Go Back   DefineBurada.CoM > BiLGİ PAYLASIMI-TARİH VE TARİHİ BİLGİLER > Tarih Bilgisi
alan tarama | dedektör | toprak altı görüntüleme sistemleri

Cevapla
 
Seçenekler Thema bewerten Stil
Alt 05-09-2009, 10:30 PM   #1
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 235
Tecrübe Puanı: 157017
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

İlk Kilise Tarihinde olduğu gibi bugünde yeni yeni imanlılar Tanrı’nın önünde diz çökmeye başlamaktadırlar ve bu rakam yaklaşık olarak 2.300 kişidir, 70.000.000 ülkemizde çok küçük bir rakamdır, ayrıca ülkemizin coğrafi olarak çok büyük bir topraklar üzerinde olmamız ve bu 2.300 kişinin tüm illere dağılmış olmasından bazı illerde belki 1-2 kişi imanlı olmakta ve bunlar düzenli ibadet etmekte, sakramentleri yerine getirememekte ve teşviksiz kalmaktadırlar, ama ülkemizde özellikle istanbul, İzmir ve ankara gibi illerdeki üye sayısı bakımından büyük kiliseler ve önderleri bu diğer illerdeki kardeşleri ziyaret etmeleri, hem ilk kilisede yapılan işler bakımından bir mecburiyet hemde Tanrı emridir, Bir üst konu başlığında gördüğümüz gibi Pavlus ve Silas yargılamak için götürenler, onları serbest bıraktıklarında hemen gidip 3-4 gün dinlenmeyi seçmek yerine daha yeni imanlıların bulunduğu Tanrı’daki bebek imanlıları cesaretlendirmek, onlarla vakit geçirmek belkide Tanrı kelamı paylaştılar, onlara teşvik verdiler, bu olayda biz Kutsal Kitap takipçilerine bu görevi vermektedir, Her ne kadar işlerimiz yoğun olsada, sanırım hiçbir işimizin zorluğu Pavlus ve Silas’tan daha acı bir iş değildir. Ama bunu onlar yaptı ve yapıyorlarsa, içimizdeki Ruh hepimizden böyle olmamızı istiyorsa bu bizim eksikliğimizden veya dünyanın istatistikleri, sistemleri arasında boğulduğumuzdanmı kaynaklanıyor, yoksa acaba bugüne kadar Ruh artık işlev ve görevinimi değiştirmiştir? Bakın bize hangi görev verilmiştir.!!
http://
Flp 1:29-30 Çünkü Mesih uğruna size yalnız Mesih'e iman etmek değil, ama daha önce bende gördüğünüz ve hâlâ sürdürdüğümü duyduğunuz zorlu çabanın aynısına sahip olarak Mesih uğruna acı çekmek ayrıcalığı da verildi.
Tanrı neden bugün kilisesini, kilisenin üyelerini, önderlerini sıkıntılardan korumuyor? Neden her zaman iftiralara maruz kalıyoruz, neden her zaman saldırılara maruz kalıyoruz, hani Tanrı bizi koruyacaktı? Evet çok güzel sorular ama Kutsal Kitap’ın bir bölümüne bakılmış ve Tam yorum yapılmamış sorular.
Tanrı bizleri koruyacağını söylemiştir, örneğin bizi ateşe atılmayacaksınız dememiş, ateşin içinde sizi koruyacağım demiştir, (Daniel Peygamberin 3 arkadaşında olduğu gibi) Ayağınızı suya dokundurmadan sizleri kurtaracağım dememiştir, sizi karşıya geçireceğim demiştir (Musa ve Yeşu’nun halkı karşıya geçirişleri) Tanrı hep etkindir hayatımızda ama Mesih’e yapılanlar bizlerede mutlaka yapılacaktır, yapılmazsa zaten imanımızda problem var diyebiliriz, yani şeytan bizimle ilgilenmeye bile gerek görmediğini düşünebiliriz. İlk kilise dönemindede böyle oldu. Birçok örnekten sadece birtanesi şöyledir.
Elçilerin İşleri 17 de Yahudiler Pavlus’la Silas’ı kıskandıklarından birçok insan Mesih’e iman ettiğinden dolayı onlara iftiralar attılar, Yahudiliği parçalamaya, bölücülük yapmakla suçladılar ve diyet ödeyerek serbest bırakıldılar. 2000 Yıl önce ve bugün. Hep sistem aynı, hep şeytanın planları aynı tek yapmamız gereken bu şeytanın planlarına karşı ayık ve uyanık olmak o geçirdiğimiz küçük denenmelerde imanımızı zedelememek gerekli.
Ef 6:11 İblis'in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı'nın sağladığı bütün silahları kuşanın.http://
Müjdeyi duyurma şekli kadar müjdeyi duyuranın hayatı, davranışlarıda önemlidir, Pavlus’un hayatına baktığımızda, mütevazi, dünyasal olan hiçbir değerin ardından gitmeyen alçak gönüllü, bilgili birisi idi ve Öyleki o kadar yerde Müjdeyi duyurmuş ama hiç kimse onun arkasından eleştirebilecek bir şey bulamamıştır, hepimiz ve herkes teoloji eğitimi alıyor, aldık veya alabiliriz ve bu eğitimde aldıklarımız çok kısa bir sürede unutulabilir sadece konu başlıkları aklımızda net kalabilir, Evet ben A Milenyumcuyum, Ben Calvinin 5 noktasına inanıyorum ve bu 5 noktanın isimleri şunlardır gibi başlıkları bilebiliriz, ama zamanla bunların açılımlarını birebir hatırlayamıyoruz, sadece o konu ile bir soru vermeden önce biraz düşünüp, ön hazırlıktan sonra hatırlayabiliriz, ve bu teolojiyi başkalarına vererekte bir şey elde edemeyiz, zamanla bizim unuttuğumuz gibi onlarda bunu unutacaklar, ama unutulmayacak olan sevgidir, temiz yürektir, samimi Hristiyanların olması gerektiği gibi davranıştır, bugün samimi Hristiyan bir insan pavlus’a sanırım hala eleştirecek veya yanlışını söyleyecek bir şey bulamamıştır, hiçbir zaman Kendisini Tanrı’nın, Tanrı’nın işlerinin ve Tanrı’ya ait olanların önüne geçirmemiştir, onlar için hep zülmlere, baskılara dayanmıştır, rahat yapabileceği yolculukları bile (elcilerin işleri 18:20-23) yürüyerek o zor şartlarda yapardıki belki yeni imalı kardeşleri biraz daha teşvik edebilmek için onlara yeni birşeyler öğretebilmek için vaktini harcardı, hatta hapishanede iken bile onlara mektup yazarak onları teşvik etmiştir, bugünlerde biz yeni imanlı Tanrı hizmetçilerininde böyle şeylere ihtiyacı vardır. Çünkü ülkemizde çok yaygın incil okulları bulunmamaktadır, ama samimi imanlıların yaptıkları dualar ve Tanrı'nın karşılıksız lütfu sayesinde heryerde imanlılar çıkmaktadır ve bunlara önderler gerektir ve önderlerin eğitimleri gerektir, eğer bu eğitimi almazsak belkide kelamı yanlış yorumlayıp eksik öğretebiliriz (Elçilerin işleri 18:24-28 Appollos örneğindeki gibi) Bugün ülekmizdede onlarca yıllık samimi ve bilgili imanlılar vardır bunlarda yeni yetişen önder adayları ile sabırla eğitmek, öğretmek, teşvik etmek onlarında görevleridir.
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Facebook'ta Paylaş


Alt 05-09-2009, 10:30 PM   #2
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 235
Tecrübe Puanı: 157017
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

İşte ancak o zaman Tanrı’dan karşılıksız aldığımızı, yine karşılıksız verebiliriz, yoksa bizdeki yanlışlıklardan dolayı Göklerdeki babamıza küfür bile edebilirler (Romalılar 2:24) ama aksini yaparsak Babamızı yüceltebiliriz,
Mat 5:16 Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerde olan Babanızı yüceltsinler!
Müjdecilerin hayatlarına bakmışken geçimleri konusunada değinmek yerinde olur, yine tek sarsılmaz kaynağımız İncil şöyle diyor,
1Ko 9:14 Bunun gibi, Müjde'yi yayanların da geçimlerini Müjde'den sağlamasını Rab buyurdu.
Pavlus’ta gerektiğinde çadırcılık yaptı, ama geçimini sağlayacak kazanacak kadar geliri olduğunda (Elçilerin işleri 18:5) hemen çadırcılığa ayırdığı vakitten de vazgeçip tam zamanlı çalışmaya başlamıştır, günümüzde de kiliselerde Önderlerin maaşları, hizmetçilerin maaşları yurtdışından gelen destekler tarafından karşılanmakta ve buda Kutsal Kitap öğretilerine uygundur.
Rab'bin sofrasının çok büyük sevinç ve esenlik içinde yapıldığını görmekteyiz, yalnız o dönemde, şimdiki gibi bir parça ekmek veya küçük bir yudum şarap değil, normal bir sofra paydaşlığı ile bu sofradan aldıklarını görüyoruz, Vaftizde ise tek bir şekil söylemek imkansız (Serpme, Batırma, Daldırma) ancak bugünle aynı olan ve en önemli olan şeyin BABA, OĞUL ve KUTSAL RUH'un adı ile yapılmasıdır.
Sakramenteleri uygulama konusunda ise özellikle 2 defa vaftiz olmak mümkün değildir ancak eksik öğretilerden sonra (Kutsal Ruh Vaftizini bilmeyip, Yahyanın çağrısına göre vaftiz olanlar) 1 defaya mahsus Elçilerin İşleri 19'ta bunu görüyoruz, ancak dikkat edilmek gerekiyor farklı teolojilerden değil, ancak Yakınen tanıdığım birkaç insan Amerikada farklı teolojik kiliseye katıldıklarında 2. defa vaftiz olmuşlardır / oldurmuşlardır. Sanırım bu vaftizi Kutsal Kitap'ın bu bölümüne bağdaştırmak yanlış yapmış oluruz, veya ilk vaftiz yapan Kilise'yi yanlış öğretiş veren bir Kilise gibi düşünmemiz gerekir.
Sakrament olmayan ama başka ibadet türleri bugünde hala devam etmektedir, Oruç Tanrı'yı hoşnut eden ve diğer ibadeti pekiştiren bir olaydır. bu ibadet bazı kiliselerde her zaman tutulabildiği gibi bazı Kiliselerde ise Kutsal Kitap öğretişlerine göre özel takvim dönemleri vardır (Elçilerin işleri 27:9) (Antakya Kilisesi Barnaba ve Pavlusu gönderirken, Pavlus ve Barnaba'nın tekrar dönüşünde yerel topluluk önderleri)
İlk Kilise dönemindeki tapınma, müjdecilik, iman ve diğer uygulamaları takip bizlerde buna göre yapmamız çok isabetli olur ancak bazı şeyleri bilmeliyizki, sadece o döneme özel olaylardı veya o dönemdeki gibi Herkese verilmesi gibi bir şart yoktur örneğin Bilinmeyen dillerde konuşmak veya Hagavos gibi Peygamberlik etmek. Veya kendimizi bende Tanrı'nın elçisiyim diye ortaya çıkmak, veya Pavlus'un, Petrus'un yaptığı gibi ellerine, eteklerine dokunanların ayağa fırlayacaklar gibi Tanrı'nın biz günümüz Hristiyanlarına bir Armağan borcu yoktur, bunu var diye iddia edenler ise TV lerde yaptıklar showlar aracılığı ile tüm samimi hristiyanları zor durumda bırakmaktadırlar, buda gösteriyorki kendisine illa böyle şifa armağanı, bilinmeyen dil armağanı, peygamberlik armağanı olduğunu söyleyenlerin bu iddaları Tanrısal değildir.
Sonuç olarak Rab hem 2000 yıl önce hem bugün Hizmet edenleri, Ona inanları bereketleyecek ve sonsuz yaşama alacaktır. Ama en güzeli Doğruyu, doğru biçimde uygulamak yapmaktır.
Vahiy 2:7 Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelene, Tanrı'nın cennetinde bulunan yaşam ağacından yeme hakkını vereceğim.'
Vahiy 2:10-11 Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma! Bak, İblis sizi sınamak için aranızdan bazılarını yakında zindana atacak ve on gün süreyle sıkıntı çekeceksiniz. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, ben sana yaşam tacını vereceğim. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelen, ikinci ölümden hiçbir zarar görmeyecek.'
Vahiy 2:17 Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin. Galip gelene, saklı mandan vereceğim. Ayrıca, ona beyaz bir taş ve bu taşın üzerinde yazılı olan yeni bir ad, alandan başka kimsenin bilmediği bir ad vereceğim.'
Vahiy 2:26-29 Ben Babamdan nasıl yetki aldımsa, galip gelene, yaptığım işleri sonuna dek sürdürene ulusların üzerinde yetki vereceğim. Onları demir çomakla güdecek, çömlek kaplar gibi kırıp parçalayacaktır. Galip gelene sabah yıldızını da vereceğim. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'
Vahiy 3:5-6 Galip gelen, böylece beyaz giysiler giyecek. Böylesinin adını yaşam kitabından hiç silmeyeceğim. Babamın ve O'nun meleklerinin önünde o kişinin adını açıkça anacağım. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'
Vahiy 3:12-13 Galip geleni Tanrımın tapınağında bir sütun yapacağım. Böyle biri artık oradan hiç ayrılmayacak. Onun üzerine Tanrımın adını, Tanrıma ait kentin, yani gökten, Tanrı'nın yanından inen yeni Kudüs'ün adını ve benim yeni adımı yazacağım. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'
Vahiy 3:21 Ben nasıl galip gelerek Babamla birlikte Babamın tahtına oturdumsa, galip gelene de benimle birlikte tahtıma oturma hakkını vereceğim. Kulağı olan, Ruh'un topluluklara ne dediğini işitsin.'"
ST. PİERE KİLİSESİ Antakya’ya hakim, kentin kuzeydoğusunda, Reyhanlı çıkışı yakınında Stauris (Hac) Dağı’nın eteğinde Aziz Pierre Mağara Kilisesi bulunmaktadır.
Aziz Pierre Antakya’daki ilk toplantısını ve ilk vaftiz törenini Habib Neccar Dağı’nın (Haçdağı) eteklerinde yapmıştır. Yahudi Mahallesi’nin kenarındaki mağarada toplananlar Hristas dinine bağlı anlamına gelen Hıristiyan ismini ilk kez burada almışlardır. Bu mağara-kilisede Aziz Pierre ve Aziz Barnabas ilk Hıristiyan cemaatine vaaz vermişlerdir. Böylece bu mağara-kilise Hıristiyanlığın ilk kutsal kilisesi olarak kabul edilmekle beraber ne zaman gerçek anlamda kiliseye dönüştüğü kesinlik kazanmamıştır.
Mağara-kilisenin girişinde biri büyük, ikisi daha küçük olmak üzere üç kapısı vardır. Sağır ve yuvarlak kemerlerle cephenin tek düzey görünümü böylece giderilmiş, yuvarlak ve yıldız şeklindeki sembolik pencereler de onları tamamlamıştır. Kutsal mağaranın döşemesindeki mozaikler V.yüzyıla aittir. Mağara içerisindeki duvarların tümü XII.-XIII.yüzyıla ait fresklerle kaplı olmasına rağmen günümüzde bunların yalnızca izleri görülebilmektedir.
Mağara-kilisenin girişinde 9,5 m. Genişliğinde, 13 m. derinliğinde ve 7 m. yüksekliğinde bir bölüm vardır. Buradan ibadet mekânına geçilmektedir. Buradaki apsid bölümünde Aziz Pierre’nin mermer sandukası ile duvarın üzerinde mermer bir Meryem heykeli dikkati çekmektedir. Mihrabın sağında kayalardan sızan, kutsal olduğuna inanılmış suların toplandığı havuzda vaftiz törenleri yapılmıştır. Mihrabın soluna açılmış kapıdan, 3 m.den sonrası duvarla kapatılmış bir tünel görülmektedir. Hıristiyanlığın ilk yıllarında Romalıların ani baskınlarına önlem olarak bu tünel kaçış amacıyla kullanılmıştır.
Haçlılar döneminde kilise birkaç metre daha uzatılmış ve yerel taş malzeme kullanılan iki kemerle ön cepheye bağlanmıştır. Ön cephe Papa IX.Pius’un isteği ile Kapuçin rahipleri tarafından 1863 yılında restore edilmiştir. Bu çalışmalara Fransa Kralı III.Napolyon da maddi katkıda bulunmuştur.
Kilisenin içerisinde, sunağın çevresinde bir takım mezarlar bulunmaktadır. Mağara kilisenin önündeki alanın birkaç yüzyıldan beri mezarlık olarak kullanıldığı da burada yapılan çalışmalar sonucunda anlaşılmıştır.
Aziz Pierre Mağara-kilisesi Nasturi Kilisesi’nin Bizans Kilisesi’nden ayrılmasıyla eski önemini yitirmiştir. Günümüzde Aziz Pierre’nin şehit edildiği, Vatikan’ın kutsal yer ilân ettiği Mağara-kilise 1963 yılında Papa IV.Paul tarafından Hıristiyanların Haç yeri olarak ilan edilmiş, her yıl 29 Haziran’da buraya gelen din adamları ve cemaatin katıldığı toplulukla kutsal ayinler yapılmaktadır. Bu törenlere her yıl Vatikan’ın temsilcisi de katılmaktadır.
ST. SİMON MANASTIRITerk-i dünya tarikatının merkezidir. Burada kilise, vaftizhane,sarnıç ve diğer mimari kalıntılar görülebilir. Stilitler tarikatının kurucusu Saint Simon Stilit(İ.S.389- 459) olarak kabul edilmektedir. Kilikya ile Suriye'nin birleştiği sınır bölgede doğduğu ve genç yaşta Antakya'da yaşamaya başladığı görülmektedir. Simon bir manastırda aldığı temel din eğitiminden sonra kendini kentin dışında bir hücreye kapattı. Burada 3 yıl yaşadıktan sonya kentin yakınında bir dağa çıkarak, burada kendini bir kayaya zincirledi ve çevresine çizdiği bir çemberin dışına çıkmadan yaşamaya başladı. Sabrı, dayanıklı, inancı kısa zamanda duyulduğu ve Hıristiyanlık dünyasının her yanından hastalar, dertliler, çaresizler vb. Simon'a akmaya başladılar. Başlangıçta Simon biraz yüksekçe bir yere çıkarsa biraz soluk alabileceğini düşünmüş olmalıydı. Zamanla tepesine tünediği sütunun yüksekliği arttı. Son sutuna 13 m. olup en tepesinde 2 m2. genişliğinde bir bölüm vardır. İnsanlardan yatay olarak kaçma umudunu yitiren Simon'un dikey olarak dikey olarak kaçmaktan başka çaresi kalmadığını söyleyenler de çıkmıştır. Terk-i dünya tarikatının merkezi olarak bilinen St. Simon Manastırı, Samandağ-Antakya arasında Antakya'ya 18 km. uzaklıktadır. St. Simon Tepesi denilen ve denizden yüksekliği 479 m. olan bir tepe üzerinde bulunan manastır kalıntıları, 100x150 m2.lik bir alan üzerindedir. Kilikya ile Suriye'nin birleştiği sınır bölgede doğan ve genç yaşta Antakya'da yaşamaya başlayan St. Simon, (İ.S. 389-459) Stilitler tarikatının kurucusu olarak kabul edilmektedir. Bir manastırda aldığı temel din eğitiminden sonra kendini kentin dışında bir hücreye kapatan Simon, burada 3 yıl yaşamıştır. Daha sonra kentin bir kayaya zincirlemiş ve çevresine çizdiği bir çemberin dışına çıkmadan yaşamıştır. Sabrı, inancı kısa zamanda duyulmuş ve Hıristiyanlık dünyasının her yanından hastalar, dertliler, çaresizler vb. Simon'a gelmeye başlamıştır. M.S.VI.yy.da St.Simon adına buraya bir Manastır yapılmıştır. Burada inzivaya çekilen St. Simon'un, 20 m. yüksekliğindeki taş sütun üzerinde 45 gün yaşamış olması, Guinnes Rekorlarkitabında bir rekor olarak kaydedilmiştir. Bu sutununkaidesini bugün de görmek mümkündür[/B][/B][/B][/I][/COLOR][URL="http://[URL=http://www.yukle.tc][/URL]"]http://[URL=http://www.yukle.tc][/URL
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:33 PM   #3
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 235
Tecrübe Puanı: 157017
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

http://1947 de bir Bedevi çobanın, Ölü Deniz kenarında otlattığı keçilerinden biri, bir mağaraya girince, onu çıkarak için bir taş atar. Kırılan bir küp sesi.... Küpten, altın değil, bezlere sarılmış kağıt tomarlar çıkar... Yazılı kağıtlar.... 2000 yıldır keşfedilmeyi bekleyen yazılar. Ölü Denizin batı yakasına yayılmış bir çok mağara ve harabede binlerce ve binlerce yazılı kağıt, deri hatta bakır levha bulunur. Tarihi ve arkeolojik değerden önce, antika meraklılarının parasal değeri hız kazanır. Elden ele geçen buluntular 1954 yılında, Wall Street Journal'in ilan sayfalarına kadar sıçrar: "Dört adet Ölü Deniz Yazıtı, kelepir satılıktır...". Yazıtlar, arkeolog-tarihçi-din adamı grubunun elinde toplanmaya başlar. Bedevi çobanın karanlık mağaraya attığı taşı, sonraki 40 yıl boyunca 40 akıllı (!) çıkaramayacak ya da isteyerek çıkarmayacaktır.
O günlerde Kudüs'te, Rockfeller Vakfının finanse ettiği bir kurum vardır: "Ecole Biblique". Başındaki kişi Peder Roland de Waux'dur. Kazıların yönetimi, buluntuların sınıflandırma, çeviri ve yayımı işi Ecole Biblique'e , daha sonra özellikle bu amaçla kurulan "International Team"e verilir. Bu aslında bir görev değil bir ayrıcalıktır. De Waux tüm işi yürüten, daha doğrusu yönlendiren kişidir. http://
Yazılar İbranice ve Aramicedir. Yazıldıkları tarih, C-14 testine göre İ.Ö. 33 (200 yıl + ya da - ) olmalıdır. Romalı tarihçiler Philo ve Josephus'un bölge ile ilgili yazdıkları ile kurulan paralellik, yazıtların İ.Ö. 150- İ.S. 40 tarihlerine denk düştüğünü gösterir.
Yazıtlar iki genel bölüme ayrılıyor: "Biblical" (Dinsel) ve "Secterian" (Tarikatle ilgili). Bu ayırım ve International Team'in bunlara bakış açısı çok önemli. Yazıtların değerlendirilmesi, araştırmanın yönlendirilişi, International Team'in tüm olayı ele alış biçimi bu ayırımla yakından ilgili. Kilisenin tartışmasız gücü, XIX. yüz yılla birlikte sarsıntıya uğrar:
-Arkeoloji, Hıristiyan dogmalarını sorgulayan bulguları gün ışığına çıkarır: Schilemann, Anadolu ve Yunanistanda; Sir Charles Willson Kudüste; Flinders Petri Mısırda; Robert Coldeway Babilde önemli bulgular gerçekleştirir.
-Ernest Renan yazdığı kitaplarla (İsanın Yaşamı- Hıristiyanlığın Kökeni- İsrail Halkının Kökeni) tabuları yıkar. Cin, artık şişesinden çıkmıştır. Vatikanın, o cini, şişesine sokma gayretleri boşunadır.
-Bilim, Darwin' in çıkışları ile, kilisenin ana dayanağını sarsar.
-Siyasi gelişmeler, 1870'lerin Alman İmparatorluğu, artık kilisenin desteğini aramıyacak güçtedir. Garibaldi'nin kurduğu İtalya birliği, Vatikan'ı Romaya hapseder.
http://
Vatikan, dört yandan gelen saldırıları karşılamak üzere seçkin bir grup yetiştirmeye karar verir. Bu grup kiliseye yönelik saldırıları etkisiz hale getirmek üzere hazırlanır. Böylece "Katolik Modernist Akımı" doğar. Vatikanın emirleri ile hareketin düşünsel forumu olarak Ecole Biblique, peder Lagrange tarafından kurulur. Modernistler gerçekten iyi yetiştirilirler. Kısa sürede kilisenin dogmalarını sorgulayacak düzeye gelirler ve başkaldırırlar. Modernizmin düşünsel çekirdeği olarak kurulan Ecole Biblique, başkaldırı hareketini boğmak görevini üstlenir. Ve ironik bir sonuç: Modernistlerin kitapları, Vatikanın yasak yayınlar kataloğunda baş köşeyi alır. Papa Leo XIII, 1903'te "Pontifical Biblical Commision"u kurar. Komisyon "Tanrının sözlerinin (!) her türlü hata ve kötü düşünceden korunması" ile görevlidir. Peder Lagrange, komisyonun üyesidir. Ecole Biblique'in sonradan gelecek başkanları da komisyonun üyesi olmuştur. Ecole Biblique tarihi ve arkeolojik bulguların, katolik doktrinine uygunluğunu kanıtlamak gibi bilimsel (!) bir uğraş içindedir. Komisyonun doktrindeki otoritesini sorgulayacak hiç bir araştırma-sonuç-öğretiye izin yoktur. Komisyonun bu gün (1992) başkanı olan kardinal Joseph Ratzinger, aynı zamanda "Congregation For the Doctrin of the Faith" enstitüsünün de başıdır. Bu nstitü, 13. asırdan beri varlığını sürdürmektedir. 1542'deki adı "Holy Office"tir. Daha önceki adı ise "Holy Inquisition"dur (Kutsal Engizisyon). Böylece kardinal Ratzinger'in, günümüzün "Büyük Engizitör"ü olduğu anlaşılır.
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:36 PM   #4
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 235
Tecrübe Puanı: 157017
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

-Nihayet Josephus ve Philo'nun anlattığı Esseneler, sakin, pasif, bu dünya ile ilgisi olmayan keşişlerdir. Oysa, harabelerdeki buluntular ve "Savaş" yazıtı, Kumran ve çevresine yerleşmiş bu insanların, geleneksel Essene imajından çok, o günlerde bölgede, Roma baskısına ve Roma'nın işbirlikçisi olan Yahudi yaşamına karşı başkaldırıyı yürüten "Zelot" tanımına daha çok uyduğunu gösterir.
Burada, Ölü Deniz Yazıtlarının ortaya hangi gerçekleri çıkarabileceği ve Vatikan'ın bunu, Ecole Biblique ve International Team kanalı ile, niçin önlemeye çalıştığını anlamak için, o günlerin ve o çevrenin atmosferine kısaca bakmak gerekir.
Yahudiler, en başından beri, dinsel ve laik önderlerin ortaklaşa yönettiği bir toplum olagelmiştir. Dini liderler, Levi kabilesinden Aaron'un halefleri olan Zadok'lardandır; laik liderler, Juda kabilesinden Davud'un halefleridir. Babil sürgünü ve daha sonra İskender ile başlayan Helenistik etkilerin derinleştirdiğiyozlaşma, politik boşluğun ötesinde, dini liderliğin yapısını ve toplum üzerindeki etkisini bozmuştur. Sonunda, İ.Ö. 167'de, Mattathias Maccabeaus, bir Yunan görevlinin kurban konusundaki pagan isteğine karşı çıkarak isyanı başlatır. Maccabeaus ilk Zelot'tur. Oğlu Judas inzivaya çekilir (Musa, İsa ve Muhammed gibi) ve sonra kardeşleri ile beraber, Kutsal Topraklarda, yeniden Musa yasasına uygun düzeni kurar. Maccabeaus'un yandaşları Makkabiler İ.Ö. 76 yılına kadar kontrolu elinde tutarlar. Sonra yine yozlaşma ve Kral Antipas.
Yazıtların, "Biblical" ve "Secterian" olarak iki ana bölüme ayrıldığı, Biblical bölümün International Team ve Ecole Biblique tarafından ön plana çıkartılıp, Secterian bölümün gölgede bırakıldığı bilinmektedir. Kutsal Toprakların o dönemdeki havası ve o hava içinde, Kumran topluluğunun gerçek kimliği, yani Essenelerin gerçek yüzü, Secterian bölümlerde verilmiştir: Roma Kutsal Topraklara hakimdir. Herod Antipas kukla bir kraldır. Yahudi bile değildir. Durumunu halka kabul ettirmek için, bir Maccabi prensesi ile evlenmiş, yeterince güçlenince de karısı ve kardeşlerini öldürtmüştür. Dini lider de Roma'nın uydusudur. Dış etkiler, iç yozlaşma, Yahudi toplumunu alt üst etmiş, Kutsal Topraklardaki yaşam Musa kanunlarının dışına itilmiştir. Roma'yı kovmak ve Musa düzenini yeniden kurmak için ölüm-kalım savaşı veren insanlar çıkar...Bunlar Zelot'lardır...
http://
Bu noktada, İncillerde ve kilisenin yüz yıllar boyu süregelen araştırmalarında hep gölgede bırakılmış bir isimden söz etmek zamanı geliyor: James!.. İsa'nın kardeşi. Ondan sadece Acts (Nebilerin İşleri) kitabında, bir iki yerde bahsedilir. Kumran yazıtlarında James'in önemli bir yeri vardır ve adı "The Righteus" tur (Haksever). "İlk Kilise"nin (Early Church) önderidir.
Milat yılları... Kutsal Topraklar... İlk Kilise veya ilk mabet... Özgür bir ülke ve Musa yasaları için ölümüne savaşan insanlar, Zelotlar. Esseneler, Kumran'lılar... Bunlar İlk Kilise'ye ve onun liderine bağlı, değişik isimlerle anılan aynı insanlar. Sadece Kumran'da değil, Kutsal Toprakların tamamına yayılmış yasa ve "Yol"un savaşcıları… Geleneksel Essene çerçevesinin çok dışında bir topluluk, örgütlü bir güçtürler. Üyelerini, yeni üyeler bulmak, para toplamak için görevlendirir. Suikastler düzenler. İsyanlar tertipler, kaleler kurar, Roma'yı o tarihte 80.000 kişilik bir ordu gönderecek denli ürkütürler. James'in liderliğindeki İlk Kilise... "Yasa"yı ve Kutsal Toprakları korumak için, toplu intiharlara sürüklenen dava insanları, Zelot'lar... Paul, bu ölüm-kalım savaşının fırtınalı atmosferini "Düşmanınızı Seviniz" anlayışına varacak biçimde, neden pasifize etmiştir? Bu bir yorum farkı mıdır? Yoksa ihanet mi? Romalı Paul, Zelotların savaşını yozlaştırmaya çalışan bir Roma ajanı mıydı?
Ölü Deniz (Kumran) Yazıtları, Ecole Biblique ve International Team'in tekelinden kurtarılıp, tarafsız, yani Vatikan etkisinden uzak otoritelerce incelendiği zaman, Hıristiyanlığın kökenini sarsan sorular ortaya çıkmıştır. International Team'in yayınları skandal olarak değerlendirilmiştir.
Pek çok yazıtın (belki bilinenden çok) yeraltı dünyasında, antika piyasasında olduğuna, hala keşfedilmeyi bekleyen mağaraların varlığına inanılmaktadır. Bunların tümü toparlanıp, önyargıların dışında incelendiği zaman, belki üç büyük dinin temelleri ve ortak yanları daha iyi ortaya çıkacak, bir tek Tanrı'ya inanan insanlar arasındaki yüz yıllardır süregelen düşmanlığın anlamsızlığı daha iyi anlaşılacaktır. Din kurumunun, onu sahiplenenlerin elinde, ne korkunç bir silâh haline getirilebileceği de daha açıkça ortaya çıkacaktır

http://
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Alt 05-09-2009, 10:37 PM   #5
AYDIN
Tecrübeli Üye
 
AYDIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 235
Tecrübe Puanı: 157017
AYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond reputeAYDIN has a reputation beyond repute
Standart

emre konuyu açtıktan sonra düzenleme yapamıyorum ben bi zahmet düznlersen sevinirm bide yazılar mavi olsun
__________________
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.




http://img694.imageshack.us/img694/5396/emeesaygj.gif
AYDIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
Yok


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı



WEZ Format +3. Şuan Saat: 10:10 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.