06-14-2008, 07:08 PM | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
Düzce
Batı Karadeniz' in ayakta kalan tek antik kenti olan Düzce' nin tarihi M.Ö. 1390 - 800 yılları arasında hüküm süren Hitit (Eti) medeniyetine kadar uzanır. Düzce ve çevresi 15. yüzyıldan beri bilinmektedir. Bilhassa Evliya Çelebi' nin Seyahatname' sinin ikinci cildinde Düzce' deki bit Tuz Pazarı' ndan bahsetmektedir. Düzce' nin tarihini dört zaman döneminde ele alabiliriz;
Eski Zaman Bitinyalılar Devri : Bu dönemde Düzce hemen hemen ortada yoktu. Ancak Prusyas (Üskübü) mevcuttu. Düzce ise düz ve geniş bir ova hatta bataklıklar halinde, Bitintyalıla' ın oturdukları yerlerin doğusunda kalıyordu. Roma ve Bizans Devri : Prusyas (Üskübü) ile birlikte Düzce ovasında çok geri durumda iken Bitiuyoji Nikomed, Romalılara vasiyet ederek hayata gözlerini yumdu. III. Nikomed' in oğlu Filmostan' dan sonra ise Bitinya bir süre tamamen Romalıların idaresi altına kaldı. Düzce' nin bu zamanki hali I. devreye göre biraz daha gelişmeye yüz tutmuş görünüyordu. Bitinyalılar devrinde bataklık halinde bulunan Düzce Ovası Romalılar zamanında ıslah edilerek ziraat için daha elverişli bir hale getirildi ve yavaş yavaş iskan edilmeye başlandı. Romalılardan sonra bu bölge Bizanslıların hakimiyetine geçti. İşte Düzce' nin gelişmesi, parlaması bu devrenin son zamanlarına rastlar. Osmanlılar Devri : Osmanlı İmparatorluğu zamanında Orhan Gazi' nin komutanlarından Konuralp Bey 1323 tarihinde burayı Bizanslıların hakimiyetinden kurtararak imparatorluk topraklarına kattı. Düzce' nin Konsopa adını alması bu devirdedir. O zaman ilk ilçe merkezi Gümüşabadı' dır. Daha sonra ilçe mekezine Üskübü denildi. Merkezide Prusyas (Üskübü) idi.Düzce bu sıralarda ticaret ve arazi bakımından Üskübü' yü ve ilk ilçe merkezi olan Gümüşabadı' yı gölgede bırakacak şekilde gösterdi. 1871 yılında ise ilçe merkezi Düzce' ye nakledildi. Cumhuriyet Devri : Bu devirde her yerde olduğu gibi büyük bir gelişme gösteren Düzce Türkiye' nin en işlek ve zengin ilçesi oldu. D-100 karayolu ve TEM otobanının geçmesiyle ulusal ve uluslar arası boyutta gündeme geldi. 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra kısa sürede yeniden kalkınabilmesi için 9 Aralık 1999 tarihinde 81. ilimiz oldu. TARİHİ YERLERİ Prusias Ad Hypium Düzce'ye bağlı Konuralp beldesinde yer alan antik şehrin tarihi, milattan önce 3. yüzyıla kadar dayanıyor. Konuralp ilk olarak tarih sahnesine Hypios adı ile çıkıyor. Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada son bulan bir tepenin üzerine kurulan kasabanın adı Hypios'dan sonra Kieros olarak anılmaya başlamış. Kieros'un tarihi de tam olarak aydınlatılamamıştır. Mariandynlere ve Herekleia Devleti'ne karşı harekete geçen Bithynler, kralları 1. Prusias (M.Ö.283 - M.Ö.183)'ın eliyle Sangarios'un doğusundaki Kieros'u zaptettiler. Antik Tiyatro (40 Basamaklar) Konuralp'in etnik zenginliğini gösteren en önemli kalıntılarından biri de tiyatrosudur. Halk arasında 40 Basamaklar olarak da bilinen antik tiyatro, M.S. birinci yüzyıla kadar yöreye hakim olan Prusias Krallığı döneminin sanatsal zenginliğini gösteren en canlı eserler arasındadır. Adı her ne kadar 40 Basamaklar olarak anılsa da, tiyatro ilk zamanlarından bu güne, sahnesi yıkılmış, oturma kademeleri ise yarı yarıya yok olmuş bir eser olarak kalmıştır. Lahit Konuralp'in batısındaki Tepecik Nekrapolü'nde 1937 yılında bulunmuştur. Eser, Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Mermerden yapılan bu eser 1.20 metre yükseklik, 1.22 metre genişlik ve 2.47 metre uzunluğa sahiptir. Lahitin tüm yüzeyinde kabartma boğa başlarıyla birbirlerine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir. Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır. Lahit M.Ö. 1. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Mozaikler 1997 yılında Konuralp Turizm Tanıtma Derneği tarafından başlatılan girişimler sonucunda Kültür Bakanlığı2ndan izin alınarak Bolu Müze Müdürlüğü'nün gözetiminde mozaik için yeniden kazı başlatıldı. 1959 yılında bulunan ve üzeri kumla kapatılan mozaikler ortaya çıkarıldı. 40 metrekarelik mozaik zeminde lir çalan Orpeus, çevresinde hayvanlar ve dört köşesinde dört mevsim tasvirli kadın başı figürleri bulunuyor. Akçakoca Ceneviz Kalesi Kalenin batısı ve doğusunda bulunan plajlar ve kale etrafında bulunan çay bahçesi sayesinde kale hiç yalnızlık çekmiyor. Konumu itibariyle yıl boyunca ziyaretçi akınına uğrayan kale moloz taşlarla bir burun üzerine inşa edilmiş. Kesin kanıt olmamakla beraber Cenevizliler tarafından yapıldığı söylenen kale günümüzde mesire yeri olarak kullanılıyor. Gerçekte Selçuklulardan kalma olan kale, Osmanlılar tarafından onarılmış, Cenevizlilere karşı kullanılmış diyenler de bulunuyor. Giriş kapısı yanında bir kulesi olup, deniz tarafında duvarları yıkılmış olan kale içinde bir su sarnıcı yer alıyor. Altı Kapı Köprü, surlar, su kemerleri dönemin izlerini taşırken, şehir merkezinin güneyinde Düzce'den gelen ana caddenin sağında Antik Tiyatroya uzanan dar bir yol üzerinde Atlı Kapı olarak anılan bir kapı bulunuyor. Sokağa da adını veren Atlı Kapı'nın ikinci defa kullanılmış olan yerel taştan yapılmış büyük bir lentosu bulunuyor. Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın bir Prusias vatandaşı tarafından annesine mezar kitabesi olarak yapıldığı sanılıyor Mermer Köprü Konuralp'in batısından geçip, Efteni Gölü'ne dökülen Tabak Deresi üzerindeki mermer köprünün bu gün yalnızca 10 m.lik üç kemeri görülebiliyor. Köprü mimari bir özelliğe de sahip: Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış. Mermer Köprü'nün, 50 yıl önce inşa edilen yeni köprünün yapımına kadar kullanıldığını da biliniyor. Ancak yarısının, ne zaman ve nasıl yıkıldığı konusunda kesin bir bilgi yok. Yarısı yıkılmış olmasına rağmen bugün bile taş yapısı bozulmamış. Akçakoca yolu üzerinde sürdürülen yol genişletme çalışmaları kapsamında dere üzerine yapımına başlanan ikinci köprünün kazıları sırasında tarihi mermer köprü de çevresi açılarak gözler önüne çıkartılmış. Surlar Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait surlar Bugün, Roma çağına ait olan kale duvarlarından hiç bir kalıntı görülmüyor. Ancak, İ.S. 253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanına ait sikkede, Prusias-ad-Hypium'un iki kuleli şehir kapısının tasviri, bize Roma dönemindeki kale ve kuleler hakkında bilgi veriyor. Bizans çağı surlarının 200 m.lik bir kısmı ise hala ayakta. Bu surlar, Akçakoca yolu kenarında, antik köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlayarak Hamam Sokağı'na kadar devam ediyor. Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı bugün kimi yerde evlerin temelini kimi yerde de bahçe duvarlarını oluşturuyor. Atlı Kapı'dan güneye doğru surlar Atlı Kapı'dan itibaren, surlar bir süre daha güneydoğu istikametine doğru devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor. Kale duvarları, birbiri üzerine konan kitabeli sunaklar, kaideler, tiyatroya ait oturma kademeleri ve büyük bloklarla yapılmış. Bizans dönemine ait olan surların büyük bir kısmı yarı yarıya toprak altında kalmış. Diğer tarafta şehrin yüksek kısmında, akropolde, Osmanlı dönemine ait surlar bulunuyor. Bu surların bulunduğu çevrede yörenin meşhur ağası Topçuoğlu Ailesi'nin konağının bulunduğu belirtiliyor Su Kemerleri Şehrin eski su tesisatından kalma 11 tane istinat ayağı, su kemeri ile antik tiyatro ve akropol tepesi, Kasım Köyü yolu üzerindeki tepeler üzerinde hala sağlam olarak duruyor. Üzerinden geçen su kanallarını taşıdığı sanılan su kemeri, moloz taş ile yapılmış. Su kemeri kimi kaynaklara göre Osmanlılar dönemine, kimi kaynaklara göre ise daha eski dönemlere ait olarak belirtiliyor. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Etiketler |
Yok |
|
|