çok güsel bir çalısma yapmıssın herzmana oldugu gibi.doyamadım 2defa okudum.
|
03-04-2009, 07:32 PM | #3 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
s.a. usta cok güzel bir bilgi olmus saygılar
__________________
İnsan azap çekmez, Allah yazmayınca. Allah azap yazmaz, insan azmayınca Müslüman Paranın Yanında da Müslüman Olabilendir... Merhameti Olmayana, Merhamet Edilmez!!!" Hz. Muhammed (S.A.V) |
06-05-2009, 12:33 PM | #4 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Jun 2009
Mesajlar: 2
Tecrübe Puanı: 16 |
sevgi ve saygılar üstad....em
eğine yüreğine sağlık.senin gibi insanlara ihtiyacımız var tekrar tebrik ederim bu güzel çalışmandan dolayı |
02-04-2010, 03:16 AM | #5 |
Tecrübeli Üye
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 624
Tecrübe Puanı: 449016 |
Güzel bilgi mezarcıların işine cok yarar ne oldugunu nerde oldugu hakkında..emegıne saglık..saygıalr
|
08-09-2011, 03:05 PM | #6 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Aug 2011
Mesajlar: 3
Tecrübe Puanı: 14 |
arkadaşlar anadolu ve mezopotamya dışındaki asyada kremasyon tekniğinin aryalılar tarafından yayıldığını biliyoruz hindistana ölü yakma geleneğini aryalılar götürmüştür bizim andronovo kültüründeki yakılmış cesetlerin dışardan bu kültüre şiddetli arya sızıntısı olduğunu gösteriyor sanırım hatta bu karışımdan bildiğimiz hun_altay türk kütlesinden farklı usunlar kırgızlar ting lingler gibi melez kültürlerler oluşmuştur bu sorum değildi tabi şimdi ana konuya geçiyorum:
yukarıda belirttiğim ariler hindistana ve orta asyanın derinliklerine aynı zaman diliminde kremasyon tekniğini yayıyorlar yayılmanın merkezini koyduğumuzda yine hazar denizinin doğu ve kuzey kesimleri çıkıyor . sorum aryalıların yayılma alanı olabilecek bu "yerde" herhangi bir "urne mezar" kalıntısdı bulunmuş mudur acaba böyle bir şey kaydedilmişmidir ? |
08-09-2011, 03:08 PM | #7 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Aug 2011
Mesajlar: 3
Tecrübe Puanı: 14 |
arkadaşlar anadolu ve mezopotamya dışındaki asyada kremasyon tekniğinin aryalılar tarafından yayıldığını biliyoruz hindistana ölü yakma geleneğini aryalılar götürmüştür bizim andronovo kültüründeki yakılmış cesetlerin dışardan bu kültüre şiddetli arya sızıntısı olduğunu gösteriyor sanırım hatta bu karışımdan bildiğimiz hun_altay türk kütlesinden farklı usunlar kırgızlar ting lingler gibi melez kültürlerler oluşmuştur bu sorum değildi tabi şimdi ana konuya geçiyorum:
yukarıda belirttiğim ariler hindistana ve orta asyanın derinliklerine aynı zaman diliminde kremasyon tekniğini yayıyorlar yayılmanın merkezini koyduğumuzda yine hazar denizinin doğu ve kuzey kesimleri çıkıyor . sorum aryalıların yayılma alanı olabilecek bu "yerde" herhangi bir "urne mezar" kalıntısdı bulunmuş mudur acaba böyle bir şey kaydedilmişmidir |
Etiketler |
Yok |
|
|