Go Back   DefineBurada.CoM > BÖLGELERE GÖRE İLLERİMİZ HAKKINDA BİLGİLER > Kara Deniz Bölgesi
alan tarama | dedektör | toprak altı görüntüleme sistemleri

Cevapla
 
Seçenekler Thema bewerten Stil
Alt 06-15-2008, 06:11 PM   #1
hira_pc
Administrators
 
hira_pc - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10
hira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond reputehira_pc has a reputation beyond repute
Standart Sinop

Sinop ilinin yerlesme tarihi ilk Tunç Çagiyla baslamistir. MÖ. 7. yüzyilda bir Helen Kolonisi olarak kurulan Sinop, Antik Çag'da Karadeniz'in en önemli kentiydi. Helenistik dönemde Anadolu'nun yerli kültürleriyle, Helen ve Pers kültürlerini birlestirmek isteyen Pontus Devletinin baskentlerinden biri de Sinop'tu. Bizans döneminde yöre Ortodoks Hiristiyanliginin etkisiyle dilde ve kültürde Helenlesmistir.
Sinop, MÖ. 70 yilinda Romalilarin, MS. 395 yilinda Bizanslilarin, 3 Ekim 1214 tarihinde Selçuklularin, 1461 yilinda Osmanlilarin hakimiyetine girmistir.
Sinop 1972 yilinda kalkinmada ikinci derece öncelikli iller kapsamina alinmistir. Ilk büyük ölçekli sanayi kurulusu, Ayancik Kereste Fabrikasidir. Diger önemli sanayi kuruluslari Sise Cam Fabrikasi, Un Sanayi, Söksa, Iç Çamasiri Örme Ve Konfeksiyon AS. ile toprak sanayinde tugla ve kiremit fabrikalaridir. Ayancik keteni, Boyabat çember dokumaciligi, ahsap kotra maketi yapimi ve tahta el islemeciligi Sinop'taki en köklü el sanatlaridir.
Ilk kütüphane 1924 yilinda Dr. Riza Nur'un öncülügünde kurulmustur.

TARIH ÖNCESI SINOP : Sinop ilk çagda "Paflagonya" adi verilen bölge içindedir. Anadolu'nun kuzey sahilleri ile Kirim yarimadasi arasinda deniz ticaretinde önemli bir rol oynamistir. Önemli bir dogal liman konumundadir. 1953 yilinda Kocagöz höyükte (kazilinca çogu kez altinda eski yapi kalintilari ve eski eserler çikan, yayvanca - alani genis ve derinligi az bir sekilde toprak tepe.) yapilan kazi ile 1987 ve 1988 yillarinda Müze Müdürlügünce yapilan yüzey arastirmacilari sonucunda tarih öncesi devreler biraz olsun aydinliga kavusmustur. Karagöz höyükte yapilan kazilarda, Ilk Tunç Çagi 1. dönemine ait (MÖ.? 3000-2700) buluntular ortaya çikarilmistir. Bulunan malzeme Sinop, Balkanlar ve Iç Anadolu arasindaki iliskiyi göstermektedir. Yapilan yüzey arastirmasi sonucunda çevrede çok sayida tarih öncesi yerlesim yerlerine rastlanmistir. Bu yerlesim yerleri sahil boyunca, nehir agizlarinda ve nehir vadileri boyunca iç kesimlere dogru yayilmaktadir. Ele geçen malzeme genel olarak ilk Tunç Çagi 1 ve Ilk Tunç Çagi 2'ye tarihlenmektedir. Ancak Kabali çayi vadisinde Erken kalkolitik (MÖ. 4500) yillarina tarihlenen iki yerlesim yeri saptanmistir. Bugün Sinop çevresinde en eski yerlesim alani Kabali çayi vadisi olarak belirlenmistir. Sahil kesiminde Ilk Tunç Çagi 2'nin basinda korkunç bir yanginla höyükler terkedilmistir. Bundan sonra höyüklerde bir yerlesmeye rastlanmamaktadir.

HITIT DEVRINDE SINOP : 1952-1954 yillari arasinda yapilan kazilarda Sinop'ta Hitit dönemini belgeleyecek hiçbir esere rastlanmamistir. Hitit metinlerinde Karadeniz'de Gaska kavimlerinin varligindan söz edilmekte ise de, ancak simdiye kadar Sinop yöresinde hiçbir buluntu ele geçmemistir. Yapilan yüzey arastirmasinda sahil bandinda bir tek Gerze ilçesi Köskhöyük'te Er Hitit (MÖ. 1800) malzemesine rastlanmistir. Ancak Hitit Imparatorlugu dönemine ait hiçbir malzeme bulunmamistir. Bundan sonra 756 yilina ait malzemeler bulunabilmektedir. (MÖ. 2700-1800), (MÖ. 1800-756) yillari arasinda Sinop sahil seridiyle ilgili bir bilgi yoktur.

MÖ. 1000 BASLARINDA SINOP : MÖ. 756 yilinda Milet'ten ayrilan ve kendilerine yeni bir sehir kurmak isteyen göçmenler buraya gelerek bugünkü Sinop'un ilk temelini atmislar ve bu sehre Sinope adini vermislerdir. "Efsaneye göre tanriça Sinope irmak tanrisinin kizidir. Zeus Sinope'ye asik olur. Her diledigini yerine getirecegine söz verir. Sinope kizligina dokunmamasini ister. Tanri yemine bagli kalarak onu kiz birakir. Bugünkü Sinop'un oldugu yere gelir." Daha sonra MÖ. 630 yilinda ikinci bir koloni (sömürge, göçmen toplulugu ya da bu toplulugun yerlestigi yer) grubu Sinop'a yerlesmistir. Sehrin surlarinin büyük bir olasilikla kolonize (koloniler halinde yasanan) devirlerde yapildigi tahmin edilmektedir. 7. yy baslarinda Sinop, Anadolu'ya kuzeyden gelen Kimmerlerin, 6. yy ortalarinda Iran'dan gelen Perslerin istilasina ugramistir.

HELENISTIK DEVIRDE SINOP : MÖ. 4. yüzyilin birinci yarisinda Paflagonya'lilar bagimsizliklarini ilan etmislerdir. MÖ. 332 yilinda Büyük Iskender'in Anadolu'ya girisini firsat bilen 1. Ariarathes Kapadokya'da bagimsizligini ilan ederek, Sinop'u da hakimiyetine almis. MÖ. 302 yilinda Mitridat Ktistes Paflagonya'da daginik halde bulunan prenslikleri bir araya getirerek kuvvetli bir devlet (bagimsiz bir ülke ile onun yönetiminden olusan varlik) kurmustur. Daha sonra ll. Mitridat ve onun oglu Farnak Sinop'a hakim olmus. MÖ. 169 yilinda devletin basina Mitridat Flapeton geçmistir. Mitridat Flapaton Sinop'u bayindir (gelisip güzellesmesi için üzerinde çalisilmis, alt yapiya sahip) hale sokmus, baskentini Amasya'dan Sinop'a getirmistir. Sinop'un parlak dönemi Mitridat Fatpator zamaninda olmustur. Bütün Karadeniz'i hakimiyeti altina alan Mitirdat Romalilari'da Anadolu'dan atarak büyük bir imparatorluk kurmus, ancak Baskenti Sinop'tan Bergama'ya tasimistir. Helenistik dönem Sinop'un en parlak zamani olup, bu dönemde kültüre büyük önem verilmistir.

ROMALILAR DEVRINDE SINOP : MÖ. 70 yilinda Roma Imparatorlugu isgal ettigi bu topraklari yeniden tanzim etmis. Pontus Kralligini Kizilirmak'tan itibaren ikiye bölerek, dogu parçasinin idaresini yerli sülalelere vermis, bati parçasini ise dogrudan dogruya devletin eyaleti haline getirmistir. Sinop'un Roma idaresine geçmesi tarihte önemli bir dönüm noktasidir. Bilhassa (her seyden önce, basta) Cesar zamaninda sehre maddi yardimlardan baska, yeni Roma kolonileri gönderilmis ve genisleyip büyümesi saglanmistir.

BIZANS DEVRINDE SINOP : Roma Imparatorlugu'nun ikiye bölünmesiyle Dogu Roma topraklarinda kalan Sinop yavas yavas küçülmeye baslamistir. Hiristiyanligin gelistigi bu dönemde sehirde ticaret ve kültür, dini birtakim olaylar yüzünden gerilemistir. Sinop'ta bu dönemde yapilan en önemli Bizans yapiti Balatlar Kilisesidir.

SINOP'UN FETHI VE SELÇUKLU DÖNEMI : 1204 yilinda 4. Haçli Seferinde Istanbul zapt edilip (zorla alinip), Bizans Imparatorlugu dagilinca Sinop Trabzon Devleti'nin elinde kalmistir. Iç Anadolu'ya yerlesen Selçuklulara vergi veren Trabzon Devleti, Selçuklularin bir iç ayaklanmasindan yararlanarak vergiyi kesmis ve Sinop halkina da baski ve tecavüzlerde bulunmaya baslamistir. Sinop halkinin Konya'ya sikayeti üzerine Sultan Izzettin Keykavus dirlik sahibi bütün Vilayet Beylerine emir göndererek savasa katilmalarini bildirmistir. Büyük bir kuvvetle yola çikan ordunun gerek hazirligindan, gerek gidis yolundan haberdar olmayan düsman Sinop yakinlarinda 500 atli ile avlanmakta olan Tekfur'u baskin yaparak yakalamis, yakalanan Tekfur 3 gün sonra kale önüne getirilerek Sinop'un teslim olmasi istenmistir. Önceleri teslim olmak istemeyen halk Tekfur'un öldürülmemesi, kimsenin canina kiyilmamasi ve herkesin istedigi yere gidebilmesi sartiyla 3 Ekim 1214 tarihinde kalenin anahtarlarini Selçuklulara teslim etmistir.


Pervaneoğulları Dönemi
1243 Kösedağı yenilgisinden sonra Moğol kontrolüne giren ve hızla zayıflayan Anadolu Selçuklu hakimiyetinin bu durumu karşısında Trabzon Rumlarının Sinop'u 1259'da tekrar işgal ettikleri anlaşılmaktadır. Moğollara karşı izlediği bağlılık politikası sayesinde devlete hakim olan Pervane Müinüddin Süleyman 1259'dan beri Trabzon Rum yönetiminin elinde bulunan Sinop'un geri alınması isteğini yasallaştırmıştır. Bu durumda kısa sürede Selçuklular'ın eline düşen şehirde kilise olarak kullanılmakta olan Cami-i Kebir tekrar camiye dönüştürüldü. Pervane olayı kutlamak için bunun yanına bir medrese yaptırdı. Şehrin düşmesi 1262 yılının yaz aylarına rastlar. Pervaneoğulları yönetiminde Karamanoğulları 1276'da Konya üzerine yürüdükleri zaman Rumlar, yine fırsat bilerek asker ve silah dolu gemilerle Sinop'a hücum edince sahil kumanda Tayboğa liderliğindeki Çepni oymakları saldırıyı püskürtmüşlerdir. Selçuklu Devleti'nin sonlarına doğru ise Kırım'da bulunan II. İzzeddin Keykavus'un oğlu Rükneddin Geyûmers'in bir ara Sinop valisi olarak görünmesi, Pervaneoğulları hakimiyetinin bir beylik kuvvetinde olmadığını düşündürür. Pervane'nin idamından sonra Sinop'ta bulunan oğlu Muinüddün Mehmed, yöreye hakim olmuş 1297 yılında ölümüne kadar çevresine zalim davranmıştır. Mehmed'in ölümünden sonra yerine Müinüdden Süleyman Pervane'nin diğer oğlu Ali'nin oğlu Mühezzübiddin Mesud geçmiştir.

Mesud zamanındaki en önemli olay Sinop'ta Cenevizlilerin bir konsolosluklarının açılmış olmasıdır. Bu sırada bir Ceneviz donanmasının Sinop'a baskın yaparak Mesud'u kaçırması ve fidye karşılığında serbest bırakması Cenevizliler ve Türkler arasında Karadeniz ticareti konusunda rekabet yaşandığını gösterir. Bu devirde Anadolu'dan geçmesi gereken ticaret yolunun boğazlara aktarılması Sinop ve Samsun Limanlarının ticaretine büyük zarar vermiştir ve Gazi Çelebi'nin XIV. Yüzyılın başlarında Cenevizlilere karşı korsanlığa girişmesinin başlıca nedeni olmuştur. Gazi Çelebi'nin babası Mesud'un son Selçuklu Sultanı mı? Yoksa Pervaneoğlu Mesud mu olduğu fikri tartışma konusu olmakla birlikte bu kişinin Pervaneoğlu olduğu kabul edilmiştir.

Gazi Çelebi'nin erkek evladı olmadığından ölümünde kızı bir süre babasının yönetimini ele almış, hatta bu yüzden Sinop'a bir ara "hatun ili" denmiştir. O sırada Kastamonu'da Candaroğlu Süleyman Trabzon Rumlarının şehri işgal edeceği gerekçesiyle Sinop'u Candaroğlu beyliğine katmıştır. (1323) Buraya vali olarak oğlu I. İbrahim Bey'i göndermiştir.
Pervaneoğulları Beyliği
Anadolu Selçuklulari'nin dagilmasi sirasinda Sinop'ta Pervâne Muineddin Süleyman'in oglu Mehmet tarafindan kurulan beyligin adidir.

Sinop, 1214'te Trabzon Rum Imparatorlugu'ndan alinmis önemli bir deniz üssü ve ticaret iskelesi idi. Anadolu Selçuklulari'nin iç karisikliklari sirasinda Trabzon Rum Imparatoru tarafindan geri alinmis ve kendi topraklarina dahil edilmistir (1259). Pervâne, Ilhanli hükümdari Abaka Han'dan izin alarak Sinop'u ele geçirmek için faaliyete giristi. Yaklasik bir yil karadan denizden kusattigi sehri 1266'da zaptetti. Böylece Selçuklular'in Karadeniz'deki ticaret kapisi olan Sinop, Muineddin Süleyman'a ikta olarak verilmis ve yine onun istegi üzerine kendisine temlik edilmistir.

Sinop'un fethi ve Pervane'ye temlik edilmesi, Sultan Rükneddin Kiliç Arslan ile onun arasinin açilmasina sebep oldu. 1266'da Selçuklu sultaninin Pervane'nin Mogollar tarafindan tahrikiyle öldürülmesinden sonra, Selçuklu Devleti'nin idaresinde Pervane'ye ortak kalmadi. Selçuklu Devleti'nde nâibu's-sultan olan Pervâne, devamli bir sekilde merkezde bulundugundan bizzat Sinop'ta ikamet edememekteydi. Bu sebeple oglu Muinüddin Mehmed'i malikanesi olan Sinop'a gönderdi. Pervane Süleyman, 1277'de Ilhanli hükümdari Abaka Han tarafindan öldürülünce oglu Mehmed istiklâlini ilan ederek Sinop'ta Pervaneogullari adi ile kisa süre devam den beyligi kurmus oldu.

Muinüddin Mehmed yaklasik yirmi yil beyligin idaresini elinde tuttu.

Muinüddin Mehmed, Mogollar ile iyi geçinmek zorunda kaldi ve onlarin verdigi devlet islerinde görev yapti. Bu sirada halki agir vergilerle ezen Mehmet Bey, Mogollar'a karsi bir hareketin hazirliklari içindeyken hastalanarak öldü. Bundan sonra beyligin idaresi Pervane Süleyman'in torunu Mühezzibüddin Mesud tarafindan yürütüldü. Mesud Bey, Mogollar'la iyi iliskilerde bulunarak herhangi bir tehlikenin gelmesini önledi. Ayrica devletin sinirlarini genisleterek Bafra ve Samsun'u ele geçirdi. Mesud Bey, Sinop'ta ticarî koloni bulunduran Cenevizliler tarafindan ticarî bir anlasmazlik sebebiyle ani bir baskinla esir edilerek Ceneviz müstemlekesi olan Kefe'ye götürüldü. Ancak çok agir bir fidye ödemek suretiyle tekrar Sinop'a döndü (1298). Bundan iki sene sonra vefat eden Mesud Bey'in yerine oglu Gazi Çelebi, Sinop emiri oldu (1300). Donanmaya önem veren Gazi Çelebi, önce Trabzon Rum Imparatoru ile anlasarak Kirim ve Kefe taraflarina sefer düzenledi ve bir Ceneviz donanmasini Kefe yakinlarinda maglup etti (1313). Daha sonra da Trabzon'a karsi hücuma geçti (1319). Cenevizliler'in 1322'de Sinop'a karsi giristikleri saldiriyi basariyla püskürttü. Gazi Çelebi'nin erkek evladi olmadigi için Kastamonu beyi olan Candaroglu Süleyman Pasa'nin hakimiyetini tanidi. 1322'de vefati üzerine bir ara kizi Sinop'ta beylik etmis ve bu sebeple Sinop'a Hatuneli adi da verilmistir. Daha sonra Candaroglu Süleyman Pasa tarafindan ilhak edildi. Böylece Pervaneogullari Beyligi, Candarogullari Beyligi'nin topraklarina katildi.

Sinop'ta Pervane Süeyman tarafindan 666 (1267-1268)da yaptirilan Ulu Cami en önemli mabedler arasindadir. Yine Pervane Süleyman Medresesi ve Pervane türbesi, Pervaneogullari Beyligi devrinden kalma mimarî eserlerdir.

Candaroğlu-İsfendiyaroğulları Beyliği Dönemi
Sinop'un Osmanlılara kadar tarihi tamamen Candaroğlu Beyliği'nin gelişimi içinde kaldığından bu beyliğin tarihine ve olaylarına bakmak gerekir. Selçuklu hanedanının taht kavgalarına karşı İlhanlı hükümdarı Geyhatu'nun Anadolu'ya gönderdiği yardımcı kuvvetler arasında Şemseddin Yaman Candar komutasında bir kuvvetin olduğu ve mücadeledeki hizmetine karşılık olarak Geyhatu tarafından kendisine Osmanlı tahrir defterlerinde Eflagunlu şeklinde geçen Eflani'nin verilmiş olduğu kaydedilmektedir. Ölümünden sonra oğlu Süleyman Bey Eflani'de beyliğin başına geçmiş, Kastamonu ve Safranbolu'yu alarak hakimiyetini genişletmiştir. Bu arada beyliğin merkezini Kastamonu'ya nakletmiştir.

1323 yılında Sinop'u da topraklarına katan Süleyman Bey şehrin yönetimini oğlu İbrahim Bey'e vermiştir. Sinop'un alınmasıyla Candaroğlu Beyliği Karadeniz'de Ceneviz ticaretine rakip olarak çıkmıştır. 1341'de Süleyman Bey'in yerine tahta oturan oğlu I. İbrahim Bey hakkında eldeki tek belge, h.742/1341 tarihli Sinop'ta kendisi tarafından yaptırılan camiinin kitabesidir. İbrahim Bey zamanında Candaroğlu donanması düşmanlara karşı gelebilecek güçtedir. İbrahim Bey'den sonra iktidara Yakub Bey'in geçtiği hakkında bilgiler varsa da kaynaklar açık bir bilgi vermezler.

H.747/1346-1361 tarihleri arasında hüküm sürdüğü sanılan Adil Bey'in beylikte kaldığı süre kesinlik kazanmamıştır. Venediklilerin iki müşavirle ve oniki üyeli meclis yardımıyla bir konsolos tarafından idare edilen ticaret kolonisinin de ilk faaliyetleri bu tarihlere rastlar. Adil Bey'den sonra yerine "kötürüm" sıfatıyla tanınan oğlu Celaleddin Beyazit Bey geçmiştir.

H.787/1385 yılında ölen Kötürüm Beyazıt yerine İsfendiyar Bey geçti. Bu dönemden sonra Candaroğlu Beyliği hanedanı Kastamonu ve Sinop'ta ayrı ayrı hüküm süren beyler olarak ikiye ayrılmıştır. Sinop'ta hükümdarlık yapan beyler İsfendiyar Bey'den geldikleri için hanedanın Sinop koluna "İsfendiyaroğulları" denmiştir. Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlılara karşı Karamanoğulları'nın kurduğu ittifaka Kötürüm Beyazıt'ın oğlu Süleyman Bey de katılmıştır. Bunun üzerine Yıldırım Beyazıt Kastamonu'da hüküm süren Süleyman Bey'in üzerine yürüdü ve H.794/1392 yılında yapılan savaşta Süleyman Bey yenildi. Bu sırada Yıldırım Beyazıt Sinop'u da kuşatmış ancak alamamıştır. Süleyman Bey'in ölümünden sonra Sinop'tan ibaret olan Candaroğlu topraklarına İsfendiyar Bey hükümdar oldu. Yıldırım Beyazıt'ın 1402'de Ankara yenilgisinden sonra Candaroğulları'nın eski topraklarının yanı sıra Kastamonu, Çankırı ve Kalecik de Timur tarafından İsfendiyaroğlu yönetimine bırakıldı. I. Mehmet Devri'nde İsfendiyar Bey'in oğlu Kasım, Kastamonu ve çevresinin kendisine verilmesi için Osmanlı Padişahının yardımını istedi. İsfendiyar Bey Sinop'a çekilerek topraklarını Osmanlılara bıraktı. I. Mehmet, bu toprakların yönetimini Kasım Bey'e verdi. II. Murat ise 1425 yılında İsfendiyar Bey'in oğulları ile kız kardeşlerini evlendirerek İsfendiyaroğlu mirası üzerinde kuvvetli haklar elde etti. Bu sırada İbrahim Bey ile Selçuk Hatun, Kasım Bey ile de Sultan Hatun evlenmişlerdir.

Mezar kitabesine göre H. 842/1439 yılında ölen İsfendiyar Bey'in yerine II. İbrahim Bey geçti. H.847/1443 yılına kadar tahtta kalan İbrahim Bey mezar kitabesine göre Sinop'ta ölmüştür. Yerine geçen oğlu İsmail Bey İstanbul'un Osmanlılar tarafından muharasına ordu ile katılmak zorunda kalmıştır.

Özellikle ipek yolu üzerinde bulunan İsfendiyaroğulları ülkesini ele geçirmek ve böylece batı seferiyle uğraşırken tüm kuzey Anadolu'daki beylik ve devletleri fethetmek isteyen Fatih Sultan Mehmet'in ilk hedefi Sinop oldu. Fatih Sultan Mehmet Kastamonu'ya gelerek ordugahını kurdu ve Mahmut Paşa'yı Sinop'a gönderdi. Bu sırada donanma da Sinop Limanı'na girdi. Sinop karadan ve denizden kuşatıldı. Mahmut Paşa İsmail Bey'e bir mektup göndererek kaleyi teslim ettiği takdirde kendisine Anadolu'da istediği yerin yurtluk olarak verileceğini bildirdi. Teklifi kabul eden İsmail Bey 1461 Mayıs ayında şehri Osmanlılara teslim etti. Daha sonra İsmail Bey'in Anadolu'da kalması mahsurlu görülerek Filibe'de dirlik verildi. İsmail Bey burada 1479 yılında öldü.

Candaroğlu Beyliği döneminden önemli bir belge, 1331-32 kışında I. Süleyman Bey'in hükümdarlığı sırasında büyük İslam seyyahı İbn-i Batutan'ın şehre geldiğinde aldığı gözlemlerdir. Burası kalabalık bir şehir olup, savunma bakımından iyi imkanlara sahiptir. Şehrin doğu tarafı hariç her tarafı denizle çevrilidir. Şehrin tek kapısı vardır o da doğudadır. Belde hakiminin izni olmadan kimse oradan içeri giremez. En çok üzüm ve incir yetişir. Sinop Camii en güzel camilerinden biridir. Sinop Candaroğlu idaresinde iken şehri gören Clavijo ve Pero Tafur'un verdikleri bilgiler genel mahiyette kalır.


TÜRK IDARESINDE SINOP : Selçuklu idaresine geçtikten sonra bastan basa yeniden imar edilen Sinop'ta, önce Pervaneogullari daha sonra Candarogullari Türk egemenligini sürdürmüstür. 15. yüzyilda gelismeye ve büyümeye baslayan Osmanli Imparatorluguna Anadolu beylikleri katilmaya baslayinca Candaroglu Ismail Bey'de Osmanlilara bagliligini ilan etmis ve böylece Sinop Osmanli Imparatorlugu'nun idaresi altina girmistir. Bir liman sehri olarak kullanilan Sinop'ta tersanede gemi yapimi bu dönemde de devam etmistir. 1853 Osmanli-Rus savaslarinda sehir top atislarina tutularak yakilmis ve bu tarihten sonra, sehir iyice küçülerek kale içine çekilmistir. Bandirma vapuru ile Samsun'a gitmek üzere yola çikan Mustafa Kemal Atatürk 18 Mayis 1919 günü Anadolu'ya karadan geçmek için Sinop Limanina ugramis, ancak o tarihte Sinop-Samsun arasinda karayolu olmamasi sebebiyle yolculuguna gemiyle devam etmistir. Sinop idari teskilat olarak merkezi Samsun olan, Canik Livasina baglanmis, Tanzimat'in ilanindan sonra Kastamonu'ya sancak olmus, 1924 yilinda Kastamonu'dan ayrilarak il haline getirilmistir.

TARİHİ ESERLERİ

Sinop Kalesi
M.Ö.7.yy.da Şehri korumak amacıyla yarımadanın üzerinde kurulmuştur. Roma, Bizans ve Selçuklular döneminde onarılarak kullanılmıştır. Günümüzde bir bölümü hâlâ ihtişamını korumaktadır. 2050 m. uzunluğu, 25 m. yüksekliği, 3m. genişliği ve iki ana giriş kapısı bulunmaktadır.

Boyabat Kalesi
Boyabat ilçesinin bulunduğu Gökırmak Vadisi'nde, karşılıklı sarp iki kayalık tepeden biri üzerinde kurulmuştur. Kale, kayaların doğal yapısına uygun şekilde inşa edilmiştir. Kale bedenleri arasındaki kulelerin bazıları dikdörtgen bazıları yuvarlak olarak yapılmış olup iç kısmında kulelere çıkan merdivenler yer almaktadır. Kaleye giriş güneydoğu köşesinden büyük yuvarlak kulenin yanındaki küçük bir kapıdan sağlanmaktadır. Geç Roma, Erken Bizans dönemine ait buluntuların da sergilendiği yapı, bugünkü haliyle Osmanlı Kalesi özelliği göstermektedir. Bu durum kalenin, Geç Roma döneminden Osmanlı dönemine kadar kullanıldığını göstermektedir.

Balatlar Kilisesi
Roma çağında tiyatro ya da hamam olarak kullanıldığı düşünülen bu yapı, 7.yy.da Bizanslılar tarafından kilise olarak kullanılmaya başlanmıştır. İç kısmındaki fresklerin bir bölümü durmaktadır. Mülkiyeti özel şahsa ait arazide bulunmaktadır.

Paşa Tabyası
Sinop yarımadası'nın güney doğusunda l9.yy.da Osmanlı-Rus savaşları sırasında denizden gelen tehlikeleri önlemek amacıyla yapılmıştır. Yarı ay şeklindedir. 11 top yatağı, cephanelik ve mahzenlerden oluşmaktadır. Paşa Tabyası özel işletme tarafından yeme içme tesisi olarak hizmet veriyor

Eski Sinop Cezaevi
Ceza Evinin bulunduğu alan Osmanlıların Karadeniz'deki en büyük tersanesiydi. Ceza Evi iç kalenin içinde eski tersane alanında yapılmıştır. 1887 yılından beri ceza evi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Etrafı yüksek kale bedenleriyle çevrilidir. Bu özelliğinden dolayı mahkumların kaçışını imkansız kılmıştır. Şu anda Kültür Bakanlığına devri yapılmış olup, turizme kazandırılması yolunda çalışmalar devam etmektedir.

Süleyman Pervane Medresesi
Alaaddin Camii'nin kuzeyinde yer alan medrese, Sinop’un düşman baskısından kurtarılmasının bir hatırası olarak 1262 tarihinde Selçuklu Veziri Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır.
Binanın girişini mermer bir portal süslemektedir. İçinde eyvan karşısında, geniş avlu ortasında bir şadırvan vardır. Avlunun her iki yanında mermer sütunlu revak ve arkalarında 16 küçük oda bulunmaktadır.

Alaadin Camii
Erken Türk Camii tiplerine güzel bir örnek olan Alaaddin Camii Sinop'un Selçuklular tarafından fethinden hemen sonra 1267 yılında yaptırılmıştır.
Cami, dikdörtgen planlı olup, beş kubbelidir. Giriş, geniş olan revaklı bölümden sağlanır. Avlunun ortasında bir şadırvan, ve bir köşesinde de İsfendiyaroğulları Türbesi yer alır.

Cezayirli Ali Paşa Camii
Seyyit Bilal Türbesi'ne bitişik olan cami, Selçuklu dönemine aittir. 1876’da Ali Paşa ve 1898’de II. Abdülhamit tarafından tamir ettirilmiştir.

Boyabat Evleri
Osmanlı dönemi sivil mimari eseri olan evler yoğun olarak il merkezi ve Boyabat ilçesinde bulunmaktadır. Yöresel kaynaklara bağlı olarak ahşap malzemenin ağırlıklı olduğu konutlar, Bağdadi tekniği kullanılarak ve ahşap çatkı arası dolgulu bir tür tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Katlara geçişte, ahşap kuşaklar kullanılmaktadır.

Konsollarla desteklenen çıkmalarla taşınılmış bindirme katlar, cumbalar, her cephede iç içe ve havayı içeri dolduran bol miktarda pencere, ön cephede iki çıkma arasında ve üçgen alınlıkla son bulan kapı girintisi ortak cephe özelliklerini oluşturmaktadır. Odalar genel olarak oturma, yatma, yıkanma ve yeme-içme ihtiyacına cevap vermek üzere tasarlandığı için, dolaplara ve ocaklara da sahiptir.
hira_pc isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Facebook'ta Paylaş


Cevapla

Etiketler
Yok


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı



WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:00 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.