|
|
Seçenekler | Thema bewerten | Stil |
06-14-2008, 10:56 AM | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
Kayseri Tarihi
Kayseri çevresindeki en eski yerleşim alanı , şehrin 20 km kuzey doğusunda bulunan Kaniş Höyüğüdür. M.Ö. 2800 tarihinden Hellenistik Çağa kadar önemini koruyan merkezde, eski Tunç Devri, Asur Ticaret Kolonileri ve Hitit Çağları’ na ait bir çok belge bulunmuştur.
Hititler’ den sonra bölge Frig hakimiyetine geçmiş, daha ziyade Kızılırmak havzasında egemen olan frigler zamanında mazaka ön plana çıkmıştır. M.Ö 676 tarihinde Anadolu’ ya gelen Kimmerler ‘ in Kaniş ve Mazaka’ yı tahrip ederek, Frig hakimiyetine son verdikleri tarihi kaynaklarda belirtilmektedir. Kaniş’ in önemini kaybetmesinden sonra, bölgenin kutsal dağı kabul edilen Argaios ‘ un ( Erciyes ) kuzey eteğindeki Mazaka ön plana çıkmıştır. Kimmerler’ in Asur ve Lidyalılar tarafından Anadolu’ dan atılmaları ile Mazaka , Lidya ve Med hakimiyetine girmiş ve devrin önemli ticaret merkezi olmuştur. M.Ö 590 yılında Pers Kralı Kyros’ un Lidya Kralı Krisos ‘ u yenmesi ile bütün Anadolu ile birlikte Mazaka da Pers hakimiyetine girmiştir. İran ‘ dan bölgeye göç eden halk, kendi ülkelerine benzettikleri Argaios ( Erciyes ) ve çevresine yerleşmişlerdir. KAPPADOKİA KRALLIĞI M.Ö 332 yıllarında Ariarathes I , ilk Kappadokia Kralı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. M.S 17 tarihine kadar 349 sene hüküm süren bu krallığın başkenti Mazaka iken, Ariarathes V zamanında şehrin adı Eusebia olarak değiştirilmiştir. M.Ö 8 yılı içinde tekrar bir değişiklik yapılarak , Roma İmparatoru Ceasar ‘ ın adına izafeten CEASAREA ismi verilmiştir. O günden beri, 2000 senedir Kayseri ismi ile anılmaktadır. ROMA DÖNEMİ M.S 193-211 tarihleri arasında şehir stadyumu yapılmış ve önemli Roma şehirlerinde olduğu gibi bir çok yarışmaların merkezi olmuştur. Şehir surları ise , Roma İmparatoru Gordianus III zamanında ( M.S 241 ) yıllarında yaptırılmıştır. Dördüncü yüzyılın başlarında halk tamamen Hıristiyanlaşmış ve Kayseri bu dinin ilmi merkezi haline gelmiştir. Roma İmparatorluğunun Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesi ile , Kayseri doğuda kaldığı için Bizans Şehri olmuştur. Bizans zamanında Arap ve İran ordularının yaptığı İstanbul seferleri sırasında Kayseri defalarca işgal edilmiştir. KAYSERİ ‘ NİN TÜRKLEŞMESİ Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan ‘ ın 1071 tarihinde Malazgirt’ te Bizans ordularını yenmesiyle Anadolu kapıları Türklere açıldı. Bu tarihten 15 sene sonra , 1085 yıllarında Kayseri’ yi artık bir Türk ve Müslüman şehri olarak görmekteyiz. Müslüman Türklerin hakimiyetinde Kayseri’ nin eski halkı olan Rum ve Ermeniler’ in birer mahallede toplandıkları , Çarşı, Pazar ve ticarette yavaş yavaş hakimiyetlerini kaybettikleri görülmüştür. Şehir, süratle yapılan Camii, Han, Medrese , Hamam ve Çeşmelerle kısa bir sürede tam bir İslam Şehri kimliği kazanmıştır. Bir müddet Danişmendliler’ e merkez olan Kayseri özellikle Selçuklu Sultanı Uluğ Keykubad ( 1. Alaeddin Keykubad ) zamanında Türkiye Selçuklu Devletinin Konya ve Sivas ‘ la beraber üç başşehrinden birisi olmuştur. Danişmendi ve Selçuklu yönetimleri zamanında yapılan görkemli yapıların en önemlileri olarak; Camii Kebir , Güllük Camii ve Hamamı , Hunat Külliyesi , Şifaiye – Gıyasiye Medresesi , Hacı Kılıç Külliyesi, Lala Muhlisiddin Camisi, Sahabiye Medresesi, Kale Surları ve Yoğunburç sayılabilir. MOĞOL HAKİMİYETİ Selçuklu ordusunun 1243 tarihinde yapılan Kösedağ Meydan Savaşı ile Moğol ordusuna yenilmesi , Türk tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve artık Anadolu’ da Moğol hakimiyeti başlamıştır. Gönderdikleri Valilerle Anadolu ‘ yu denetleyen Moğollar , 150 sene müddetle Kayseri ve Anadolu’ nun bütün maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamışlardır. Moğol sömürüsü altında ezilen Selçuklu Devleti , bütün gücünü kaybetmiş ve II. Mesud ‘ dan sonra dağılarak, yerini beyliklere bırakmıştır. ( 1308 ) OSMANLI DÖNEMİ Fatih Sultan Mehmet zamanında , Gedik Ahmet Paşa tarafından Karamanoğulları Beyliği’ ne son verilerek, Karaman, Konya ve Kayseri Bölgeleri Osmanlı toprağına katıldı. ( 1474 ) Kayseri 1476 ‘ dan itibaren Karaman eyaletine bağlı bir sancak merkezi oldu. 1839 tarihinde Bozok Eyaletinde, 1867 tarihinde de bağımsız sancak merkezi olarak Osmanlı idari taksimatında yerini aldı. YAKIN DÖNEM Cumhuriyet Döneminde 1924 tarihinde yapılan yeni anayasa ile vilayet yapıldı. Bilinen en eski dönemlerinden beri ticaret merkezi olan Kayseri’ de devletin öncülüğünde sanayileşme başlatıldı. Sırayla Sümerbank Dokuma Fabrikası, Tayyare Fabrikası, Anatamir Bakım Fabrikası, Askeri Dikim Evi kuruldu. 1950 ‘ den sonra Kayserili ticaretten sağladığı tasarruflarını sanayiye dönüştürmeye başladı. Bugün Kayseri , ortalama büyüklükte bir ticaret ve sanayii şehridir. Güçlenen Üniversitesi ile giderek bir kültür merkezi haline gelerek, eski ününü yakalama yolundadır Kayseri Hititler'den Romalılara Selçuklular'dan Osmanlılara bir çok medeniyetin bıraktığı eserler ile eşsiz bir tarih ve kültür mirasına sahiptir. Özellikle Selçuklu döneminden kalan eserler Selçuklu medeniyetinin en güzide eserleri olarak göze çarpmaktadır. ESKİŞEHİR ÖREN YERİ Kapadokya Krallığının ve Bizanslıların şehre hakimiyeti döneminde kurulan Kayseri'nin kalıntıları yer almaktadır. Asri mezarlığın üzerindeki tepe Erciyes'e doğru hafif bir meyille yükselmektedir. Şehir, o yıllarda burada yer almış . Türklerin buraya hakim olmasıyla da bu yerleşim alanı terkedilmiştir. Şimdi burada eski medeniyetin kalıntıları bulunmaktadır. Daha çok erozyona uğrayarak toprak altında kalan bu ören yerinde zaman zaman yapılan kazılarda, o döneme ait çeşitli eserlere rastlanmaktadır. KÜLTEPE ÖREN YERİ Kayseri-Sivas Karayolunun 20. Km.'sinde yolun biraz kuzeyinde yer almaktadır. Yüksekliği 22 metre ve eni 500 metreyi bulan bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren Karum adı verilen aşağı şehirden ibarettir. 1930'lu yıllarda burada Batılı Arkeologların başlattığı kazılar, 1948 yılından bu yana Türk Bilim adamlarınca sürdürülmektedir. Kazılarda höyükteki en eski yerleşim Geç Kalkolitik Çağ ''M.Ö. 3000-2500'' olduğu, onu Eski Tunç, Hitit, Frig, Hellenistik-Roma çağlarının takip ettiği anlaşılmıştır. Karum sahası, höyüğün M.Ö. 1950-1650 yıllarında Anadolu’ya ticaret maksadıyla gelen Assurlu tüccarlar tarafından iskan edilmiştir. Höyük (Kaniş ve Karum) alanında ortaya çıkarılan büyük dini ve resmi yapılar, evler, dükkanlar ve atölyelere ait mimari kalıntılar burada Günümüzde açık hava müzesi olarak sergilenmektedir. Burada, yani aniş-Karum'da çıkarılan tabletlerin sayısının 14 bini bulduğu, bunlarda özellikle ticari, ekonomik ve siyasi çalışmaların mektuplarla dile getirildiği görülmüştür. SOĞANLI ÖRENYERİ Kayseri-Adana Karayolu üzerinde bulunan Yeşilhisar ilçesine bağlı ilçeye 15 km. mesafede Soğanlı köyünün içerisindedir. Ürgüp-Göreme, Ihlara ve Zelve vadilerinin benzeri tabii oluşum ile kaya kilise ve mağaralarının bugünkü köy evleriyle iç içe girdiği bir yerleşim yeridir. Bir vadi içerisinde yer alan Soğanlı, M.S.IV.yüzyıldan itibaren Hristiyanlığın Kappadokia'daki merkezlerinden biri olmuş ve önemini VII.-VIII.yüzyıllarda da sürdürmüştür. Tüflerin üzerinde kurulu olan Soğanlı ve çevresinde peribacalarının çok güzel örnekleri vardır. Buranın en önemli özelliği; 50'ye yakın kaya kilisesi ve mağaranın varlığıdır. 4.Yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın Kapadokya'daki merkezlerinden biri olmuş, 7. ve 8. Yüzyıllarda bu önemini sürdürmüştür. Elliye yakın kilise ve mağara vardır. Bugünkü adıyla, Balıklı, Yılanlı, Gök, Tokalı, Karabaş, Kubbeli, Geyikli ve St. Barbara kiliseleri burada en önemlileridir. Bu kiliselerin hepsinde Hz. isa ve Havvarilerinin resimleri yer almaktadır. İÇ KALE İç Kale, Selçuk Sultanlarından 1.Alaeddin Keykubad tarafından 1224 yılında yaptırıldı. Kale'nin yapılış tarihini daha eskiye, Bizans dönemine götürenler de vardır. Ancak, birçok araştırmacı, burasının Selçuklular zamanında bugünkü şeklini aldığını söylerler. Kale, büyük bir ihtimalle, dış baskılara, şehri zaman zaman yağmalamak isteyenlere karşı korumak maksadıyla yapılmıştır. Kurulduğundan beri, ticari hüviyeti yüksek olan şehirde, tacirler ve zenginler olduğu için, hemen her işgal ordusu Kayseri'ye göz dikmişti. işte, bu saldırılar için kesin çözümü kale sağlamaktaydı. Yüksek duvarlarla çevrili olan bu binanın etrafında hendekler vardı ve bu hendeklere de su verildiği için buraya yabancıların girmesi hayli zordu. Ayrıca, üstündeki gözetleme kuleleri burasının sürekli stratejik önemi taşıyan bir yerleşim alanı oldugunu da göstermektedir. Kalenin iki kapısı da devamlı kontrol altında tutuluyordu. Kayseri'nin Osmanlı'ların eline geçmesi üzerine, Fatih Sultan Mehmet, kale içerisindeki Camiyi yaptırdı. Yanına da bir çeşme inşa ettirdi. Ancak bu çeşme zamanla ortadan kayboldu. Uzun yıllar Kayseri halkının oturduğu kale içerisinde 600 kadar ailenin barındığı rivayet edilir. Bu devirlerde birkaç mahalle kale içerisindeydi. Cumhuriyet döneminde burası sebze pazarı olarak kullanıldı l982'de tamamen tahliye edildi. Son olarak Sarrat1ar, burayı kendileri için çarşı yaptılar ama çalışmayacağını düşünerek yerleşmediler. Bugün ülkemiz sınırları içerisinde, ayakta kalabilen çok az kaleden birisi olduğu için tarihi değeri büyüktür. Köşeli elips biçimindeki kale duvarları yüksek olduğu kadar da geniştir. içerisinde mahzenler, askerlerin o dönemde barındığı özel odalar vardır. Kemer ve kubbe tarzı uygulandığı için bugüne kadar yıkılmaktan korunabilmiştir. Kaleden dışarıya açılan iki kapısı vardır. Birisi Güneye diğeri ise doğuya bakar. Güneydeki kapı kemerinin üzerinde arslan heykelleri bulunmaktadır. Sonradan meydana bakan bir kapı açılmıştır. Kayseri'de şehir içerisinde yalnızca bu kale vardır. Kaza ve köylerde ise yine antik çağdan ve Selçuklular döneminden kalma kalelere rastlanır. DEVELİ KALESİ Yukarı Develi Mahallesinde bulunan Kale, sarp yamaçlı ve develi ovasına hakim bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Bu kale de, yapıldığı dönemin askeri hareketliliğine karşı halkı korumak için ve gerektiğinde savunma amacıyla kullanılmak üzere inşa edilmiştir. Kale günümüze bazı bölümleriyle gelmiştir. Sağlam olduğu dönemde mahzenleri, su sarnıçları, burçlarıyla bir bütünlük ortaya koyuyordu. Büyük bir ihtimalle Bizanslıların son döneminde inşa edilmiş olabilir. Eseri Selçuklulara mal eden araştırmacılar da vardır. ÖKSÜT KALESİ Etiler döneminde inşa edilmiş bir kaledir. Bu kale de, dar bir geçitten girilebilen sarp bir yamaca kurulmuştur. Kale'nin bulunduğu kayalara elinde mızrağıyla ejderhayı andıran kabatmalar vardır. Bu han, Kayseri'ye doğudan gelen yolcuların şehre girmeden önce burada konaklamalar için inşa edilmiştir. inşaat tarihi bilinmemekle beraber, 13. Ya da 13. Asırda yapılmış olması ihtimali, inşaat tarzı ve taşlardaki işçilikten ortaya çıkmaktadır. Han'ın kitabesi kaybolmuştur. Kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Yakınındaki Haydarbey Köşkü inşaatıyla üslup olarak büyük benzerliği olduğu için aynı dönemde ve hatta bu köşkle birlikte inşa edilmiş olabileceği sanılmaktadır. ZAMANTI KALESİ Pınarbaşı ilçesinin Melik Gazi Köyünde bulunan Kale, köyün kuzeyindeki yüksek bir tepeye inşa edilmiştir. Selçuklu dönemi eseridir. Kullanılmadığı için korunamamış ve harabe haline gelmiştir AKKIŞLA KALESİ Kayseri'ye 60 kilometre uzaklıkta ve şehrin kuzeydoğu istikametindedir. Akkışla sınırları içerisinde olduğu için bu adla anılmaktadır. Hangi döneme ait olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur. ZENGİBAR KALESİ Yeşilhisar kazasında bulunan Kale, özellikle Selçuklular ile Osmanlılar zamanında çevrede önemli bir karakol görevi görmüştür. Daha sonra kale korunamadığı için yıkılmıştır. Eserin Selçuklular dönemine ait olduğu sanılmaktadır. VİRANŞEHİR KALESİ Pınarbaşı ilçesine bağlı Viranşehir köyündedir. Bu kale de Selçuklular döneminde faal haldeydi. Bilahare korunamadığı için harabeye döndü. HİSARCIK KALESİ Bizanslılar tarafından Kayseri'nin uzaktan korunması için Hisarcık'ta inşa edildiği sanılmaktadır. Ancak Kayseri'nin Selçuklular tarafından fethedilip dış akınlardarı korunması üzerine bu kale fonksiyonunu kaybetti, terkedildiği için de korunamadı ve yıkıldı. SURLAR Kayseri'de yalnızca kalıntıları bulunan dış surlar, Düvenönü meydanından başlayarak Cumhuriyet Meydanı’na doğru uzanmakta ve Kalenin kuzey cephesiyle birleştikten sonra Talas Caddesi boyunca uzanıp Yoğunburç'tan tekrar Düvenönü’ne yönelmektedir. Kıçıkapıyı boydan geçen surlar Düvenönün'de noktalanmaktadır. Surlar, Miladi 5.Asırda, Bizans imparatoru Jüstinyen tarafından yaptırılmıştır. O dönemde dış akınlara karşı yaptırılan surlar oldukça yüksek ve genişti. Kalıntılarından da anlaşılacağı üzere sığınma yerleri gözetleme kuleleri ve burçları bulunan bu surlar, döneminde de şehri kuşatma görevini devam ettirmiştir. O yıllarda saldırılarda zaman zaman tahrip olmuşsa da, bunları 1. Alaeddin Keykubat onartmıştır. Bugün modern bir şehrin kurulduğu bu surlar içerisinde, eskiden 19 mahalle vardı. Surlar’ın Güney köşesinde Yoğunburç, o dönemki tabiriyle ''Pasban'' (bir karakol) kuzey köşesinde ikinci Pasban yer alıyordu. Ana giriş kapısı kuzeyde olan surların bu kapısını Meydan kapısı deniliyor ki, şimdiki iki Kapılı Meydan Camii ile Kale'nin arasında bulunuyordu. Diğerleri ise, Yeni Kapı, Sivas Kapısı, Kiçikapu, Boyacı Kapısı adlarını almaktadır. Surlar'ın sadece kuzey ve doğu cephelerinden bazı kalıntılar bulunmaktadır. KARATAY KERVANSARAYI Eski-Kayseri Malatya yolu üzerinde Bünyan'ın Karadayı köyünde bulunan Kervansaray , Selçuklu dönemi özelliklerini gösterir. Han, yazlık ve kışlık olmak üzere açık ve kapalı iki kısımdan meydana gelmiştir. Kışlık (kapalı) kısım Sultan 1. Alaeddin Keykubad devri, (1219-1236) sonlarında, avlu kısmı ise (1240) yılında Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, Atabey Emir Celaleddin Karatay tarafından yaptırılmıştır. Kervansarayda kışlık kısmın yanı sıra, avluya açılan kapalı odalar, Mescid ve Hamam yapıları bulunur. Hanın giriş kapıları, Mescidi, çörtenleri avluya açılan eyvan üzerindeki süslemeleri oldukça önemlidir. Bitkisel geometrik motifler yanısıra, hayvan ve insan tasvirleri de dikkati çeker. insan tasvirlerini giriş kapısı (portal) üzerinde palmet dalları arasında görebiliriz. Masifduvarları ve destek kuleleriyle kale manzarası hakimdir. Kervansaray'ın iç ve dış kapısında olmak üzere iki kitabesi vardır. Kitabeler şöyledir : ''Mülk Allah'ındır. O birdir, kahredicidir, bakidir, daimdir. Keyhüsrev'in oğlu Şahların en büyüğü, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi Halifenin yardımcısı Fatih Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev, Altıyüz otuz dört (1237). İç kapı da ise, şu kitabe yer almaktadır. ''Mülk Allah'ındır, daimdir, bakidir. Keyhüsrev'in oğlu dünya Sultanlarının efendisi ümmetlerin en yücesi makamına sahip Büyük Sultan, Fatih Keykubad.'' Karatay Kervansarayı, döneminin ve günümüzün önemli eserlerinden birisidir Kaniş'te Warşama'nın saray kalıntıları Kültepe, Kayseri-Malatya karayolunun 22. kilometresinden sonra 3km. kadar içerde bir tepedir (höyüktür). Karahöyük köyü içindeki Kültepe; biri yerlilerin oturduğu höyüten, öteki aşağı şehir veya Asurlu tüccarların yerleştiği Karum alanından oluşmuştur. Höyüğün çapı 500 m., ova seviyesinden yüksekliği 20 m.’dir. Tepeyi dört yanından aşağı şehir Karum çevirmiştir. Çapı 2 km’yi bulan Karum, höyük ve arasındaki stadeli (kalesi) birer sur ile çevrilidir. Höyükte yapılan kazılardan şehrin; Roma, Helenistlik Greco, Pers ve özellikle Tabal dönemindeki önemini Geç-Hitit döneminde de koruduğu anlaşılmıştır. Höyükte ve Karum’da 1948 yılından itibaren sistemli kazılar devam etmektedir. Ticaret hayatıyla ilgili çivi yazılı önemli tabletler bulunmuştur. Kültepe, Kaniş-Karum Orta Anadolu’nun eski bir yerleşim yeri ve ticaret merkezi olması bakımınde çok önemlidir. KİLİSELER VIII. ve XIII. yüzyılda Kappadokya bölgesinde yapılan kilise (şapel) ve manastırlardan en ilginç plan ve görünüşe sahip olanları Soğanlı'dadır. Develi ilçesinin güneydoğusunda yer alır. Bir su kenarındaki kaya üzerine kabartma olarak işlenmiştir. Hitit sanatının en güzel örneklerinden birisidir. Sahne iki kısımdan ibarettir. Sol taraftakinde orta yerde duran bir sunağın iki tarafında iki şahıs karşılıklı ayakta durmaktadır.’ İkisi de kısa birer eteklik ile sivri uçlu yüksek bir şapka giymişlerdir. Bunlardan, sağdaki sol omuzuna bir yay, beline de bir kama takmıştır. Sağ eliyle içki dökmektedir. Tanrı da sağ eliyle omuzuna dayadığı litüsü ileriye doğru uzattığı sol eliyle de herhangi bir şeyi tutmaktadır. Ayrıca Soğanlı'nın eski halkı da kayalara oyulan ev ve barınaklarda yaşamıştır. Masa biçimli tepeler ve kubbeli kaya kiliseleri Kappadokya'dan başka bir yerde görülmeyen kültür ve doğa varlıklarıdır. Soğanlı kaya kiliselerinin duvarları değişik renklerle boyanmış durumdadır ve üzerine resimler yapılmıştır. Ayrıca bu kiliseler içinde ve bazı kaya oluklarında dini resimlerin yasaklandığı ikonoklastik döneme ait tek renkli geometrik motifler ve haç resimleri bulunmaktadır. Duvar resimlerindeki konular İncil'den alınmıştır. İsa peygamberin doğumu, vaftiz edilişi, mahkemesi, mucizeleri, çarmıha gerilişi, Hz. Meryem'in başından geçen olaylar, at üzerinde Kudüs'e gidişi ve azizlere ait freksler vardır. Soğanlı kiliseleri arasında Tokalı, Gök, Karabaş, Canavar, Meryem Ana, St. Barbe ve Geyikli kiliseleri en fazla ilgi çeken ve gezilen yerlerdir. Bölge’de Roma döneminden kalma Azize Barbara (Tahtalı ), Karabaş, Büyük Kilise, Saint Joan Kilisesi, Yılanlı Kilise, Kubbeli Kilise, Saint George Kilisesi, Gök ve Tokalı Kilise de ilgi çeken eserler arasındadır. Ağırnas’ta da Agios Prokopios Kilisesi önemli eserler arasında yer alır. KAYA YAZITLARI Figürlerin üzerindeki hiyeroglif (resim yazısı) yazısından sağdakinin III. Hattuşiliş, soldakinin de fırtına tanrısı Teşup olduğu anlaşılmaktadır. Kabartmanın sağ tarafındaki sahnede ise oturan tanrıça ile ayaklarına kadar inen bir örtüye sarınmış bir kadın görülmektedir. Solda bir taht üzerinde oturan tanrıça sol elinde bir kadeh tutmakta, sağdaki kadın ise ayakta durmakta ve içki sunmaktadır. Üst tarafındaki yazılardan bu kadının III. Hattuşilişin karısı “Büyük kraliçe Pudu-Hepa” olduğu bilinmektedir. Bu kabartmanın M.Ö, XIV. yapıldığı anlaşılmaktadır. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Etiketler |
Yok |
|
|