Go Back   DefineBurada.CoM > BiLGİ PAYLASIMI-TARİH VE TARİHİ BİLGİLER > Tarih Bilgisi
alan tarama | dedektör | toprak altı görüntüleme sistemleri

Cevapla
 
Seçenekler Thema bewerten Stil
Alt 05-09-2009, 10:28 PM   #1
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 239
Tecrübe Puanı: 157016
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart Geçmişten Bugüne kiliseler

[COLOR="Blue"][I][B][B][B]Dünyanın ilk kilisesi: St. Pierre http://
Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde, Habib-ün Neccar Dağı eteklerindedir.
http://
İlk Kiliseler ve Günümüz Kiliselerinin oluşumu / Uygulamaları / Farklılıkları
Kilise deyince aklımıza ilk gelen çanı olan, içinde haç, mumlar, resimler olan bir binadır. Her inancın bir tapınağı olduğu gibi, kilise de Hıristiyanların tapınağı, kutsal yeridir; sonuçta bir binadır.
Biz kilisenin aslında bir binadan daha fazla olduğuna inanıyoruz. Bizim inancımıza göre kiliseyi kilise yapan bina değil insanlardır. Tanrı için önemli olan şey binalar değil insanlardır bu yüzden de O'nun kilisesi bir bina değil O'na iman eden insanlar topluluğudur. İncil'de kiliseden bahsedilirken 'beden' benzetmesinin de kullanıldığını görürüz; nasıl bir beden farklı organlardan oluşan bir bütün ise, kilise de farklı insanlardan oluşan bir bütün, bir bedendir.
'Sizler Mesih'in bedenisiniz, bu bedenin ayrı ayrı üyelerisiniz.' 1.Korintliler 12:27
Bir makalede kilise hakkında şunlar yazılmıştır:
'Yeni Antlaşma’da genellikle ‘kilise’ olarak tercüme edilmiş olan Grekçe kelime ecclesia iki kök kelimeden oluşmuştur: ek, ‘dışarı’, ve kaleo ‘çağırmak’. Bu kelime Yeni Antlaşma yazarları tarafından Mesih’e kurtuluşları için güvenmiş ve O’nu takip edenlerce oluşmuş Mesih’in bedeni anlamında kullanılmadan önce gündelik Grek kültüründe kullanılan bir kelimeydi. Mesih’ten önceki yüzyıllarda Büyük İskender Grek kültürünü Avrupa ve Orta Asya’da yaymıştı. Grekler arasında ve şehir-devletlerinde bazı vatandaşların vatandaş olmayanlara verilmeyen özel hakları vardı. Bazen sadece vatandaşlara duyurulması gereken özel haberler olurdu. Haberci kişi şehre girerdi ve ecclesia’yı çağırırdı, şehir merkezinde bir toplantı ilanı verilirdi. Mesajı duyması gerekenler yani vatandaşlar toplantıya ilgi duymayan ya da gelemeyen diğer insanların Matta 18:17’de karşımıza çıkıyor, İsa burada günah işleyen bir kardeşe bu özel ecclesia grubu içerisinde nasıl davranılacağından bahseder. İsa ne tür bir dışında olarak toplanırdı.
http://

İlk Kilisenin Kurulması ve Gelişmesi, Günümüz Kiliselerin Kurulması ve Gelişmesi
Beden almış Tanrı sözü olan Mesih hayatta iken kilise veya kiliseler kurmadı o evlerde (Markos 2:15- 14:13….), havralarda (Markos 13:54), dağda (Matta 5:1), Su üzerinde (Matta 14:29), deniz kenarında (Matta 4:18) öğretişler verdi, yani sadece Kilisede öğretişler vermedi, Yani bu kilise binaları olduğu halde Kilisede öğretiş vermedi anlamında değil, ve Mesih şu gün şu saatte toplanın size, öğretiş vereceğim demedi, Buda hemen yazımızın başında ilk ders olarak bize gösteriyor ki, Tanrı her yerdedir, ve Tanrı’dan almak, öğrenmek istedeğimiz ne varsa her zaman heryerde alabiliriz, Ama böyle söylemek Kilisede toplanmanın yanlış olduğu anlamında değil, Kilise binası olmayan yerlerde de ibadet yapılabileceğini göstermektedir, Ve bu görüşümüzü doğrular tarzda Elçilerin İşleri Kitap’ın 1. bölümünde artık topluluk diye geçmeye başlamaktadır.
Elç 1:15 O günlerde Petrus, yaklaşık yüz yirmi kardeşten oluşan bir topluluğun ortasında ayağa kalkıp şöyle konuştu
Evet artık topluluklar kurulmaya başlamıştır, ve kısa bir süre sonra bu topluluklar daha çoğalacaktır, (Elcilerin İşleri 2:41 – 4:32 – 5:11 ve daha birçok) (Topluluk Grekçedeki ekklisia sözcüğüden türemiştir ve İsrail halkı için kullanılırdı, Buna göre ilk Topluluk Musa’nın Mısır’dan çıkardığı İsrailliler içinde kullanabiliriz) ve Elçilerin işleri 15:2 de gördüğümüz gibi bugünün (birçoğunun ve doğru olanının) Kiliselerinin yönetildiği gibi, Elçileri, İhtiyarları ve Öğretmenleri bulunmaktadır.

Konu Müjdecilerden açıldığına göre bu müjdecilerin neler yaptığına veya yapmak istediklerinede bakmak yerinde olacaktır, bunun için önce ilke gidip Mesih bu müjdecileri nasıl hazırlardı bunu bilmemiz gerek.
Mesih öğrencilerini 3 şekilde göreve hazırlamıştır.
1 İyi bir eğitim vermiş
2 Kendisini göstermiş
3 Kutsal Ruhu vermiştir.
İyi bir eğitim vermiştir, bunu bazen mucizelerle yapmış, bazen onları azarlayarak, bazen sevgi ile, bazen ayaklarını yıkayarak bazende kendisi hakkında olacakları eski antlaşmadan gösterip (Çünkü öğrencileri Yahudi kökenli olup, Yahudilerde bu eski antlaşmayı iyi bildikleri için – Tıpkı Türk vatandaşı olmuş bir Amerikalıya, Amerikan yasalarını anlatmak gibi) yüreklerinin neye inandıklarından emin olmalarını sağlamıştır.
Ama Elçiler bizler gibi insanlardı, dokunmatik olmuşuzdur, Mesih çarmıha gerilmiştir, Aslında bunu Mesih onlara anlattı ama yinede öyle biri nasıl ölebilirdiki ? Ama ölmüştü, öğrenciler karamsarlığa düşmüştü bunu bilen Mesih ölümü yenerek kendisini öğrencilerine göstererek onun hakkında bildiklerini dahada onaylamış ve onları cesaretlendirmiştir. Evet onlar artık doğru kişiye inanıyorlardı. Hele bir zamanlar Mesih’i defalarca inkar eden Petrus bile bu olaydan sonra güçlenip Kornelyus’un evinde çok sayıda insanın önünde tanıklık yapmıştır. Acaba bu cesaret neredendirki? Tabiki %100 emin olmaktan.

Kendilerini ön plandan çekip sadece hizmet etmek ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir topluluk oluştuğunda ise başka Kelamın ulaşmadığı yerlere gitmektir.
İlk öğrenciler, elçiler Mesih’i görmüştür ama günümüzün kilisesi, öğrencileri, hristiyanları görememiştir peki bunun sonuçları ne olacaktır? Sorusu karşımıza çıkabilir, Evet bu yüzden bazı engeller, sıkıntılar çıkmıştır ve beklide ilk elçilerden bizlerin en önemli farklılıklarımız onlar kadar dayanıklı olmadığımızdır, Belki şimdi bunu okurken birçok Hristiyan kardeş üzüle bilir çünkü bizde onlar gibi Mesih’e bağlıyız, Mesih için öleme bile gidebiliriz, hatta Pavlusun Romalılara yazdığı 8:38-39’ta söylediği gibi bizi Mesih’ten hiçbirşey ayıramaz diye bilirler, evet samimi bir imanlı için bundan doğal bir şey olamaz, ama samimi olmak gerekirse acaba kaçımız bugün ölümle karşı karşıya kaldığımızda, Hiç yalana sapmadan, veya Policarp gibi ‘-Hadi sadece krala efendim de ve kurtul, hayatını bağışlayalım’ dendiğinde sona kadar bunu yapabilir yani ‘HAYIT SADECE MESİH BENİM EFENDİM’ diyebiliriz,

Ayrıca onlarla eşit duruma geldiğimizce Kutsal Kitap kayıtlarına göre gösterilmektedir, Kutsal Ruh’u almadan önce Elçilerin nasıl Mesih’i inkar ettilerini okuruz, ama Kutsal Ruh’u aldıktan sonra imanları ve Mesih’i yadsımamalarını görüyoruz, işte Mesih o Ruh’u hepimize vermiştir.

Günümüzde insanları Kilisede tutabilmek için, onların samimi bir şekilde Tanrıda büyüyebilmeleri için en önemli şeylerden biride Rab’bin kelamını paylaşmaktır, bu kilisenin bir görevidir, ancak bazen ‘Artık zaman değişti, insanlar Tanrı yargısı duymak yerine hoş ve güzel şeyler duymak istiyorlar’ diye bazen vaazlarımızı Stand-Up gösterilerine döndürebiliyoruz, oysa Kutsal Kitap’ta bunun için elimizde açık bir örnek vardır, Elçilerin işleri 2:14-21 buna en güzel örneklerden biridir,

Ayrıca bulunduğumuz toplumun %99’un İslam inancında olmalarından dolayı onlara Müjdeyi vaaz ederken seçeceğimiz vaaz tarzı ve vaazımızın içeriğide önemli olacaktır. Örneğin Pavlus (elçilerin işleri 17) Selanikdeki vaazına baktığımızda ilk ve en çok gözümüze çarpan unsur, Yahudilere ve gerçekten Tanrı’yı bilip sayanlara yaptığıdır, ve bu kişiler Eski Antlaşmayı çok iyi bilmektedirler, günümüzdeki insanların birçoğuda Kutsal Kitap’lara saygı göstermektedirler ve bu kişilere Eski Antlaşma Peygamberliklerinde bulunan Mesih’in geleceğinden bahsederek ilk kez müjdeyi duyanlara vaaz vermek Mesih’i anlatmak için güzel bir giriş kapısı olup onların dikkatini üzerimize toplayıp bu çevrilen gözleri Mesih’e çevrilmesine sahip olabiliriz, ve eğer o toplulukta seçilmişler varsa Mutlaka iki ağızlı kılıca sahip olan Tanrı sözü onların yüreklerinde işleyip, çalan kapının sesini duyacaklardır. Ama yinede bazı durumlarda başka türlü müjde şekilleride doğrudur ve uygulanmalıdır, şimdi Pavlus kalkıpta Ares Tepesi Kurulu önünde Felsefi anlatmayıp, eski antlaşmada bu böyledir diye anlatsa acaba kaç kişi samimiyetle dinlerdiki? Evet birçok zorluklar vardır ama yinede en büyük zorluk bana göre cahillere anlatmaktır, bazen batıdaki şehirlerdeki insanlara müjdeyi anlatmak daha kolaydır, çünkü genelde (tamamen doğru olmasada) orada daha kültürlü kitap okumayı seven insanlar bulmak daha kolaydır, meraklılardır Tıpki Veriyadakiler gibi, Pavlus burada vaaz’ı anlatırken hemen ‘Doğru veya Yanlış’ demek yerine dinleyip Kutsal Kitap’ı okumuş ve kararlarını buna göre vermişlerdir, bizde insanları Tanrı sözünü okumaya teşvik etmemiz gerekmektedir, sadece müjdeyi duyacaklara değil, üyelerimizde bu alışkanlığı kazandırmak çok önemlidir, Çünkü onlar Tanrı ile bir ilişki içerisine gireceklerse bu yakın bir ilişki olmalıdır, sadece Pazar günleri vaazinin anlattığı kadarı ile Tanrıyı tanırlarsa bu tanışmanın samimiyete geçmesi uzun yıllar alabilir.

Safira ve Hananya olayına baktığımızda insanlar Kilisenin gerçekten sağlam ve disiplinli bir yer olduğunu görerek Hristiyanlara, Kiliseye saygı duymaya başlamışlardır, ama bugünlerde insanlar Eşcinsel kiliseler kurmaktalar, ama bugünlerde kiliselerde disiplin uygulanmamakta, ama bugünlerde bu sebeplerden dolayı Tanrı’nın bize öğrettiği kilise modelinden daha güzellerini Allah’tan daha akıllı olduğumuz için bizler kurmaktayız.!!!!
Kiliselerimizdeki tiyatro gösterileri, veya gençlik grubu adı altın Show gösterileri ile, sebebide biran önce büyük bir kilise olmak isteyişimizdir, Oysa Kutsal Kitap’a baktığımızda Mesih’e iman edenler yavaş yavaş büyümektedirler.

Hrısityan inancının yoğun olmadığı ülkelerde Hristiyanlar’a karşı birçok defa baskılar, aşağılamalar hakaret ve saldırılar olmaktadır, bunlarla karşı karşıya kalındığında ilk Şehit olan İstefanos’un kurul önündeki savunması bizim kılavuzumuz olmalıdır, Yani kendimizi savunurken yalana, kelimeleri çarptırmaya değil, Kutsal Kitap bütünlüğüne ve öğretişine göre taviz vermeden olmalıdır,
İstefanos’un öldürülmesinden sonra (Buda kesinlikle Tanrı’nın onayladığı bir plandı, çünkü yeruşalimden çıkmak istemeyen öğrencilerin, imanlıların dışarı çıkıp müjdeyi paylaşmaları gerekiyordu) birçok Hristiyan kaçarak uzak ülkelere, şehirlere giderek müjdeyi yaymışlardır, Ülkemizde de kendisini Rab’be adamış, her şeylerini inkar ederek bu hizmet için gelmiş samimi kardeşlerimiz bulunmaktadırlar, ve bunların çok büyük bir bölümü istanbul sonra ankara, sonra İzmir, antalya gibi büyük ve güzel şehirler seçmişlerdir, Rab onları devamlı bereketleyecektir, buraların seçilmesinde büyük ve ilk sebep bu şehirlerdeki nüfusun yani kelamı duymaya ihtiyaç olan insanların olması, daha sonra bu şehirde hayatın rahat ve diğer illere nazaran daha az baskı olabilecek olması sıralanabilir, ama acaba Rab’bin isteği bumu diye sormak gereklidir? Diyarbakır’da, Gaziantep’te, Van’da kaç tane Tanrı’nın samimi işçisi bulunmaktadır? Acaba buralara hizmeti götürmek için Tanrı’nın mutlaka o büyük şehirlerde bir şeylermi yapması gerekmektedir diye kendimize sormamızda iyi olacaktır.
Şeytan devamlı çalışmaktadır, ve çalışacaktır da ve Şeytan’ın en çok kullandığı yöntemlerden biride Tanrı’nın kelamını evirmek, çevirmektir, veya Tanrı’nın gücünü kendi üzerine alması, sanki kendi yapıyormuş gibi lanse etmesidir, Bunu yapan iki tür insanlar vardır,
1 Hristiyan olmayanlar
2 Hristiyan olduğunu söyleyenler
Birincisinde, gerçekten bugün birçok mucize gibi görünen işler yapabilenler vardır, ama bunu ne için ve neden yaptığına bakmak lazımdır, büyücüler v.s. gibiler. Bunlar genelde maddi menfaat, ün, şan, şöhret için yaparlar. Peki ya Tanrı ün peşinde koşanlara ne yapmıştı? Hemen aklımıza Babil’liler geliyor değimli? Tanrı onları helak etti. Yani böyle bir şey Tanrı’dan değildir, şeytandandır, Bu tür olaylar ilk kilise tarihi döneminde de olmaktaydı Elçilerin işleri 8:9-13’te olduğu gibi,
İkinci seçenek ise bugün özel şifa turları düzenleyenler, Stadyumlar dolduran, en lüks otellerde kalarak sözde insanlara şifa dağıtmak için gezen gezgin mucizecilerin olduğunu bilmekteyiz, veya böyle olaylar için ülkemizde de özel TV kanalları davet edilip, önceden yerlere halılar kilimler serilip dokunur dokunmaz kendilerini yerlere atan insanlar vardır.. Acaba Tanrı böyle bir şeyi ne kadar onaylar?? Acaba Televizyonda bu yapılmaya çalışılan sözde Müjdeyi duyurma çabalarından dolayı Tanrımıza övgümü? Sövgümü kazandırdık? Sanırım Romalılar 2:24’ü burada okumak tam yerinde olacaktır.
Tanrıdan olan bir olay’ın sonu nasıl kötü sonuçlanabilirki? Yusuf olayında görüyoruz, Tanrımız nasılda kötüyü iyiye çevirdiğini ama biz bu olaylarda görüyoruz ki, kötü dahada kötü oldu. Bugün bazen duyuyoruz veya okuyoruz, Büyüden kurtulmak için bize gelin, Hristiyanlar ne zamandan beri büyü çözme, bozma, yapma işi ile uğraşmışlardır ki? Aksine bu tür olayların adlandırılıp ortalıkda dolandırılması, zaten böyle safsata ve şeytanın oyunları olan büyücülük, falcılık işlerine insanları yoğunlaştırmaktadır halkımızı, insanlar ‘Hristiyanlar bu büyüleri bozduğuna göre, demekki bu XXXXXXX’lerin yaptığı büyüler gerçekmiş’ diye düşünüp büyücülere para kazandırmaktadırlar.
Hemen şimdi diyebiliriz, Ama Kutsal Kitapta çok fazla böyle mucize yapanlar vardı. Onlardamı böyle sahte işler yapıyorlardı? Denebilirz ve bunlardan birini kendimize örnek olarak alalım.
http://
Elçilerin İşleri 19:11’de geçen bir olay vardır, burada Pavlus aracılığı ile Tanrı olağanüstü mucizeler yapmaktadır, ve Pavlus’un her dokunduğu ama HER DOKUNDUĞU İYİLEŞMEKTEDİR. Burada şans, tesadüf veya bekliye yer yoktur, bunun Tanrı’dan olduğunu bizler görüyoruz, eğer Pavlus’un dokunduklarından birisi iyi olmazsa o zaman buna bir açıklama bulmak zorundayız? Tanrı Pavlus aracılığı ile şifa veriyorsa, ve o iyileşemeyen adam, iyileşmemişse? Acaba Tanrı’nın gücümü tükendi, yoksa başka sebepmi var.? Söylemek istediğimiz bugün binlerce insan için şifa turları düzenleyen bu insanlar Tanrı’dan çok kendilerini ön plana çıkarma çabasında oldukları için, Tanrı onlar aracılığı ile bu işleri yapmamaktadır, belki arada sırada bir – iki tesadüf olmuşsada, Tanrı tesadüflerle çalışmaz, Nasıl seçtiğini son güne kadar sıkı sıkı tutacak ve asla bırakmayacaksa, Tanrı bir insana o yetkiyi, gücü verdiyse ve o kişide bunu Show için değil Tanrı için yapıyorsa mutlaka ve mutlaka sonuça ulaşılacaktır.
Mesih İsa’nın döneminde veya Elçilerin dönemlerinde bugünkü gibi farklı teolojiler yoktu, Pentikostal, Calvinis, Lutheran, angilikan, baptist, Katolik, Ortodoks v.s. v.s. ve olmamasıda lazımdı çünkü Tek bir müjde vardır, Olmaması lazımdı derken ama bazı yanlışlara da Kilise tek olsun aman bölünmeyelim diye yanlışıda kabul etmemek lazımdır, örneğin 1500’lü yıllara kadar gelindiğinde Katolik kilisenin yanlışlarını gören ve uyaran Martin Luther’in yaptığına bölünme denmek yerine, doğruya dönerek yanlıştan ayrılma diyebiliriz, ancak bugünde doğrudan doğru doğurmaya çalışan birçok görüş, mezhep v.s. vardır. Bunlar Kutsal Kitap bütünlüğüne uymayan ve uymaması gereken şeylerdir, Yinede iyi olan bir şey varsa bu kadar çok farklı teolojik kiliseler olsada bunlar bazı şeyleri çitle çevirmiştir, çitin bir tarafı Mesih İsa’nın tanrılığı, bir Tarafı dirilişi, Bir tarafı Kutsal Kitap yanılmazlığı, bir tarafı teslis inancı diyebiliriz, ama bazı teolojiler bu çitin içine bazıları Kutsal Ruh’un etkisini daha fazla koyarak, bazıları vaftizin önemini daha fazla koyarak, kendi teolojilerini oluşturmuşlardır, bu %100 doğru olmasada %100 yanlış bir davranışta değildir.
İlk kilise döneminden beri bugüne kadar aynı kalan birçok konu vardır, bunlardan bir taneside Kiliselerin hizmetçileri, önderleri birbirlerini ziyaret ederek teşvik etmeleridir, örneğin bunu Elçilerin İşleri 9:32-35’te görebiliriz, burada Petrus’un HER TARAFI dolaştığını görüyoruz, bu dolaşmanın Tabiki gezme değil, baskılar sonucu yeruşalimden kaçıp çevre illere sığınan ve orada küçük topluluklar inşa eden imanlıları ziyaret edip onlarla paylaşımlarda hatta orada mucizeler yaptığını görebiliyoruz, Bugün bu özellik özellikle günümüzdeki kiliselerdede mevcuttur, özellik özel günlerde gelen vaizler gelerek hem kendi kiliselerinin durumunu anlatır, hemde yerel topluluğa paylaşım vererek bulunduğu bölgede yalnız olmadıklarını, çok uzaklarda bile kendilerini düşünen dua eden kardeşlerinin olduğunu görebilmekteyiz.
Kilise Herkesi kabul etmelidir, ve ilk kilise dönemindede bu böyle olmuştur, eğer böyle olmasaydı, Pavlus’un diğer uluslara gönderilmesine gerek kalmaz, eğer bu böyle olmasa İstefanos öldürülüp imanlıların çevre illere dağılıp orada diğer uluslardan olanlara müjdeyi duyurmalarına gerek kalmazdı, bugün bu kural günümüz kilisesi içinde geçerlidir, Kilisenin görevi geçmişine, kültürüne bakmadan, rengine, ırkına bakmadan tövbe eden her samimi insanı kardeşi gibi kabullenmek gerekmektedir, Elçilerin İşleri 11:19-30 bölümleri arasında grekle konuştuklarını, müjdeyi duyurduklarını görebiliyoruz, ve yine Elçilerin işleri 16:14, 16:18 ve 19-34 ayetlerine baktığımızda değişik mesleklerden, işlerden ve gelir grubundan insanlarınde katıldığını görmekteyiz. Yani sen orijinal Yahudi değilsin demediler, veya sen esmersin, sen beyazsın, sen Akdenizlisin demediler. Ama bugün özellikle amerikada Zencileri gittiği özel kiliseler, Homoseksuellerin gittiği özel kiliseler bulunmaktadır (Homoseksueller, geçmişte yapabilirler ama tövbe edip Hristiyan olduğunu açıklayan bir insan asla bunu devam ettiremez, ettiren insan kiliseden uzaklaştırılmalıdır.) İman herkese lazım olan bir şeydir, zengin yoksul beyaz, siyah bizde kilisemize gelmek isteyen insanlara aynı mesafede olmak ve onlara bu Tanrı sözünü açıklamak zorundayız.
http://
Gal 3:28 Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı vardır. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz.
1Ko 12:13 İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh'ta vaftiz olduk ve hepimizin aynı Ruh'tan içmesi sağlandı.
Kiliseler birbirlerine devamlı destek ve yardımlarda bulunduğunu biliyoruz, Filipi kilisesi bunların en önemlilerindendir, ancak sadece Kiliseler değil samimi ve durumu iyi olan Hristiyanlarda kiliselerine yapması gereken ondalık, sunu gibi görevlerini yerine getirdikten sonra dilerse bilgisi dahilinde ve maddi sıkıntı çeken kiliselere yardım etmeleri gerekmektedir, Elçilerin İşleri 11.27-28 bölümünde Yahudiyede olacak sıkıntıları rahat geçirebilmek için antakyadaki öğrencilerin onlara güçleri oranında destek gönderdiklerini görüyoruz, bu günümüze kadar gelen Hristiyan inancının bir parçası olmuştur, yalnız bunu bazen yanlış anlayıp ‘Para ile din değiştirdiler, Para alıp ülkemizi satıyorlar’ diye yanlış algılayıp, yanlış yorumlayanlar olsada bu Kutsal Kitap öğretişine uygundur, Karşılıksız aldık, Karşılıksız vermeliyiz.
Kiliselerde önder olmak her dönemde oldukça onurlu, zor ve sorumluluk isteyen bir iştir, bugün bir önder Kilisesi için her şeyi yapabilen bir insan konumundadır, onların Ruhsal Gelişimini sağlamak, Mesih örneğindeki gibi gerektiğinde samimi üyeleri için hayatlarını bile göze alabilecek konumda olmalıdırlar, ayrıca bunu yaparken sabırda çok önemlidir, bir insanla bir yıl uğraşıp onda meyveleri hemen göremediği zaman onu bırakmak Kutsal Kitap öğretilerine göre çok yanlıştır, Çünkü bazısı süt ile beslenir, bazısı katı yiyeceklerle, ilk kilise Tarihindede bu sorumluklar oldukça sıktır, Önderlerin tek işleri artık insanların Ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak bir yana aynı zamanda günümüzde bizleri bir yıkıcı, bölücü gibi görenlerle uğraşmak, böyle düşünenlere basın yolu ile mesajlar vermek, tutuklanmak, sorgulanmak (Her ne kadar son 5 yıldır o kadar çok olmasada) yinede bunlar önderlerin uğraştığı konulardır, ama bunla önderlere ‘Neden bize böyle oluyor’ diye düşünmelerine gerek yoktur, çünkü ilk kiliseyede bunlar olmuştur, Elçilerin işleri 16’da birçok Hristiyan olmasına rağmen sadece Pavlus ve Silas’ı alıp sorgulamak için götürmüşlerdir, ama onlar samimi ve Rab için bu hizmeti yaptıklarından aldıkları görevi sona kadar, ve bayrak yarışını en iyi şekilde devam ettirmişlerdir.
1Pe 4:12-16 Sevgili kardeşlerim, sınanmanız için size giydirilen ateşten gömleği, size garip bir şey oluyormuş gibi garipsemeyin. Tersine, Mesih'in acılarına ortak olduğunuz oranda sevinin ki, Mesih'in görkemi görüldüğünde de sevinçle coşasınız. Mesih'in adından ötürü hakarete uğrarsanız, size ne mutlu! Çünkü Tanrı'nın yüce Ruhu üzerinizde bulunuyor. Hiçbiriniz katil, hırsız, kötülük yapan ya da başkalarının işine karışan biri olarak acı çekmesin. Ama bir kimse Mesih inanlısı olduğu için acı çekerse, utanç duymasın. Taşıdığı bu adla Tanrı'yı yüceltsin.
][/URL]
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Facebook'ta Paylaş


Alt 05-09-2009, 10:30 PM   #2
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 239
Tecrübe Puanı: 157016
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

İlk Kilise Tarihinde olduğu gibi bugünde yeni yeni imanlılar Tanrı’nın önünde diz çökmeye başlamaktadırlar ve bu rakam yaklaşık olarak 2.300 kişidir, 70.000.000 ülkemizde çok küçük bir rakamdır, ayrıca ülkemizin coğrafi olarak çok büyük bir topraklar üzerinde olmamız ve bu 2.300 kişinin tüm illere dağılmış olmasından bazı illerde belki 1-2 kişi imanlı olmakta ve bunlar düzenli ibadet etmekte, sakramentleri yerine getirememekte ve teşviksiz kalmaktadırlar, ama ülkemizde özellikle istanbul, İzmir ve ankara gibi illerdeki üye sayısı bakımından büyük kiliseler ve önderleri bu diğer illerdeki kardeşleri ziyaret etmeleri, hem ilk kilisede yapılan işler bakımından bir mecburiyet hemde Tanrı emridir, Bir üst konu başlığında gördüğümüz gibi Pavlus ve Silas yargılamak için götürenler, onları serbest bıraktıklarında hemen gidip 3-4 gün dinlenmeyi seçmek yerine daha yeni imanlıların bulunduğu Tanrı’daki bebek imanlıları cesaretlendirmek, onlarla vakit geçirmek belkide Tanrı kelamı paylaştılar, onlara teşvik verdiler, bu olayda biz Kutsal Kitap takipçilerine bu görevi vermektedir, Her ne kadar işlerimiz yoğun olsada, sanırım hiçbir işimizin zorluğu Pavlus ve Silas’tan daha acı bir iş değildir. Ama bunu onlar yaptı ve yapıyorlarsa, içimizdeki Ruh hepimizden böyle olmamızı istiyorsa bu bizim eksikliğimizden veya dünyanın istatistikleri, sistemleri arasında boğulduğumuzdanmı kaynaklanıyor, yoksa acaba bugüne kadar Ruh artık işlev ve görevinimi değiştirmiştir? Bakın bize hangi görev verilmiştir.!!
http://
Flp 1:29-30 Çünkü Mesih uğruna size yalnız Mesih'e iman etmek değil, ama daha önce bende gördüğünüz ve hâlâ sürdürdüğümü duyduğunuz zorlu çabanın aynısına sahip olarak Mesih uğruna acı çekmek ayrıcalığı da verildi.
Tanrı neden bugün kilisesini, kilisenin üyelerini, önderlerini sıkıntılardan korumuyor? Neden her zaman iftiralara maruz kalıyoruz, neden her zaman saldırılara maruz kalıyoruz, hani Tanrı bizi koruyacaktı? Evet çok güzel sorular ama Kutsal Kitap’ın bir bölümüne bakılmış ve Tam yorum yapılmamış sorular.
Tanrı bizleri koruyacağını söylemiştir, örneğin bizi ateşe atılmayacaksınız dememiş, ateşin içinde sizi koruyacağım demiştir, (Daniel Peygamberin 3 arkadaşında olduğu gibi) Ayağınızı suya dokundurmadan sizleri kurtaracağım dememiştir, sizi karşıya geçireceğim demiştir (Musa ve Yeşu’nun halkı karşıya geçirişleri) Tanrı hep etkindir hayatımızda ama Mesih’e yapılanlar bizlerede mutlaka yapılacaktır, yapılmazsa zaten imanımızda problem var diyebiliriz, yani şeytan bizimle ilgilenmeye bile gerek görmediğini düşünebiliriz. İlk kilise dönemindede böyle oldu. Birçok örnekten sadece birtanesi şöyledir.
Elçilerin İşleri 17 de Yahudiler Pavlus’la Silas’ı kıskandıklarından birçok insan Mesih’e iman ettiğinden dolayı onlara iftiralar attılar, Yahudiliği parçalamaya, bölücülük yapmakla suçladılar ve diyet ödeyerek serbest bırakıldılar. 2000 Yıl önce ve bugün. Hep sistem aynı, hep şeytanın planları aynı tek yapmamız gereken bu şeytanın planlarına karşı ayık ve uyanık olmak o geçirdiğimiz küçük denenmelerde imanımızı zedelememek gerekli.
Ef 6:11 İblis'in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı'nın sağladığı bütün silahları kuşanın.http://
Müjdeyi duyurma şekli kadar müjdeyi duyuranın hayatı, davranışlarıda önemlidir, Pavlus’un hayatına baktığımızda, mütevazi, dünyasal olan hiçbir değerin ardından gitmeyen alçak gönüllü, bilgili birisi idi ve Öyleki o kadar yerde Müjdeyi duyurmuş ama hiç kimse onun arkasından eleştirebilecek bir şey bulamamıştır, hepimiz ve herkes teoloji eğitimi alıyor, aldık veya alabiliriz ve bu eğitimde aldıklarımız çok kısa bir sürede unutulabilir sadece konu başlıkları aklımızda net kalabilir, Evet ben A Milenyumcuyum, Ben Calvinin 5 noktasına inanıyorum ve bu 5 noktanın isimleri şunlardır gibi başlıkları bilebiliriz, ama zamanla bunların açılımlarını birebir hatırlayamıyoruz, sadece o konu ile bir soru vermeden önce biraz düşünüp, ön hazırlıktan sonra hatırlayabiliriz, ve bu teolojiyi başkalarına vererekte bir şey elde edemeyiz, zamanla bizim unuttuğumuz gibi onlarda bunu unutacaklar, ama unutulmayacak olan sevgidir, temiz yürektir, samimi Hristiyanların olması gerektiği gibi davranıştır, bugün samimi Hristiyan bir insan pavlus’a sanırım hala eleştirecek veya yanlışını söyleyecek bir şey bulamamıştır, hiçbir zaman Kendisini Tanrı’nın, Tanrı’nın işlerinin ve Tanrı’ya ait olanların önüne geçirmemiştir, onlar için hep zülmlere, baskılara dayanmıştır, rahat yapabileceği yolculukları bile (elcilerin işleri 18:20-23) yürüyerek o zor şartlarda yapardıki belki yeni imalı kardeşleri biraz daha teşvik edebilmek için onlara yeni birşeyler öğretebilmek için vaktini harcardı, hatta hapishanede iken bile onlara mektup yazarak onları teşvik etmiştir, bugünlerde biz yeni imanlı Tanrı hizmetçilerininde böyle şeylere ihtiyacı vardır. Çünkü ülkemizde çok yaygın incil okulları bulunmamaktadır, ama samimi imanlıların yaptıkları dualar ve Tanrı'nın karşılıksız lütfu sayesinde heryerde imanlılar çıkmaktadır ve bunlara önderler gerektir ve önderlerin eğitimleri gerektir, eğer bu eğitimi almazsak belkide kelamı yanlış yorumlayıp eksik öğretebiliriz (Elçilerin işleri 18:24-28 Appollos örneğindeki gibi) Bugün ülekmizdede onlarca yıllık samimi ve bilgili imanlılar vardır bunlarda yeni yetişen önder adayları ile sabırla eğitmek, öğretmek, teşvik etmek onlarında görevleridir.
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:30 PM   #3
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 239
Tecrübe Puanı: 157016
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

İşte ancak o zaman Tanrı’dan karşılıksız aldığımızı, yine karşılıksız verebiliriz, yoksa bizdeki yanlışlıklardan dolayı Göklerdeki babamıza küfür bile edebilirler (Romalılar 2:24) ama aksini yaparsak Babamızı yüceltebiliriz,
Mat 5:16 Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerde olan Babanızı yüceltsinler!
Müjdecilerin hayatlarına bakmışken geçimleri konusunada değinmek yerinde olur, yine tek sarsılmaz kaynağımız İncil şöyle diyor,
1Ko 9:14 Bunun gibi, Müjde'yi yayanların da geçimlerini Müjde'den sağlamasını Rab buyurdu.
Pavlus’ta gerektiğinde çadırcılık yaptı, ama geçimini sağlayacak kazanacak kadar geliri olduğunda (Elçilerin işleri 18:5) hemen çadırcılığa ayırdığı vakitten de vazgeçip tam zamanlı çalışmaya başlamıştır, günümüzde de kiliselerde Önderlerin maaşları, hizmetçilerin maaşları yurtdışından gelen destekler tarafından karşılanmakta ve buda Kutsal Kitap öğretilerine uygundur.
Rab'bin sofrasının çok büyük sevinç ve esenlik içinde yapıldığını görmekteyiz, yalnız o dönemde, şimdiki gibi bir parça ekmek veya küçük bir yudum şarap değil, normal bir sofra paydaşlığı ile bu sofradan aldıklarını görüyoruz, Vaftizde ise tek bir şekil söylemek imkansız (Serpme, Batırma, Daldırma) ancak bugünle aynı olan ve en önemli olan şeyin BABA, OĞUL ve KUTSAL RUH'un adı ile yapılmasıdır.
Sakramenteleri uygulama konusunda ise özellikle 2 defa vaftiz olmak mümkün değildir ancak eksik öğretilerden sonra (Kutsal Ruh Vaftizini bilmeyip, Yahyanın çağrısına göre vaftiz olanlar) 1 defaya mahsus Elçilerin İşleri 19'ta bunu görüyoruz, ancak dikkat edilmek gerekiyor farklı teolojilerden değil, ancak Yakınen tanıdığım birkaç insan Amerikada farklı teolojik kiliseye katıldıklarında 2. defa vaftiz olmuşlardır / oldurmuşlardır. Sanırım bu vaftizi Kutsal Kitap'ın bu bölümüne bağdaştırmak yanlış yapmış oluruz, veya ilk vaftiz yapan Kilise'yi yanlış öğretiş veren bir Kilise gibi düşünmemiz gerekir.
Sakrament olmayan ama başka ibadet türleri bugünde hala devam etmektedir, Oruç Tanrı'yı hoşnut eden ve diğer ibadeti pekiştiren bir olaydır. bu ibadet bazı kiliselerde her zaman tutulabildiği gibi bazı Kiliselerde ise Kutsal Kitap öğretişlerine göre özel takvim dönemleri vardır (Elçilerin işleri 27:9) (Antakya Kilisesi Barnaba ve Pavlusu gönderirken, Pavlus ve Barnaba'nın tekrar dönüşünde yerel topluluk önderleri)
İlk Kilise dönemindeki tapınma, müjdecilik, iman ve diğer uygulamaları takip bizlerde buna göre yapmamız çok isabetli olur ancak bazı şeyleri bilmeliyizki, sadece o döneme özel olaylardı veya o dönemdeki gibi Herkese verilmesi gibi bir şart yoktur örneğin Bilinmeyen dillerde konuşmak veya Hagavos gibi Peygamberlik etmek. Veya kendimizi bende Tanrı'nın elçisiyim diye ortaya çıkmak, veya Pavlus'un, Petrus'un yaptığı gibi ellerine, eteklerine dokunanların ayağa fırlayacaklar gibi Tanrı'nın biz günümüz Hristiyanlarına bir Armağan borcu yoktur, bunu var diye iddia edenler ise TV lerde yaptıklar showlar aracılığı ile tüm samimi hristiyanları zor durumda bırakmaktadırlar, buda gösteriyorki kendisine illa böyle şifa armağanı, bilinmeyen dil armağanı, peygamberlik armağanı olduğunu söyleyenlerin bu iddaları Tanrısal değildir.
Sonuç olarak Rab hem 2000 yıl önce hem bugün Hizmet edenleri, Ona inanları bereketleyecek ve sonsuz yaşama alacaktır. Ama en güzeli Doğruyu, doğru biçimde uygulamak yapmaktır.
Vahiy 2:7 Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelene, Tanrı'nın cennetinde bulunan yaşam ağacından yeme hakkını vereceğim.'
Vahiy 2:10-11 Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma! Bak, İblis sizi sınamak için aranızdan bazılarını yakında zindana atacak ve on gün süreyle sıkıntı çekeceksiniz. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, ben sana yaşam tacını vereceğim. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelen, ikinci ölümden hiçbir zarar görmeyecek.'
Vahiy 2:17 Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelene, saklı mandan vereceğim. Ayrıca, ona beyaz bir taş ve bu taşın üzerinde yazılı olan yeni bir ad, alandan başka kimsenin bilmediği bir ad vereceğim.'
Vahiy 2:26-29 Ben Babamdan nasıl yetki aldımsa, galip gelene, yaptığım işleri sonuna dek sürdürene ulusların üzerinde yetki vereceğim. Onları demir çomakla güdecek, çömlek kaplar gibi kırıp parçalayacaktır. Galip gelene sabah yıldızını da vereceğim. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'
Vahiy 3:5-6 Galip gelen, böylece beyaz giysiler giyecek. Böylesinin adını yaşam kitabından hiç silmeyeceğim. Babamın ve O'nun meleklerinin önünde o kişinin adını açıkça anacağım. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'
Vahiy 3:12-13 Galip geleni Tanrımın tapınağında bir sütun yapacağım. Böyle biri artık oradan hiç ayrılmayacak. Onun üzerine Tanrımın adını, Tanrıma ait kentin, yani gökten, Tanrı'nın yanından inen yeni Kudüs'ün adını ve benim yeni adımı yazacağım. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'
Vahiy 3:21 Ben nasıl galip gelerek Babamla birlikte Babamın tahtına oturdumsa, galip gelene de benimle birlikte tahtıma oturma hakkını vereceğim. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'"
ST. PİERE KİLİSESİ Antakya’ya hakim, kentin kuzeydoğusunda, Reyhanlı çıkışı yakınında Stauris (Hac) Dağı’nın eteğinde Aziz Pierre Mağara Kilisesi bulunmaktadır.
Aziz Pierre Antakya’daki ilk toplantısını ve ilk vaftiz törenini Habib Neccar Dağı’nın (Haçdağı) eteklerinde yapmıştır. Yahudi Mahallesi’nin kenarındaki mağarada toplananlar Hristas dinine bağlı anlamına gelen Hıristiyan ismini ilk kez burada almışlardır. Bu mağara-kilisede Aziz Pierre ve Aziz Barnabas ilk Hıristiyan cemaatine vaaz vermişlerdir. Böylece bu mağara-kilise Hıristiyanlığın ilk kutsal kilisesi olarak kabul edilmekle beraber ne zaman gerçek anlamda kiliseye dönüştüğü kesinlik kazanmamıştır.
Mağara-kilisenin girişinde biri büyük, ikisi daha küçük olmak üzere üç kapısı vardır. Sağır ve yuvarlak kemerlerle cephenin tek düzey görünümü böylece giderilmiş, yuvarlak ve yıldız şeklindeki sembolik pencereler de onları tamamlamıştır. Kutsal mağaranın döşemesindeki mozaikler V.yüzyıla aittir. Mağara içerisindeki duvarların tümü XII.-XIII.yüzyıla ait fresklerle kaplı olmasına rağmen günümüzde bunların yalnızca izleri görülebilmektedir.
Mağara-kilisenin girişinde 9,5 m. Genişliğinde, 13 m. derinliğinde ve 7 m. yüksekliğinde bir bölüm vardır. Buradan ibadet mekânına geçilmektedir. Buradaki apsid bölümünde Aziz Pierre’nin mermer sandukası ile duvarın üzerinde mermer bir Meryem heykeli dikkati çekmektedir. Mihrabın sağında kayalardan sızan, kutsal olduğuna inanılmış suların toplandığı havuzda vaftiz törenleri yapılmıştır. Mihrabın soluna açılmış kapıdan, 3 m.den sonrası duvarla kapatılmış bir tünel görülmektedir. Hıristiyanlığın ilk yıllarında Romalıların ani baskınlarına önlem olarak bu tünel kaçış amacıyla kullanılmıştır.
Haçlılar döneminde kilise birkaç metre daha uzatılmış ve yerel taş malzeme kullanılan iki kemerle ön cepheye bağlanmıştır. Ön cephe Papa IX.Pius’un isteği ile Kapuçin rahipleri tarafından 1863 yılında restore edilmiştir. Bu çalışmalara Fransa Kralı III.Napolyon da maddi katkıda bulunmuştur.
Kilisenin içerisinde, sunağın çevresinde bir takım mezarlar bulunmaktadır. Mağara kilisenin önündeki alanın birkaç yüzyıldan beri mezarlık olarak kullanıldığı da burada yapılan çalışmalar sonucunda anlaşılmıştır.
Aziz Pierre Mağara-kilisesi Nasturi Kilisesi’nin Bizans Kilisesi’nden ayrılmasıyla eski önemini yitirmiştir. Günümüzde Aziz Pierre’nin şehit edildiği, Vatikan’ın kutsal yer ilân ettiği Mağara-kilise 1963 yılında Papa IV.Paul tarafından Hıristiyanların Haç yeri olarak ilan edilmiş, her yıl 29 Haziran’da buraya gelen din adamları ve cemaatin katıldığı toplulukla kutsal ayinler yapılmaktadır. Bu törenlere her yıl Vatikan’ın temsilcisi de katılmaktadır.
ST. SİMON MANASTIRITerk-i dünya tarikatının merkezidir. Burada kilise, vaftizhane,sarnıç ve diğer mimari kalıntılar görülebilir. Stilitler tarikatının kurucusu Saint Simon Stilit(İ.S.389- 459) olarak kabul edilmektedir. Kilikya ile Suriye'nin birleştiği sınır bölgede doğduğu ve genç yaşta Antakya'da yaşamaya başladığı görülmektedir. Simon bir manastırda aldığı temel din eğitiminden sonra kendini kentin dışında bir hücreye kapattı. Burada 3 yıl yaşadıktan sonya kentin yakınında bir dağa çıkarak, burada kendini bir kayaya zincirledi ve çevresine çizdiği bir çemberin dışına çıkmadan yaşamaya başladı. Sabrı, dayanıklı, inancı kısa zamanda duyulduğu ve Hıristiyanlık dünyasının her yanından hastalar, dertliler, çaresizler vb. Simon'a akmaya başladılar. Başlangıçta Simon biraz yüksekçe bir yere çıkarsa biraz soluk alabileceğini düşünmüş olmalıydı. Zamanla tepesine tünediği sütunun yüksekliği arttı. Son sutuna 13 m. olup en tepesinde 2 m2. genişliğinde bir bölüm vardır. İnsanlardan yatay olarak kaçma umudunu yitiren Simon'un dikey olarak dikey olarak kaçmaktan başka çaresi kalmadığını söyleyenler de çıkmıştır. Terk-i dünya tarikatının merkezi olarak bilinen St. Simon Manastırı, Samandağ-Antakya arasında Antakya'ya 18 km. uzaklıktadır. St. Simon Tepesi denilen ve denizden yüksekliği 479 m. olan bir tepe üzerinde bulunan manastır kalıntıları, 100x150 m2.lik bir alan üzerindedir. Kilikya ile Suriye'nin birleştiği sınır bölgede doğan ve genç yaşta Antakya'da yaşamaya başlayan St. Simon, (İ.S. 389-459) Stilitler tarikatının kurucusu olarak kabul edilmektedir. Bir manastırda aldığı temel din eğitiminden sonra kendini kentin dışında bir hücreye kapatan Simon, burada 3 yıl yaşamıştır. Daha sonra kentin bir kayaya zincirlemiş ve çevresine çizdiği bir çemberin dışına çıkmadan yaşamıştır. Sabrı, inancı kısa zamanda duyulmuş ve Hıristiyanlık dünyasının her yanından hastalar, dertliler, çaresizler vb. Simon'a gelmeye başlamıştır. M.S.VI.yy.da St.Simon adına buraya bir Manastır yapılmıştır. Burada inzivaya çekilen St. Simon'un, 20 m. yüksekliğindeki taş sütun üzerinde 45 gün yaşamış olması, Guinnes Rekorlarkitabında bir rekor olarak kaydedilmiştir. Bu sutununkaidesini bugün de görmek mümkündür[/B][/B][/B][/I][/COLOR][URL="http://[URL=http://www.yukle.tc][/URL]"]http://[URL=http://www.yukle.tc][/URL
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:31 PM   #4
~*İNB_37*~
Administrators
 
~*İNB_37*~ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Nov 2008
Mesajlar: 1.148
Tecrübe Puanı: 438018
~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute~*İNB_37*~ has a reputation beyond repute
Standart

süper konu aydın eline sağlık gerçekten geçmiştekiyle şimdiki ler arasında fark var eline koluna sağlık güzel paylaşım
__________________
İşin içine çok aşçı girdi mi, çorbanın tadı tuzu kalmaz...(valla çok doğru bi söz)


~*İNB_37*~ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:33 PM   #5
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 239
Tecrübe Puanı: 157016
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

http://1947 de bir Bedevi çobanın, Ölü Deniz kenarında otlattığı keçilerinden biri, bir mağaraya girince, onu çıkarak için bir taş atar. Kırılan bir küp sesi.... Küpten, altın değil, bezlere sarılmış kağıt tomarlar çıkar... Yazılı kağıtlar.... 2000 yıldır keşfedilmeyi bekleyen yazılar. Ölü Denizin batı yakasına yayılmış bir çok mağara ve harabede binlerce ve binlerce yazılı kağıt, deri hatta bakır levha bulunur. Tarihi ve arkeolojik değerden önce, antika meraklılarının parasal değeri hız kazanır. Elden ele geçen buluntular 1954 yılında, Wall Street Journal'in ilan sayfalarına kadar sıçrar: "Dört adet Ölü Deniz Yazıtı, kelepir satılıktır...". Yazıtlar, arkeolog-tarihçi-din adamı grubunun elinde toplanmaya başlar. Bedevi çobanın karanlık mağaraya attığı taşı, sonraki 40 yıl boyunca 40 akıllı (!) çıkaramayacak ya da isteyerek çıkarmayacaktır.
O günlerde Kudüs'te, Rockfeller Vakfının finanse ettiği bir kurum vardır: "Ecole Biblique". Başındaki kişi Peder Roland de Waux'dur. Kazıların yönetimi, buluntuların sınıflandırma, çeviri ve yayımı işi Ecole Biblique'e , daha sonra özellikle bu amaçla kurulan "International Team"e verilir. Bu aslında bir görev değil bir ayrıcalıktır. De Waux tüm işi yürüten, daha doğrusu yönlendiren kişidir. http://
Yazılar İbranice ve Aramicedir. Yazıldıkları tarih, C-14 testine göre İ.Ö. 33 (200 yıl + ya da - ) olmalıdır. Romalı tarihçiler Philo ve Josephus'un bölge ile ilgili yazdıkları ile kurulan paralellik, yazıtların İ.Ö. 150- İ.S. 40 tarihlerine denk düştüğünü gösterir.
Yazıtlar iki genel bölüme ayrılıyor: "Biblical" (Dinsel) ve "Secterian" (Tarikatle ilgili). Bu ayırım ve International Team'in bunlara bakış açısı çok önemli. Yazıtların değerlendirilmesi, araştırmanın yönlendirilişi, International Team'in tüm olayı ele alış biçimi bu ayırımla yakından ilgili. Kilisenin tartışmasız gücü, XIX. yüz yılla birlikte sarsıntıya uğrar:
-Arkeoloji, Hıristiyan dogmalarını sorgulayan bulguları gün ışığına çıkarır: Schilemann, Anadolu ve Yunanistanda; Sir Charles Willson Kudüste; Flinders Petri Mısırda; Robert Coldeway Babilde önemli bulgular gerçekleştirir.
-Ernest Renan yazdığı kitaplarla (İsanın Yaşamı- Hıristiyanlığın Kökeni- İsrail Halkının Kökeni) tabuları yıkar. Cin, artık şişesinden çıkmıştır. Vatikanın, o cini, şişesine sokma gayretleri boşunadır.
-Bilim, Darwin' in çıkışları ile, kilisenin ana dayanağını sarsar.
-Siyasi gelişmeler, 1870'lerin Alman İmparatorluğu, artık kilisenin desteğini aramıyacak güçtedir. Garibaldi'nin kurduğu İtalya birliği, Vatikan'ı Romaya hapseder.
http://
Vatikan, dört yandan gelen saldırıları karşılamak üzere seçkin bir grup yetiştirmeye karar verir. Bu grup kiliseye yönelik saldırıları etkisiz hale getirmek üzere hazırlanır. Böylece "Katolik Modernist Akımı" doğar. Vatikanın emirleri ile hareketin düşünsel forumu olarak Ecole Biblique, peder Lagrange tarafından kurulur. Modernistler gerçekten iyi yetiştirilirler. Kısa sürede kilisenin dogmalarını sorgulayacak düzeye gelirler ve başkaldırırlar. Modernizmin düşünsel çekirdeği olarak kurulan Ecole Biblique, başkaldırı hareketini boğmak görevini üstlenir. Ve ironik bir sonuç: Modernistlerin kitapları, Vatikanın yasak yayınlar kataloğunda baş köşeyi alır. Papa Leo XIII, 1903'te "Pontifical Biblical Commision"u kurar. Komisyon "Tanrının sözlerinin (!) her türlü hata ve kötü düşünceden korunması" ile görevlidir. Peder Lagrange, komisyonun üyesidir. Ecole Biblique'in sonradan gelecek başkanları da komisyonun üyesi olmuştur. Ecole Biblique tarihi ve arkeolojik bulguların, katolik doktrinine uygunluğunu kanıtlamak gibi bilimsel (!) bir uğraş içindedir. Komisyonun doktrindeki otoritesini sorgulayacak hiç bir araştırma-sonuç-öğretiye izin yoktur. Komisyonun bu gün (1992) başkanı olan kardinal Joseph Ratzinger, aynı zamanda "Congregation For the Doctrin of the Faith" enstitüsünün de başıdır. Bu nstitü, 13. asırdan beri varlığını sürdürmektedir. 1542'deki adı "Holy Office"tir. Daha önceki adı ise "Holy Inquisition"dur (Kutsal Engizisyon). Böylece kardinal Ratzinger'in, günümüzün "Büyük Engizitör"ü olduğu anlaşılır.
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:36 PM   #6
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 239
Tecrübe Puanı: 157016
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

-Nihayet Josephus ve Philo'nun anlattığı Esseneler, sakin, pasif, bu dünya ile ilgisi olmayan keşişlerdir. Oysa, harabelerdeki buluntular ve "Savaş" yazıtı, Kumran ve çevresine yerleşmiş bu insanların, geleneksel Essene imajından çok, o günlerde bölgede, Roma baskısına ve Roma'nın işbirlikçisi olan Yahudi yaşamına karşı başkaldırıyı yürüten "Zelot" tanımına daha çok uyduğunu gösterir.
Burada, Ölü Deniz Yazıtlarının ortaya hangi gerçekleri çıkarabileceği ve Vatikan'ın bunu, Ecole Biblique ve International Team kanalı ile, niçin önlemeye çalıştığını anlamak için, o günlerin ve o çevrenin atmosferine kısaca bakmak gerekir.
Yahudiler, en başından beri, dinsel ve laik önderlerin ortaklaşa yönettiği bir toplum olagelmiştir. Dini liderler, Levi kabilesinden Aaron'un halefleri olan Zadok'lardandır; laik liderler, Juda kabilesinden Davud'un halefleridir. Babil sürgünü ve daha sonra İskender ile başlayan Helenistik etkilerin derinleştirdiğiyozlaşma, politik boşluğun ötesinde, dini liderliğin yapısını ve toplum üzerindeki etkisini bozmuştur. Sonunda, İ.Ö. 167'de, Mattathias Maccabeaus, bir Yunan görevlinin kurban konusundaki pagan isteğine karşı çıkarak isyanı başlatır. Maccabeaus ilk Zelot'tur. Oğlu Judas inzivaya çekilir (Musa, İsa ve Muhammed gibi) ve sonra kardeşleri ile beraber, Kutsal Topraklarda, yeniden Musa yasasına uygun düzeni kurar. Maccabeaus'un yandaşları Makkabiler İ.Ö. 76 yılına kadar kontrolu elinde tutarlar. Sonra yine yozlaşma ve Kral Antipas.
Yazıtların, "Biblical" ve "Secterian" olarak iki ana bölüme ayrıldığı, Biblical bölümün International Team ve Ecole Biblique tarafından ön plana çıkartılıp, Secterian bölümün gölgede bırakıldığı bilinmektedir. Kutsal Toprakların o dönemdeki havası ve o hava içinde, Kumran topluluğunun gerçek kimliği, yani Essenelerin gerçek yüzü, Secterian bölümlerde verilmiştir: Roma Kutsal Topraklara hakimdir. Herod Antipas kukla bir kraldır. Yahudi bile değildir. Durumunu halka kabul ettirmek için, bir Maccabi prensesi ile evlenmiş, yeterince güçlenince de karısı ve kardeşlerini öldürtmüştür. Dini lider de Roma'nın uydusudur. Dış etkiler, iç yozlaşma, Yahudi toplumunu alt üst etmiş, Kutsal Topraklardaki yaşam Musa kanunlarının dışına itilmiştir. Roma'yı kovmak ve Musa düzenini yeniden kurmak için ölüm-kalım savaşı veren insanlar çıkar...Bunlar Zelot'lardır...
http://
Bu noktada, İncillerde ve kilisenin yüz yıllar boyu süregelen araştırmalarında hep gölgede bırakılmış bir isimden söz etmek zamanı geliyor: James!.. İsa'nın kardeşi. Ondan sadece Acts (Nebilerin İşleri) kitabında, bir iki yerde bahsedilir. Kumran yazıtlarında James'in önemli bir yeri vardır ve adı "The Righteus" tur (Haksever). "İlk Kilise"nin (Early Church) önderidir.
Milat yılları... Kutsal Topraklar... İlk Kilise veya ilk mabet... Özgür bir ülke ve Musa yasaları için ölümüne savaşan insanlar, Zelotlar. Esseneler, Kumran'lılar... Bunlar İlk Kilise'ye ve onun liderine bağlı, değişik isimlerle anılan aynı insanlar. Sadece Kumran'da değil, Kutsal Toprakların tamamına yayılmış yasa ve "Yol"un savaşcıları… Geleneksel Essene çerçevesinin çok dışında bir topluluk, örgütlü bir güçtürler. Üyelerini, yeni üyeler bulmak, para toplamak için görevlendirir. Suikastler düzenler. İsyanlar tertipler, kaleler kurar, Roma'yı o tarihte 80.000 kişilik bir ordu gönderecek denli ürkütürler. James'in liderliğindeki İlk Kilise... "Yasa"yı ve Kutsal Toprakları korumak için, toplu intiharlara sürüklenen dava insanları, Zelot'lar... Paul, bu ölüm-kalım savaşının fırtınalı atmosferini "Düşmanınızı Seviniz" anlayışına varacak biçimde, neden pasifize etmiştir? Bu bir yorum farkı mıdır? Yoksa ihanet mi? Romalı Paul, Zelotların savaşını yozlaştırmaya çalışan bir Roma ajanı mıydı?
Ölü Deniz (Kumran) Yazıtları, Ecole Biblique ve International Team'in tekelinden kurtarılıp, tarafsız, yani Vatikan etkisinden uzak otoritelerce incelendiği zaman, Hıristiyanlığın kökenini sarsan sorular ortaya çıkmıştır. International Team'in yayınları skandal olarak değerlendirilmiştir.
Pek çok yazıtın (belki bilinenden çok) yeraltı dünyasında, antika piyasasında olduğuna, hala keşfedilmeyi bekleyen mağaraların varlığına inanılmaktadır. Bunların tümü toparlanıp, önyargıların dışında incelendiği zaman, belki üç büyük dinin temelleri ve ortak yanları daha iyi ortaya çıkacak, bir tek Tanrı'ya inanan insanlar arasındaki yüz yıllardır süregelen düşmanlığın anlamsızlığı daha iyi anlaşılacaktır. Din kurumunun, onu sahiplenenlerin elinde, ne korkunç bir silâh haline getirilebileceği de daha açıkça ortaya çıkacaktır

http://
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:37 PM   #7
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 239
Tecrübe Puanı: 157016
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

emre konuyu açtıktan sonra düzenleme yapamıyorum ben bi zahmet düznlersen sevinirm bide yazılar mavi olsun
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-10-2009, 10:02 AM   #8
DAYI
Tecrübeli Üye
 
DAYI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 2.103
Tecrübe Puanı: 593018
DAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond reputeDAYI has a reputation beyond repute
Standart

selamünaleyküm gençler hızlanıyor maşallah ustalarda bi hareketlense çok iyi olacak sağolun evlatlar kaleminize klevyanize güç versin rabbim sağolun
__________________
YAMUK AĞAÇTAN DÜZ BASTON ÇIKMIYOR EFENDİ ÖNCE SÖZLERİNİN ARKASINDA DİK DURMAYI ÖĞRENECEKSİN...
DAYI isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
Yok


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı



WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:48 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.