|
|
Seçenekler | Thema bewerten | Stil |
06-14-2008, 12:52 PM | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
Nevşehir Tarihi
Yapılan kazılardan elde edilen bilgilere göre Nevşehir İli'nin MÖ 3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Buraları tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuştur. Yöreye KAPADOKYA denirdi. Nevşehir Kızılırmak'ın güneyinde olup Hititler' in egemenliğine MÖ 2000 yıllarından sonra yayıldılar. Hitit Imparatorluğu MÖ 1150 yılında dağılınca Asurların etkileri Nevşehir 'e kadar uzandı. MÖ 7.yüzyılda,bütün Anadolu gibi İran (Pers) İmparatorluğuna katıldı.
Başkent Persopolis' ten yola çıkan İran imparatoru Kiros (Kurus) MÖ 546'da Nevşehir'i de aldı. MÖ 333 yılında Makedonya İmparatoru Büyük İskender, İran imparatorluğunu yıkıp burasını kendi topraklarına kattı. İskender'in ölümünden sonra Roma Imparatorluğu'na kadar İskender'in generallerinden Seleskovlar, Kapadokya Krallığı tarafından yönetildi. Bölge MÖ 1.yy' da Roma egemenliğini tanıdı. MS 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra 1077'de Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca,bu topraklar da Orta Asya'dan gelen Türk egemenliğine girmiştir. Kapadokya yöresi 1071'den önce özellikle 7. ve 8.yy' larda doğudan İran-Sasani, güneyden gelen Arap-İslam akınlarına hedef olmuştur. Hititler döneminde kalma yörede bulunan 200'e yakın yeraltı şehri bu akınlar zamanında geliştirilmiş tir. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra bölge çoğunlukla Anadolu Selçuklu Devleti'nin elinde kaldı. 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Moğol istilasına uğramıştır. Yöre halkı Acem ve Arap kültürüne karşı çıkmıştır. 13.yy' da Horasan' dan gelen Türk düşünürü Hacı Bektas-i Veli' nin çalışmaları sonucunda Türkler bölgede egemenliklerini kurmuşlardır. 1515 yılında Yavuz Sultan Selim,Dulkadiroğulları Beyliğine son verip eski Kapadokya'yı kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine almıştır. Osmanlılar döneminde bölgede önemli olaylar geçmemiştir. Gerek Selçuk,gerekse Osmanlı dönemlerinde yörede pek çok kervansaray,camii ve medrese yaptırılmıştır. Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde bulunan Nevşehir'in o günkü adi "NYSSA"dır. Osmanlı dönemin Nissa' nın yakınlarında MUSKARA adında bir köy kurulmuştur. Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim Paşa Muskaralı olup görevi aldığı yıllar arasında Muskara Köyü ve çevre köy kasabalarla geliştirerek yeni şehir anlamına gelen NEVŞEHİR adını alır. 20 Temmuz 1954 yılına kadar Niğde ilinin bir ilçesi olan Nevşehir bu tarihte il olmuştur. Nevşehir tarisi eserleri yönünden baya zengindir...Peri bacaları ve kayalara oyulmuş kiliseler, yeraltı şehirleri Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı ve birçok târihî eseri bulunmaktadır. Nevşehir Kalesi: On ikinci asırda Selçuklular tarafından yapılan kaleyi Dâmâd İbrâhim Paşa tamîr ettirmiştir. İl merkezinin güneybatısında yüksek bir tepe üzerindedir. Yontma taştan yapılan kale iki kapılıdır. Dâmâd İbrâhim Paşa Külliyesi: On sekizinci asırda Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından yaptırılan külliye; câmi, medrese, kütüphâne, sıbyan mektebi imâret ve hamamdan meydana gelmiştir. Câminin kubbesi kurşun olduğu için Kurşunlu Câmii olarak da bilinir. Câminin mihrabı mermer işçiliğinin çok güzel örneklerindendir. Minberi çok güzeldir. Müezzin mahfilinin altı, altın yaldızla işlemelidir. Medrese 1961’de Vakıflar Genel Müdürlüğünce tâmir ettirilerek Kütüphâne olarak halka açılmıştır. İmâret kısmı 1949’da müzeye çevrilmiştir. Sibyan mektebinde minyatür, arkeolojik ve etnografik eserler sergilenir. Kütüphâne kısmında çok kıymetli 40.300 eser bulunmaktadır. El yazması olan eserler çok değerlidir. Kara Câmii: Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından 1715’te yaptırılmıştır. Kesme taştan sâde bir yapıdır. Minâresi 19. asırda yaptırılmış olup tek şerefelidir. Alâaddîn Câmii: Avanos ilçesinde 13. asırda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Tâmir ve eklerle ilk orijinalliğini kaybetmiştir. Minâresi 1950’de ilâve edilmiştir. Ulu Câmi: Avanos ilçesindedir. Yeraltı Câmii de denir. On sekizinci asır Osmanlı eseridir. Tabanı toprak seviyesinin altındadır. Düz damlıdır. Karavezir Külliyesi: Gülşehir ilçesinde Karavezir Seyid Mehmed Paşa tarafından 1779’da yaptırılan külliye; câmi, medrese ve çeşmeden meydana gelmektedir. Câmisi Kuşunlu Câmi olarak da bilinir. Medrese 1960’ta tâmir ettirilmiş olup kütüphâne olarak kullanılmaktadır. Kızılkaya Köyü Câmii: Gülşehir ilçesine bağlı Kızılkaya köyündedir. Kitâbesinden 1293’te yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Görmüş olduğu tâmirlere rağmen orijinalliğini kaybetmemiştir. Taş Câmii: Gülşehir’in Türk köyündedir. On üçüncü asırda yapıldığı tahmin edilen câmi yıkık vaziyettedir. Hacı Bektaş Velî Dergâhı ve Külliyesi: On dördüncü asırda Hacı Bektaş-ı Velî tarafından yaptırılmıştır. Külliyede; çilehâne, dergah, türbe, mescit ve çeşmeler yer alır. Mescit Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından yaptırılmıştır. Dergah 23 kısımdan ibârettir. Her kısmın özel bir ismi vardır. 1) Köşk, 2) Çatalkapı, 3) Değirmen penceresi, 4) Misâfir köşkleri, 5) Çamaşırhâne, 6) Ekmekevi, 7) Anbar, 8) Meydan bahçesi, 9) Misâfirhâne, 10) Meydan, 11) Kiler, 12) Üçler kapısı, 13) Altılar kapısı, 14) Aşevi, 15) Aşevi meydanı, 16) Kiler bahçesi, 17) Yaz meydanı, 18) Hazret avlusu, 19) Kabristan, 20) Balum Sultan Türbesi, 21) Hasbahçe kapısı, 22) Kırklar meydanı, 23) Hasbahçe. Hacı Bektaş-ı Velî’nin türbesi klâsik Selçuklu kümbetleri plânında olup, duvarları ve tavanı sülüs yazı ve çiçek motifleriyle süslüdür. Külliyede on altı çeşme vardır. Taşhunpaşa Külliyesi: Ürgüp ilçesinin Damse köyündedir. Karamanoğulları zamânında yapılmış olan külliye câmi, sekizgen kümbet, altıgen kümbet ve medreseden meydana gelmektedir. Câminin kitâbesi yoktur. On dördüncü asırda yapıldığı tahmin edilmektedir. Orjinal minber ve mihrabı Ankara Etnoğrafya Müzesindedir. Medrese, câmiye 3 km uzaklıktadır. Araştırmalar, medresenin daha önceleri saray olarak kullanıldığını ortaya koymuştur. Sarıhan: Ürgüp-Avanos karayolu üzerinde, Avanos’a 5 km uzaklıktadır. Selçuklular devrinde yapıldığı tahmin edilmektedir. Sultan hanlarının klasik plânındadır. Beylikhanı: Câmi-i Kebir mahallesindedir. 1726’da Dâmâd İbrâhim Paşa yaptırmıştır. Yapıdan günümüze sâdece hayvanlara âit bölümü ulaşabilmiştir. Eski eserler: Tabiî güzellikleri yanında târihî eserleri de meşhurdur. Bu bölgede Göreme Kaya Kiliselerinin sayısı 365’dir. Erozyon (aşınma) yolu ile meydana gelen peri bacası denilen kayaların içine oyularak yapılmıştır. On ve on üçüncü asırlar arasında Hıristiyan keşişler ve halk burada yaşamışlardır. Duvarları fresklerle dolu olan Tukalı Kilise ile Elmalı,Karanlık Çarıklı, Yılanlı, Saklı, Thedor ve St. Barbara kiliseleri en meşhurlarıdır. Göreme ve Ürgüp tabiî hâdiselerle meydana gelen külah şeklinde kayalıklardan (peri bacalarından) ibârettir. 5 bin m2lik bir alandadır. Erciyas ve Hasan dağlarının volkanik tüflerinin göl sularının dibine kat kat yerleşmesi ve gölün kuruması ile meydana getirdiği yumuşak ve kalkerli toprak örtüsü işlenerek Göreme’deki eserler yapılmıştır. Kapadokya için; “Büyüleyici havası ve sessiz vâdileri, insanın nefesini kesecek güzelliği ve kayalara oyulmuş yeraltı şehirleriyle dünyâda nâdir rastlanan bir yer” denmiştir. Zelve Harabeleri: Göreme’ye 4 km mesâfededir. Çavuşun Kilisesi: Avanos yakınındadır. Duvarlarında çeşitli figürler vardır. Açıksaray: Erozyon etkisiyle tepelerin oyulması ve kapı biçimli oyuklarla bir sarayı andırır. Balkon kiliseleri: Ortahisar’a 7 km mesafededir. Binlerce güvercinin yaşadığı bir patikadan gidilir. Yeraltı şehirleri: Derinkuyu ilçesi ile Kaymaklı kasabasında bulunan yeraltında kayalara oyulmuş şehir kalıntıları vardır. Derinkuyu’daki yeraltı şehrinin manastırı, soğuk hava tesisi ve akıl hastânesi kalıntıları meşhurdur. Kaymaklı (Eneği): İl merkezinin 20 km güneyinde yer alan yeraltı şehrinin bulunduğu bir beldedir. Düşman saldırıları sırasında korunmak maksadıyla yapılan sığınaklardır. Karışık dehlizlerle 4 kat aşağıya inilir. HÖYÜKLERİ Alacahöyük: Alacahöyük kazıları (1935-1945) Anadolu'nun Bakır Çağında ne kadar büyük bir sanat ve tekniğe ulaştığını gösterir. Burada gün ışığına çıkarılan eserlerin incelikle işlenmiş olması bunların iptidai değil,gelişmiş bir medeniyetin ürünü olduklarını göstermektedir.İ.Ö.2400'lere ait üzeri işlenmiş ve boyanmış Kapadokya seramikleri burada ortaya çıkarılmıştır. Kapadokya seramiğinin yolculuğundan hareketle bölgenin ilk halkı olan Hatti,Luvi ve Naşşilerin tek bir kökenden gelmiş olduklarını ileri sürülür. Sulucahöyük: Hacıbektaş ilçesindeki bu höyükte 1967 yılında başlatılan arkeolojik kazılar sonucu,Helenistik,Roma,Frig,Hitit ve Bronz çağlarına ait katmanlar tespit edilmiştir.Burada bulunan eserler arasında seramikler çoğunluktadır.Çıkarılan çok sayıda eser,Nevşehir Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesinde sergilenmektedir. Acemhöyük: Kapadokya ile sınır komşusu olan Aksaray'ın 18.km kuzey batısındaki Acemhöyük kazılarında İ.Ö.VII.yüzyıl sonu ile İ.S.IV yüzyıl arasında farklı medeniyetlere ait çok sayıda yerleşim katı ortaya çıkarılmıştır. Acemhöyük kazılarında ulaşılan izlerden bazıları şunlardır:Bizans dönemine ait yapılar,Helen-Roma Dönemine ait bir yerleşim birimi ve kültür katı;İ.Ö.500-600 arasına tarihlenen geometrik motifli parlak seramiklerin bulunduğu katlar,Hitit ve Bronz çağına ait sur kalıntıları. Topaklı Höyük: Avanos ilçesinin sınırları içindeki bu höyükte ilk bronz çağdan Bizans dönemine uzanan 24 mimari kat ortaya çıkarılmıştır. Çatalhöyük: Dünyanın en eski peyzaj resmi burada bulunmuştur. Bu,Kapadokya'ya hayat veren dağlardan birinin,Hasan Dağı'nın patlayışını tasvir eden bir fresktir. Bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesinde bulunan resmin İ.Ö.5700'lere ait olduğu saptanmıştır. Hasan Dağının o dönemde hala aktif bir volkan olduğu anlaşılmaktadır. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Etiketler |
Yok |
|
|