Go Back   DefineBurada.CoM > BÖLGELERE GÖRE İLLERİMİZ HAKKINDA BİLGİLER > Kara Deniz Bölgesi
alan tarama | dedektör | toprak altı görüntüleme sistemleri

Cevapla
 
Seçenekler Thema bewerten Stil
Alt 06-16-2008, 12:01 PM   #1
hira_pc
Administrators
 
hira_pc - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10
hira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond repute
Standart Giresun

Giresun Tarihi

Giresun, Anadolu'nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadenizin inci kentlerinden birisidir. Şehir, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. Yarımadanın karşısında Karadenizin tek adası olan Giresun Adası (Aretias), kentin bir kolyesi gibi durmaktadır.
Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia'nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.
Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur.
Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000'li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç'ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.
Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun'un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.
Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun'un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90'a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.
Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun'a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel'e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma'ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun'dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma'da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.
Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz'in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk'ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.
Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244'te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir.

Trabzon'a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.
Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye "Bayramlu Beyliği" denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397'de Giresun'u fethetmiştir.
Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin'in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.


TARİHİ YER VE ESERLERİ



Giresun Kalesi
Oldukça zengin bir tarihi kültüre sahip olan Kale şehrin merkezine kurulmuştur. Hem araç hem de yaya yönünden ulaşımı oldukça kolaydır. Kalede Milli Mücadele Kahramanı Topal Osman Ağa'nın anıt mezarı, tarihi saray kalıntıları, mağaralar, kaba taşlarla örülmüş surlar ve taş kabartmalar görülebilecek önemli noktalardır. Dinlenme yerleri park ve bahçelerle düzenlenmiş olan kale müstesna bir seyir mekanıdır.

Cocuk Kütüphanesi(katolik kilisesi)
Çınarlar mahallesinde Çocuk Kütüphanesi olarak hizmet veren bina 18.Y.Y. Gotik mimarisi tarzında inşaa edilmiştir. Günümüze kadar özgün yapısını korumuştur.

Zeytinlik Mahallesi
Kalenin güneydoğusunda yer alan ve Zeytinlik Mahallesi adını alan semt eski tarihi Giresun evlerinden oluşur. Korunmaya alınmıştır. Eski evlere meraklı olanlar için gezilip görülecek ilginç bir semttir.

Seyyid Vakkas Türbesi
Kapı mahallesinde bulunan 19.Y.Y.'dan kalma bir türbedir. Fatih Sultan Mehmet zamanında büyük yararlılıklar gösteren ve bir çatışma sırasında şehit düşen Uç beyi Seyyid Vakkas'a aittir. Kendisi 15.Y.Y.'da yaşamış olmasına rağmen türbesi 19.Y.Y.'da yaptırılmıştır

Kiliseler
Kentte iki kilise bulunmaktadır. Her ikisi de 18. yy' dan kalmadır. Sokakbaşı Gogora Mevkiinde bulunan kilisenin mülkiyeti özel idareye ait olup, müze olarak kullanılmaktadır. Çınarlar Mahallesinde ise çocuk kütüphanesi olarak hizmet vermektedir.

Gogora Kilisesi
Hacı Hüseyin Mahallesi'nde bulunan ve XVIII yüzyılından kalma bir Rum kilisesi özgün mimarisi ile dikkat çeker.

Katolik Kilisesi
Çınarlar Mahallesi'nde XVIII asırda yapıldığı sanılan eski bir kilise olup, bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Meryemana
Askerlik Şubesi arkasındaki eski Lonca yolu üstünde bulunmaktadır. Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllardan kalma bir kaya tapmağıdır. Panaia ve Surp Sarkis adlarıyla da bilinen ve üç katlı olduğu söylenen tapınak, geçmişte şifahane olarak kullanılmıştır.

Hacı Hüseyin Camisi
Kayıtlara göre cami 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Sonraları yıkılan yapıyı 1861'de Dizdarzade Murat Bey kızı Ayşe, Emetullah hayratı olarak yeniletmiştir. 1901 tarihli yazıtından, mermer şadırvanının Hattatzade Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Hacı Miktat Camisi
Yapının üç yazıtı vardır.1661 tarihli yazıtında yapının Hacı Miktad Ağa'nın vakfı; 1841 tarihli yazıtından, Hacı Çalık Kapudan'ın hayratı olduğu anlaşılmaktadır. 1889 tarihli yazıt ise yapıyı Hacı İsmail Efendi' nin yeniden inşa ettirdiğini belirtmektedir.

Kale Camisi
Hükümet Konağı yakınında, mimari değeri yüksek bir yapıdır. İki yazıtı vardır. Giriş kapısı üstündeki 1830 tarihli yazıtından ilk camiyi Dizdarzade Emetullah Hanım' m yaptırdığı bildirilmektedir. 1911-1912 tarihli yazıtındaysa, caminin Sarı Mahmutzade EI-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa ettirildiği belirtilmektedir.

Şebinkarahisar Kalesi
Kalenin bugünkü giriş kapısı ve çevresindeki surlar Selçuklu (Mengücekli) Osmanlı dönemlerine aittir. Kale kapısı üzerindeki kitabe ve Selçuklu çift başlı kartal kabartması da 1896 yılında Rumlar tarafından yerinden sökülüp yok edilmiştir. İç kale sur duvarları ve kale duvarlarının yapısı Osmanlı döneminin 17-18 yy. özelliklerini göstermektedir.

Meryemana Manastırı
Manastırın ilk kuruluşu bazı kaynaklar tarafından 481-490 yıllarında konulmaktadır. Osmanlı döneminde manastır epey parlak bir dönem yaşamıştır. Bugünkü kalıntılar 19.yy dan kalmadır. Araştırmacılar ortaçağ manastırının yanarak yok olduğunu ve 19.yy.da yenilendiğini belirtmektedirler.
hira_pc isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Facebook'ta Paylaş


Cevapla

Etiketler
Yok


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı



WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:05 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.