06-12-2008, 12:27 PM | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: May 2008
Mesajlar: 1.482
Tecrübe Puanı: 10 |
Van
Van Doğu’da turizmin başkenti olmaya aday. Urartu uygarlığının başkenti oluşu, gölü, kedisi, çok özel mutfağı, kahvaltı salonları, konuksever halkı ile yerli-yabancı gezginlerin aradığı birçok şey var Van’da. Türkiye’nin Doğusunun incisi diye boşuna dememişler Van’a. Neredeyse deniz büyüklüğünde olan ve Vanlıların da gölden çok deniz diye tanımladıkları Van Gölü’nün kıyısında binlerce yıllık bir uygarlığın üzerinde gelişmiş bir kent olması, bugünkü Van’ı her yönüyle çekici kılıyor. İran sınırında ve tarihi ipek yolu üzerinde bulunması, Van’ı her devirde ekonomik açıdan canlı yapmaya yetmiş. Bugünkü Van, modern bir kent görüntüsünde. Geniş bulvarları, meydanları, iş merkezleri ile Van’a tatil ya da iş amacıyla gelmiş ziyaretçiler aradıkları her şeyi bulabilecekler. Doğu Anadolu’da yeşili pek görememiş, özlemiş olacaksınız. Ama Van’a gelince bu özlem büyük ölçüde giderilebiliyor. Üstelik ulaşım da kolay. İstanbul ve Ankara’dan her gün karşılıklı uçak seferiyle ulaşılabiliyor bu güzel kente. Van kent gezisine en az yarım gün ayırmalı.
Sabah sıkı bir kahvaltının ardından yola çıkmalı. Otelinizde yapmayacaksanız eğer, çarşı içindeki kahvaltı salonlarından birine oturun. Manda sütünden kaymak, otlu peynir gibi her yerde bulamayacağınız tatları deneyin. Çok sayıda kahvaltı veren dükkan göreceksiniz. Van çarşısında kahvaltıcılar, çiçek balı, kaymak ve bölgeye has peynir çeşitleriyle masayı donatıyorlar. İştah açıcı bir görüntü ile başlıyor kahvaltıya ziyaretçiler. Van 1640 metre yüksekte ve havası oldukça temiz oksijen bol. Sıkı kahvaltı, gezi sırasında yormayacak, tam tersine güç katacak. Önce kent içinde dolaşmalı. Kent gezisinin durakları, Van Müzesi, Van Kalesi, Meherkapı ve Kedi Evi olacak. Van Kalesi’ni akşam üzerine bırakın deriz. Van Gölü üzerinden olağanüstü renk cümbüşü yaratarak batacak güneşi izleyerek günü keyifle noktalamış olacaksınız. İkinci ve üçüncü güne Van çevre gezisini koymalısınız. Çevre gezisi dedikse, çok uzaklara gitmek, saatlerce yol almak gerekmiyor. Gezinin bir bölümü Van Gölü üzerindeki adalara, kalanı da yakın yerleşimlere. Uzakları daha sonraki günlere bırakmalı. Kral Menua döneminde açılan 51 km. uzunluğundaki, bölgede tarımsal sulama amacıyla kullanılan Şamran Kanalı’nı mutlaka görmeli. Şamran Suyu denilen kanal Urartu mühendisliğinin harika bir örneğidir. Van Kalesi’nden çıkıp batı yönüne gidenler meyve bahçeleri arasından geçerek Edremit’e ulaşıyor. Kent merkezinden Gürpınar’a doğru gidip Başkale yolundaki Çavuştepe’yi de gezmeli. Burada aşağı tepedeki Tanrı İrmuşini’nin tapınağını görüyoruz. Van Anadolu'nun en büyük kapalı havzası olan Van Gölü kıyısında toprakları verimli, akarsuları bol, iklim koşulları oldukça elverişli bir yerleşim merkezidir. Bu yüzden tarihin eski çağlarından beri birçok medeniyetin hakim olduğu bir yer olmuştur. Arkeolojik araştırmalara göre Van ili yazılı tarih öncesi dönemleri M.Ö. 5000 - 3000 yılları Kalkolitik dönem başlarına kadar uzanmaktadır. M.Ö. 2000 yılında bu bölgede ilk olarak devlet kuranlar Hurrilerdir. Daha sonra Hurrilerin bölgedeki devamı olan yerli kavimler tarafından M.Ö. 900 yıllarında başkentleri Tuşba ( VAN) olan Urartu devleti kurulmuştur. Urartular M.Ö. 612 yılına kadar Van Bölgesinde güneyde yukarı Mezopotamya'ya kadar uzanan topraklarda hüküm sürmüşlerdir. M.Ö. IX. Yüzyılda Kral Sarduri tarafından Van kalesi yaptırılmıştır. M.Ö. VII. Yüzyıl başlarında Mezopotamya'dan Anadolu'ya akınlar düzenleyen Asurlular, Van kalesini ele geçirince, Urartular Tuşba yakınlarında Rusahinili (Toprakkale) şehrini kurarak varlıklarını devam ettirmişlerdir. M.Ö. 612 yılında Anadolu'ya gelen Medler, büyük Urartu Kırallığı'na son vermişlerdir. Yerleşik bir nizam kuramayan Med Krallığı, Persler'e yenilip yıkılınca Van ve yöresi M.Ö. 332 yılına kadar Pers, M.Ö. 129 yılına kadar Büyük İskender'in doğu seferinden sonra Makedonyalılar ve M.Ö. 88 yılına kadar da Partların egemenliğinde kalmıştır. Tarihi dönem içerisinde Van ve yöresi Romalılar ile Sasaniler arasında çatışma sebebi olmuştur. M.S. 395 yılına kadar Sasani, sonra da Bizans egemenliğinde kalmıştır. Hz. Osman zamanında Bizans'ı bozguna uğratan Müslüman orduları 644 yılında Van ve yöresini ele geçirmiş, bu hakimiyet Emevi ve Abbasi devletleri tarafından da sürdürülmüştür. Eskiden beri Van bölgesinde yaşayan Ermeni azınlığı, kısa bir süre Van çevresinde bir krallık kurmuş ve İslam İmparatorluğu'na tabi olmuşlardır. Hıristiyan sanatının mühim bir eseri olan Akdamar Kilisesi, aynı adı taşıyan ada üzerinde Kral Gagik tarafından 915-921 yılları arasında yaptırılmıştır. Çağrı Bey döneminde Anadolu'ya keşif amaçlı yapılan seferler, 1071 Malazgirt zaferiyle neticelenmiş, Van ve çevresi Büyük Selçuklular'ın egemenliğine girmiştir. Büyük Selçuklular'dan sonra bir süre Eyyübi egemenliğinde kalan şehir, 1230 yılında Karakoyunlular'ın hakimiyetine girmiştir. Bu tarihlerde eski Van şehrinde bulunan Ulu cami, Karakoyunlu Yusuf tarafından yaptırılmıştır. Karakoyunlular'ın Uzun Hasan'a mağlup olmalarıyla Van ve havalisi Akkoyunluların eline geçmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Safevi Devleti'ni yenen Osmanlı orduları 1458'de Van'ı fethetti ve bu fetih 1555 yılında yapılan Amasya Antlaşması ile kesinlik kazanmıştır. Van Beyler Beyliği'ne atanan Hüsrev Paşa ve Kayaçelebizade Koçi Bey, kendi adlarını taşıyan birer cami yaptırmışlardır. Aynı dönemlerde \"Kitap-ı Lugat-ı Vankulu\" adlı eser Vankulu Mehmet Efendi tarafından hazırlanmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Van'da ekonomik bakımdan güçlü olan Ermeniler ihtilal cemiyetleri kurarak Ruslar'ın da desteğiyle silahlanmaya başlamış, 1915'te bir çok kaza ve köyde katliama girmişlerdir. Aynı yıl Van'ı istila eden Ruslar, Ermenileri destekleyerek şehri ateşe vermiş ve Osmanlı ahalisi şehri boşaltmak zorunda kalmıştır. 1981 yılında Van, yıkılıp yıkılarak büyük oranda nüfus kaybına uğradığından, bugünkü yerinde yeniden kurulmuştur. Başlayan Türk harekatı karşısında işgal ettikleri topraklardan çekilen Ruslar ve Ermeniler, doğudaki aşiretlerin de desteğiyle tamamen Anadolu'dan çıkarılmış ve Türk ordusu 2 Nisan 1918' de Van'a girerek şehri kurtarmıştır. 16 Mart 1921' de imzalanan Moskova antlaşması ile Ruslar Van ve Bitlis'e ait isteklerinden vazgeçmişlerdir. 29 Ekim 1923'te Vilayet merkezi olan Van'da Devlet ve belediye tarafından alt yapı çalışmaları başlatılmış, savaştan yakılıp yıkılan şehir yeniden inşa edilmiştir. Van İsminin Kaynağı Bu konudaki bigiler tam olarak açıklığa kavuşturulmamış ve bu bilgiler rivayetlerden öteye gidememiştir. Evliya Çelebi , \"Seyahatnamesi\"nde Büyük İskender' in Van Kalesi'ndeki Vank adlı bir mabedden esinlenerek buraya Van adını verdiğini söylemektedir. Bir rivayete göre de, şehri genişletilip güzelleştiren VAN isimli şahsın adından dolayı şehre bu ismi verilmiştir. Bu konuda akla en yatkın görüş ise, Urartuca Biane veya Viane'den çıkmış olduğudur. Çünkü Urartulular kendilerine Bianili demişler ve Urartuların hakim devrinde Biane adı altında birçok şehir ve insan topluluğu Van şehrinde toplanmıştır. |
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Etiketler |
Yok |
|
|